Sanat

Dalí ve Sürrealizmin Seçkin Eserleri İstanbul’da

Tarih: 19 Eylül 2008

Bakkhos’un arabası, 1953

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), 60. yılını kutlayan Akbank’ın sponsorluğunda ve Gala-Salvador Dalí Vakfı’nın işbirliğiyle düzenlenen İstanbul’da Bir Sürrealist: Salvador Dalí başlıklı sergiyi sanatseverlerle buluşturuyor. Salvador Dalí’yi, 20 Eylül 2008 - 20 Ocak 2009 tarihleri arasında İstanbul’da ağırlayacak sergide, sanatçının yağlıboya tabloları, çizimleri ve grafiklerinden oluşan eserlerin yanı sıra, el yazmaları, fotoğraflar ve çeşitli dokümanlar yer alıyor. Etkinlik, aynı zamanda Gala-Salvador Dalí Vakfı koleksiyonuna ait eserlerle, vakıf dışında gerçekleştirilen en büyük geçici sergi olma özelliğini taşıyor.

Serginin açılışı dolayısıyla, 17 Eylül Çarşamba günü SSM’de düzenlenen basın toplantısında bir konuşma yapan SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Sürrealizm gibi sıradan bir ziyaretçinin anlamakta zorluk çekeceği bir sanat akımını, bir de onun ele avuca sığmayan temsilcisini getirmenin zorluğunu elbette biliyorduk. Bu yüzden serginin bir retrospektif olmasında ısrar ettik. Klasik resim eğitimi almış, ondan yola çıkarak kendi yolunu çizmiş Dalí’nin 33 resim, 113 çizim, 111 gravür ve 12 litografisinden oluşan koleksiyonu, dört ay boyunca SSM’de ziyaretçilerini ağırlayacak. Koleksiyon, mektuplar, notlar ve fotoğraflarla 385 parçaya ulaşacak. Sergi süresince bilinçaltı duygulardan yola çıkıp insanları Dalí’nin dünyasına sokmaya çalışacak ve böylece resimlerin yorumunu yapacağız,” dedi.

Serginin sponsoru Akbank’ın Genel Müdürü Zafer Kurtul, toplantıda yaptığı konuşmada “Akbank olarak 60’ıncı kuruluş yıldönümümüzü Dali Sergisi gibi büyük bir sanat olayıyla kutluyoruz. Bu sergi bizler için olduğu kadar ülkemiz açısından da büyük bir öneme sahip. Çünkü sergi, Dalí’nin İspanya toprakları dışında gerçekleştirilen en büyük sergisi olma özelliğini taşıyor. Türkiye’nin yenilikçi gücü olarak yerel ve evrensel kültür mirasını korumanın, yeni kuşaklarla paylaşmanın; sanatı, yaratıcılığı ve inovasyonu temel alan organizasyonları desteklemenin ve sanatçının yanında olmanın en büyük sosyal sorumluluk olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Gelecek nesillere yenilikçi ve analitik düşünce yapısını aşılayacak organizasyonlara destek sağlıyoruz. Gerçekliği yeniden tanımlayabilme cesaretini gösterebilmiş bir dehayı Türk sanatseverlerle buluşturma fikri de, yaratıcılığa ve değişim cesaretine olan inancımızdan kaynaklanıyor. Dünya sanat tarihinin en yenilikçi isimlerinden biri olan Salvador Dalí’nin büyüleyici dünyasını halkımızla bir araya getirmekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz.” dedi.

Toplantıda yer alan Gala-Salvador Dalí Vakfı Müdürü Joan Manuel Sevillano Campalans, “Dünyada SSM gibi, bu düzeyde altyapıya ve profesyonel kadroya sahip çok az sayıda müze bulunuyor. Sanat camiası tarafından ilgiyle karşılanan birçok sergiyi ilk kez Türkiye’ye getiren SSM, bu konuda da liderliği elinde bulunduruyor. Çağının öncüsü ve pek çok şeyi ilk kez gerçekleştiren bir sanatçı olan Salvador Dali’yi Türk sanatseverlere en doğru tanıtacak kurumun SSM olduğuna inanıyoruz.” dedi.

Serginin Küratörü Montse Aguer Teixidor ise “İspanya’daki önemli sanat müzelerinden gelen ve belki de son kez ülke dışına çıkacak eserlerden oluşan sergi, Gala-Salvador Dalí Vakfı dışında gerçekleştirilen en büyük geçici sergi olma özelliğini taşıyor. SSM aracılığıyla, eşsiz, yenilikçi, yetenekli ve farklı bir sanatçı olan Salvador Dali’yi ilk kez İstanbullularla buluşturmaktan mutluyuz.” şeklinde konuştu.

Picasso ve Rodin’in ardından, batı sanatının bir diğer büyük ismi Salvador Dalí’nin eserlerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan SSM, sergi kapsamında düzenlenecek konferanslar, galeri sohbetleri, film gösterimleri, çocuk eğitim programları gibi etkinliklerle, Dalí’yi Türk halkına tüm yönleriyle tanıtmayı amaçlıyor. Bu çalışmaların yanı sıra Akbank Sanat’ta, Akbank Yeni Kuşak Tiyatrosu tarafından Dalí Sergisi için özel olarak hazırlanan “Salvador Dali Göndermeleri İçimi Isıtıyor” oyunu; Aralık ayında ise Akbank Kısa Film Festivali kapsamında “Dali ve Film” başlığı altında özel film gösterimleri yapılacak.


Kumda yatan figürler, 1926

Sergiye Özel Web Sitesi
Akbank’ın 60. yıldönümünde sponsorluğunu üstlendiği Salvador Dalí Sergisi, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki açılışından önce internetteki web sitesinde Türk sanatseverlerle buluştu. www.daliistanbulda.com adresli “İstanbul’da Bir Sürrealist: Salvador Dalí” Sergisi özel web sayfasında Dalí’nin hayatı, esin kaynağı ve eşi Gala ve ona duyduğu aşkı, sözleri ve eserleriyle ilgili bir çok bilgiyle beraber sergi süresince yapılacak etkinlikler yer alıyor.

www.daliistanbulda.com sadece dahi sanatçı Dalí’yi değil, Dalí’nin öncüsü olduğu sürrealizm ve sürrealizm dönemine ait birçok bilgiyi de kapsıyor.

Kırmızı koltuklar: Dalilips
Salvador Dalí Sergisi’ne ilgiyi artırmak üzere Akbank tarafından gerçekleştirilen bir diğer ilgi çekici çalışma ise “Dalilips” adlı dudak şeklindeki koltuklar. Ünlü Holywood yıldızlarının dudaklarını temsilen Salvador Dali ve Oscar Tusquets tarafından 1972 senesinde tasarlanan kırmızı renkteki “Dalilips sofalar” İstanbul’da 18 noktada halkı şaşırtacak.

Belli başlı alışveriş merkezlerinde, üniversitelerde, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde, Akbank Genel Müdürlük binasında ve Akbank şubelerinde yer alacak kırmızı “Dalilips sofa”lar, sergi için İspanya’dan getirildi.

Dali ve Tusquets tarafından kırmızı olarak tasarlanan koltuğun endüstriyel olarak üretilmesine imkan veren materyal 30 yıl sonra geliştirilmiş ve koltuklar Tusquets tarafından pembe, beyaz ve siyah renklerde de üretilmiş.



Salvador Dalí ve Sergi Hakkında
• Çok fazla alanda eser üreten Dali, modacılara desen çizmiş, sinemacılarla, tiyatrocularla, bale sanatçılarıyla çok yakın ilişkisi olmuş; onlarla pek çok eser tasarlamış, kitap yazmış, baskı ve gravür gibi alanlarda çalışmış. Bazıları numaralı, bazıları numarasız çok eser piyasaya sürmüş.

• Resimlerini anlayabilmenin, hayatını çok iyi bilmeye bağlı olduğu çokyönlü sanatçının müthiş bilinçaltı dünyası, eserlerinde ön plana çıkıyor.

• Dali, klasik resim eğitimi almış biri olarak eski ustalara göndermeler de yapmış. Michelangelo'ya, Velazquez'e, Picasso'ya, Matisse’e öykünerek yaptığı resimler var.

• Dali’nin ilk görüşte vurulduğu ve bir daha da hayatından çıkarmadığı eşi Gala, pek çok sanatçıya ve yazara ilham vermiş. Gala, Şair Paul Eluard'la evliyken kendisinden 10 yaş küçük Dali'yle birlikte olmaya başlamış. Dali'yi Dali yapan Gala, sanatçının her şeyini parasını, üretimini yönlendirmiş. Aralarında ciddi bir tutku olan çift, çok uzun yaşamış ama önce Gala ölmüş. Gala'nın ölümünden birkaç yıl sonra Dali tamamen içine kapanmış.

• Katalan ustanın, sergide kronolojik olarak sıraya konulmuş eserleri, 1920’lerdeki ilk dönem çalışmalarından Madrid’teki öğrencilik günlerine, 1929’da Sürrealizm akımına dahil olmasından bu akımın kurucusu Andre Breton ile yollarını ayırmasına ve savaş sonrası bilim / mistisizm / klasisizmle ilgili keşiflerine kadar uzanıyor.

• Sergi süresince İstanbullu sanatseverler Salvador Dalí’nin “The Secret Life Of Salvador Dali”, “Pages choisies de Don Quichotte de la Mancha”,”Dante’s Divine Comedy” ve “Dix Recettes d’Immortalite”den seçilmiş illüstrasyonları gibi önemli yapıtlarını görme fırsatını bulacak.

• Ayrıca, “Altı adet gerçek ayna aracılığıyla geçici olarak yansıtılmış altı sanal kornea ile sonsuzlaşan Gala’yı arkasından resmeden Dali’nin arkadan görünüşü” adlı tablo da İstanbullularla buluşacak.

• SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Dali'nin eserlerinin, herhangi bir sergideki gibi, sadece duvarlara konulan işlerden ibaret olmaması düşüncesiyle farklı bir işe giriştiklerini anlatıyor. Bunun sebebini de şöyle açıklıyor: “Dalí'nin İspanya'daki müzesi, bir tiyatro binasında kurulmuş. Dalí, geleneksel anlayışı bir kenara itip, müzesini bir tiyatronun binasında kurmuş. Bu anlayışını İstanbul’a taşımamız gerekirdi. Bu nedenle, serginin tasarımında, tiyatroyla sanatı birleştiren biriyle, Metin Deniz'le çalıştık.”

• Dali sergisinin girişi, sanatçının biyografisinin yanı sıra dünyadaki, özellikle de İspanya'daki konumunun vurgulandığı bir sunuşla açılıyor. Bu kısımda, Dali’nin babasını tasvir ettiği orijinal tuvallerden Katalanca özgün mektuplarına kadar pek çok işi görülebilecek.

• Metin Deniz, Dali sergisi için pek çok ilham kaynağına başvurmuş. Bunlar arasında en ilginci, Figueres'teki Dali Tiyatro-Müzesi’nin cephesinde yer alan, burçları yumurtalardan oluşan bir kale surunu andıran “Dali’ce” dış cephe tasarımı. Bu çalışma için tam bin adet heykel üreten tasarımcı, bu formların her birinin müzenin orijinal cephesinde farklı olduğunun da altını çiziyor.

• Dali sergisinin aydınlatması, ışığa duyarlı eserlerin zarar görmemesi için titizlikle düşünülmüş.

• Metin Deniz, İstanbul’daki sergiyi tasarlarken, duvar rengi olarak kırmızıyı seçmiş. Daha sonra ziyaret için gittiği İspanya'da, Dali yapıtlarının da aynı kırmızı zeminle sunulduğunu hayretle fark etmiş.

• Dali sergisinin ilk yapıtları, 1 ve 6 Eylül'de, özel koliler halinde İstanbul’a indirilmiş. Yapıtlar, müze ısısına uyum sağlaması amacıyla, en az 48 saatlik bir dinlenme sürecine alınmış.

• Deniz, Dali’nin kendine özgü, gerçeküstü cazibesinin tek rakibinin, SSM'nin olağanüstü güzellikteki Boğaz manzarası olduğunu fark etmiş. Bu nedenle, aydınlatma sisteminden Boğaz manzarasına bakan cephelere kadar pek çok görsel unsur, Dali uğruna denetim altına alınmış.

• Tasarımcı, Figueres'te rastladığı üç boyutlu Dali resimlerinden özgün bir örneği, camekanlı haliyle İstanbul'a taşımış. Bundan yola çıkarak, İspanya'daki gibi üç boyutlu bir Dali resmi üretebilmek için, Gala-Salvador Dali Vakfı'nın iznini almayı başarmış.

• Sergiye yerleştirilen iki dilden yazılı metinlerde ve bilgi panolarında, her yaştan ziyaretçinin okuyabileceği büyüklükte harfler kullanlmış.

Salvador Dalí'nin Biyografisi*
Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí y Domènech, kısaca Salvador Dalí (11 Mayıs 1904 - 23 Ocak 1989), sürrealizm akımının önde gelen temsilcilerinden İspanyol ressam ve özgün baskı sanatçısıdır.

Madrid Güzel Sanatlar Okulu’nda eğitim gördüğü sırada metafizik resmin öncülerinden de Chirico ve Carra’nın etkisi altında kaldı. Ön-Raffaellocuların ayrıntılı gerçekçiliğine ve Ernest Meissonier gibi 19. yüzyıl ressamlarının yapıtlarına da derin bir ilgi duydu.

1927’de Madrid’de İber Sanatçılar Derneği’nin sergilerine katılmaya başladı. Barselona’da Dalmau Galerisi’nde sergiler açtı. Şair Federico García Lorca ve sinema yönetmeni Luis Bunuel ile bu sıralarda arkadaş oldu.

1928’de iki kez Paris’e gitti, Picasso ve Míro ile tanıştı. Ertesi yıl Goemans Galerisi’nde yapıtlarını sergiledi ve sürrealizm akımına katıldı. Aynı yıl şair Paul Eluard’ın eski karısı Gala ile evlendi. Dalí’nin yaşamında her zaman önemli bir yeri olan Gala, onun sürrealizmle bütünleşebilmesinde önemli bir rol oynadı.

Dalí, Bunuel ile 1928’de Un chien andalou (Bir Endülüs Köpeği), 1930’da da L’Âge d’or (Altın Çağ) filmlerini çevirdi. 1934’te Lautréamont’un Les chants de Maldoror ( Maldoror’un Şarkıları) adlı kitabını resimledi. 1937’de İtalya’ya bir gezi yaptı.

II. Dünya Savaşı nedeniyle 1940’ta birçok Avrupalı sanatçı gibi ABD’ye gitti, 1941’de New York Modern Sanat Müzesi’nde bir retrospektif sergi açtı. Aynı yıl La vie secrète de Salvador Dalí (Salvador Dalí’nin Gizli Yaşamı) adlı otobiyografisini kaleme aldı. Kitapta, çocukluğunda şiddetli isteri krizleri geçirdiğini belirtiyordu. Okulda öğrencileri ayaklanmaya kışkırttığı için cezalandırılan, 1926’da da okuldan uzaklaştırılan Dalí, yaşamı boyunca olağandışı tavırları ve gösterişçi yanıyla ününü sürdürdü.

Dalí’ye göre insan, klinik paranoya hastalığında olduğu gibi, gerçek bir düş dünyası yaratmalı, ama bunu yaparken de usun denetim altında tutulup iradenin bilinçli olarak bir süre askıya alındığını unutmamalıydı. Bu yöntemin sanatsal yaratının yanı sıra, günlük yaşamda da benimsenmesini savunan Dalí, hem yapıtlarına hem de yaşamına bu doğrultuda yön verdi. 1936’da Londra’daki Uluslararası Gerçeküstücülük Sergisi’nin açılışına dalgıç giysileri içinde ve tasmasından tuttuğu iki tazıyla gelmesi, bu tür davranışlarının bir örneğiydi.


Bakkhos Ayini için eskiz, 1939 civarı

Dalí, Sigmund Freud’un bilinçaltı imgelerin erotik çağrışımları üzerine yazdıklarından ve Paris sürrealistlerinin bilinçaltını ortaya çıkarma eğilimlerinden büyük ölçüde etkilendi. Sürrealizmde düşüncenin herhangi bir mantık çizgisi izlemeden akmasını temel alan otomatizm kavramını benimsediyse de, bunu öbür sürrealistlerden daha iyimser bir bakış açısıyla işledi ve bu eğilime “eleştirel paranoya” adını verdi.

Yapıtlarında yarattığı düşsel (büyülü) gerçekçilik, betimlediği gerçekdışı düşsel mekân ve garip düşsel imgelem ile bir karşıtlık oluşturuyordu. Bu yapıtlarda düşle gerçeği ayırmak neredeyse olanaksızdı. Dalí’nin amacı, günlük uğraşıları alaycı bir tavırla düşsel hale getirmekti.

Çoğu kez karanlık bir Katalan manzarası içine yerleştirilmiş, vücudundan yarı açık çekmeceler çıkan insan figürleriyle (Yanan Zürafa, 1936-37, Sanat Müzesi, Basel) sanki balmumundan yapılmış ve güneş ısısıyla eğrilip bükülmüş saatler (Belleğin Israrı, 1931, Modern Sanat Müzesi, New York) en sık kullandığı temalardı.

Dalí “Veristik sürrealizm” olarak da anılan bu eğilim içinde, birbiriyle ilişkisiz düşsel imgeleri gerçekçi bir yaklaşımla ve otomatizm yöntemini kullanarak bir araya getirmişti. “Aydınlatılmış Hazlar” (1929, Modern Sanat Müzesi, New York), “Delfli Vermeer’in Bir Masa Olarak Kullanılabilen Hayaleti” (1934, Salvador Dalí Müzesi, Cleveland, Ohio) ve “İç Savaş Sezgisi” (1936, Sanat Müzesi, Philadelphia) bu yaklaşımla ürettiği önemli yapıtlardır.

Dalí 1937’deki İtalya gezisinde Raffaello ile İtalyan barok ressamların etkisi altına girdi ve kendine özgü bir çağdaş klasikçilik arayışına yöneldi. 1939’da André Breton tarafından sürrealistler grubundan çıkartılan Dalí, II. Dünya Savaşı sonrasında mistik bir anlayışa yönelmekle birlikte, sürrealist öğelerden bütünüyle uzaklaşmadı. “Son Yemek” (1955, Ulusal Sanat Galerisi, Washington, D.C.), “Diriliş” (1961, Bruno Pagliali Koleksiyonu, Mexico) ve “Dalí’ye Bakan Gala” (1965, André François Petit Galerisi, Paris) geç dönem yapıtlarına örnektir.


Napolyon’un hamile kadına dönüştürülmüş burnu gölgesini özgün yıkıntıların arasında hüzünle dolaştırıyor, 1945

Sürrealizm Hakkında**
“Gerçeküstücülük” olarak da bilinir, Avrupa’da iki dünya savaşı arası dönemde gelişen sanat akımıdır. Sürrealizm temelde 1910’ların ortalarında rasyonalizmi yadsıyarak karşı-sanat anlayışı doğrultusunda çalışan ilk dadacıların yapıtlarından kaynaklanır. Sürrealistler, geçmişte Avrupa sanatını ve siyasal yaşamını yönlendiren usçuluğun, I. Dünya Savaşı gibi bir felaketle doruğa ulaşan bir yıkıma yol açtığına inanıyor ve bu tür usçuluğa karşı tavır alıyorlardı. Sürrealist terimini ilk kez, şair Apollinaire 1917’de bir oyununu tanımlamak için kullanmıştı. 1924’te Manifeste de Surréalisme’i (Sürrealizm Bildirgesi) hazırlayan akımın öncüsü, şair ve eleştirmen André Breton’a göre, sürrealizm bilinç ile bilinçdışını bütünleştiren bir yoldu ve bu bütünleşme içinde düşsel dünyayla gerçek yaşam “mutlak gerçek” ya da “gerçeküstü” anlamda iç içe geçiyordu. Sigmund Freud’un kuramlarından esinlenen Breton için bilinçdışı, düş gücünün temel kaynağı, “deha” ise bu bilinçdışı dünyasına girebilme yeteneğiydi.

1922’de dadacı hareketten ayrılan Breton, Paul Éluard, Louis Aragon ve Benjamin Péret, çeşitli otomatik yazı yöntemleri üzerinde deneylerini sürdürdü ve “gerçeküstü” dünyanın düşsel imgelerini geliştirmeye başladı. Bu şairlerin dizelerinde sözcükler, mantıksal bir sıra izlemek yerine bilinçdışı psikolojik süreçlerle bir araya geldiği için, insanı irkiltiyordu. Şiirde sürrealist anlatımın temelinde Lautréamont’un Rimbaud’nun ve Jarry’nin yapıtları vardı. Resimde ise dadacılardan başka Hieronymus Bosch, Francisco Goya gibi daha eski dönemlerin ressamlarıyla Odilon Redon, Giorgio de Chirico, Marc Chagall gibi cağdaş ressamların gerçekdışı, garip resimleri etkili olmuştu.

Sürrealizm, yöntemli bir araştırma ile deneyi ön planda tutuyor, insanın kendi kendisini irdeleyip çözümlemesinde sanatın yol gösterici bir araç olduğunu vurguluyordu. Breton bu kuram çevresinde güçlü bir “birlik” oluşturulmasını istiyordu. Ne var ki 1925’te Paris’te açtıkları ortak sergiye karşın sürrealistler, etkinlikleri süresince hiçbir zaman Breton’un istediği doğrultuda bir bütün oluşturamadı. 1925’ten sonra grup içinde farklı siyasal görüşler belirdi, bu da topluluktan çıkarılmalara ya da ayrılmalara yol açtı.


Çılgın Tristan (II. Perde) için arka perde projesi, 1944

Akımın resim alanındaki en önemli temsilcileri Jean Arp, Max Ernst, André Masson, René Magritte, Yves Tanguy, Salvador Dali, Pierre Roy, Paul Delvaux ve Joan Miro’ydu. Amaçlanan birliğe ve otomatizm kavramına önem verilmesine karşın hepsinin yapıtları öylesine birbirinden farklıydı ki ortak bir sürrealist üsluptan, hatta bakış açısından söz etmek neredeyse olanaksızdı. Her sanatçı kendini çözümlemede kişisel bir yol bulmuştu. Bazısı bilinçdışını usun denetiminden arındırarak açığa çıkarma çabasındaydı; bazısı da (özellikle Miro) sürrealizmi kişisel fantezileri araştırmada bir boşalma noktası olarak kullanıyordu. İki uç nokta arasında bir dizi olanak yer alıyordu. Bir uçta, en saf örnekleri Jean Arp’ın yapıtlarında görüldüğü gibi, ancak sezilebilen, ama tam olarak anlaşılamayan imgeler, özellikle de biyomorfik biçimler vardı. Bunlar resme bakanın bilinçdışını serbest çağrışımlarla harekete geçirerek düşgücünün, sonsuza uzanan bir irdeleme süreci içine girmesini sağlıyordu.

“Organik”, “simgesel” ya da “mutlak sürrealizm” olarak anılan ve temelde otomatizm ilkesinden yola çıkan bu eğilimi en çok Ernst, Masson ve Miro uygulamıştı. Öteki uçta ise izleyici, ayrıntılarının tümünün inceden inceye tanımlanmış olmasına karşın, hiçbir usçu anlamı olmayan bir dünya ile karşılaşıyordu. Bu tür resimlerde, gerçekçi ve doğrucu bir yaklaşımla betimlenmiş, kolayca tanınan görüntüler kendi doğal çevrelerinden çıkarılıyor, usa ters düşen, şaşırtıcı, düşsel bir ortam içinde veriliyordu. Bu davranışa “oneirizm”, akımın bu koluna da “veristik sürrealizm” adı veriliyordu. Yapıtın izleyiciyi us ve mantıkdışının taşıdığı anlamı yakalamaya zorladığı veristik sürrealizmin en tipik örnekleri René Magritte’in resimleriydi. Dali, Tanguy, Roy ve Delvaux da buna benzer, ama daha karmaşık, garip, yabansı dünyalar betimlediler.

Sürrealistler, ruhsal tepki yaratabilmek amacıyla bazı özel teknikler de kullandılar. Max Ernst, dokulu yüzeylerin üstüne koyduğu bir kağıda kurşunkalemi sürterek frotaj tekniğini uyguladı. Tuvali kazımak, boyalı bir yüzeyin üstüne ikinci bir yüzey bastırarak bir tür imge elde etmek (dekalkomani) sanatçının aklına gelen her türlü kaotik imgeyi ussallığın denetimi olmadan otomatizm ilkesi doğrultusunda tuvale aktarmak ve buluntu nesneleri kullanmak da sürrealistlerin uyguladıkları başka teknik ve yöntemlerdi.

Sinema, başından beri sürrealistlere çekici gelen bir alandı. 1928’de Germaine Dulac, genel olarak sürrealist sinemanın ilk filmi kabul edilen La Coquille et le Clergyman’i çekti. Bununla birlikte sinemada sürrealizmin en önemli temsilcisi Luis Bunuel, başyapıtları da gene onun iki filmi, senaryolarını Dali ile birlikte yazdığı Un chien andalou (1928; Bir Endülüs Köpeği) ve L’Age d’or’du (1930; Altın Çağ). Öteki sürrealist sinemacılar arasında Man Ray ve Jacques Brunius gibi adlar yer alıyordu. Bunun dışında, Marx Kardeşler’in komedileriyle Alfred Hitchcock’un bazı yapıtları gibi birçok filmde sürrealist etkiler görülüyordu. Türk sinemasında da başta Metin Erksan olmak üzere bazı yönetmenler yapıtlarında sürrealist öğelere yer verdiler.

Breton, Ernst, Tanguy ve Masson gibi sanatçılar II. Dünya Savaşı sırasında göç ettikleri Amerika’da sürrealizmi tanıttı. Bu ülkedeki Arshile Gorky (1905-1948), Adolf Gottlieb (1903-1974) ve William Baziotes (1912-1963) gibi soyut dışavurumcular, sürrealizmin özellikle otomatizm ilkesinden büyük ölçüde etkilendiler. Kanada’da da Paul-Emile Borduas (1905-1960) öncülüğünde bir grup, 1947-50 arasında sürrealizmi benimsedi. Belçika’da Magritte’in çevresinde toplanan bir grup yazar, şair ve ressam, bu doğrultuda ürünler verdi. İngiltere, Danimarka ve Almanya gibi başka Avrupa ülkelerinde ise çeşitli sürrealist sergilerin açılmasına ve yayınların yapılmasına karşın, kısa süreli esnek gruplaşmaların ve bireysel girişimlerin dışında sürrealizm fazla etkili olmadı.


* Kaynak: AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık A.Ş., İstanbul 1994, Cilt 13, sf: 256-257.
** Kaynak: AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık A.Ş., İstanbul 1994, Cilt 13, sf: 241-242.
İmaj Galerisi
Sanat
Takvim
<<Mayıs 2019>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31    
Sanat Haberleri Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.