Köşe Yazısı

Hüseyin Alptekin'i Hatırlarken

Yazan: Orhan Ayyüce Tarih: 8 Ocak 2009

Hüseyin Alptekin, 1988
FotoÄŸraf: Orhan Ayyüce


Senelerden 1974, Mart ayı civarı idi. 10'lu yaÅŸlardaydım. Okulla pek iliÅŸkim yoktu. Bir arkadaşımla Ä°zmir'den Ä°stanbul'a gitmek gerekiyordu. Daha doÄŸrusu, o arkadaÅŸa Ä°sveç KonsolosluÄŸu'ndan öÄŸrenci vizesi alacaktık. Bir akÅŸam üzeri otobüse atladık.

Yan koltuktaki arkadaÅŸ, geçen sene yılbaşı gibi bir zamanda aramızdan ayrılan sanatkâr Hüseyin Alptekin'di.

Hüseyin de benim gibi lise ile üniversite arasını bekleyerek geçirirken Upsala Üniversitesi'nden akseptans mektubu almıştı ve Eylül ayında oraya gidip yüksek öÄŸrenimine baÅŸlayacaktı. Birkaç senedir çok yakın arkadaÅŸtık. Fırsat buldukça kış aylarında Bodrum, ÇeÅŸme gibi yerlere gidip boÅŸ kasabalarda maceraperestlik yapar, aklınıza gelebilecek her konuda konuÅŸur güler, benim Rus malı kameramla resimler çekerdik. Arkadaşımın on yedi yaşındaki biri için inanılmaz zenginlikte bir kitap koleksiyonu vardı. O yaÅŸlarda bilmediÄŸi filozof, anlamadığı sosyal ve politik teori, okumadığı eleÅŸtirmen hemen hemen yok gibiydi.

Benim, onunkinin onda biri kadar bir okurluÄŸum olduÄŸu için onun yanındayken bu tip mevzularda sorular sorup bilgimi arttırırdım. O da hiç üÅŸenmeden anlatır da anlatırdı. Sanki ilerde yüksek okullarda vereceÄŸi derslerin denemelerini yapar gibiydi. Benim maceraperestliÄŸimi ve hayal gücümü çok sever, desteklerdi. Akranlarımızdan biraz fazla bağımsız ve bilgiliydik.

Tanıdığımız arkadaÅŸlar da öyle idiler. Ä°stanbul'a ayak basar basmaz soluÄŸu Moda'da almış, benim önceki yaz gezerken tanışıp iyi bir dostluk kurduÄŸum karikatürist Yavuz Taran'ın o zamanlar DGSA'daki arkadaÅŸları ile oturduÄŸu evde bir iki gün geçirmiÅŸtik. Hüseyin bu arkadaÅŸları çok sevmiÅŸ, yaÅŸadıkları yaratıcı ortamdan etkilenmiÅŸti.

Sanırım o günlerde, bilinçaltında felsefeden vazgeçip sanatla ilgilenmeye karar vermiÅŸ olabilirdi. Konsolosluktan vizeyi aldıktan sonra Ä°stanbul'da fazla durmayıp Ä°zmir'e doÄŸru yola çıkmıştık. DönüÅŸümüz bir haftayı aldı. Yoldayken geceleri üç-beÅŸ liralık gurbetçi otellerinde geçirip, sabaha kadar konuÅŸur, her türlü alanda bir esere dönüÅŸebilen projeler yaratırdık.

Bu projelerden biri de eski ve paslanmış kelepir bir yük gemisi alıp onu otele dönüÅŸtürmekti ki, bu projeyi senelerce konuÅŸmuÅŸuzdur... Hüseyin hep gemiyi karaya çekmekte ısrar eder, projenin ancak bu ÅŸekilde ilginç bir konuma geleceÄŸinden söz ederdi. Haklıydı. Projenin sınırları rasyonelliÄŸi aÅŸmalıydı. O yaÅŸlarda juxtaposition konseptlerine deÄŸinirdi, ben pek derinlemesine anlamasam da Hüseyin'in yardımıyla kafamda bir takım açıklamalar oluÅŸurdu.

Bir baÅŸka projemiz de Bodrum'da, deniz kenarında bulunan caminin hemen arkasındaki eski hamamı sosyal bir kulübe dönüÅŸtürmekti. O kış aylarında, bu projeyi Ä°zmir'de ailesi meyhanecilik iÅŸleriyle uÄŸraÅŸan bir arkadaÅŸa açıp ikna ettikten sonra, yeri göstermek için gece yarısı MuÄŸla üzerinden Bodrum'a gittiÄŸimizi hiç unutmam.

O zamanlar durumlar ve toplum biraz daha masumdu. Bizim yaşlarımızdaki insanlar, ebeveynsiz işlere kalkışıp en azından sağa sola seyahat edebiliyordu. Otostop bile yaygın bir seyahat tarzıydı.

Bizim gibi batılılaÅŸmış bir jenerasyon vardı. Fakat bu benzerlik ÅŸimdiki gibi maddiyata ve kılık kıyafete, markaya dayalı deÄŸildi. Bizler Ä°stanbul'a gelip kış aylarını Sultanahmet'te geçirdikten sonra Katmandu'ya doÄŸru yollarına devam eden özgür bir gençliÄŸin sanki Türkiye varyasyonlarıydık. O zamanlar Sultanahmet'te, Pudding Shop'un orada park etmiÅŸ minibüslerde "Katmandu 50 dolar" ilanları görmek mümkündü. Hele ki Amsterdam'dan yola çıkıp Nepal'e kadar arabayla gidilebiliyordu. KeÅŸke gitseydik. Hüseyin'le böyle minibüs camına yapıştırılmış bir ilan görmüÅŸ ve bir an için neredeyse karar vermiÅŸtik. DüÅŸünün artık, o yollarda bugün neler olduÄŸunu... Amerika'nın en yaman komandolarının bile geçemediÄŸi daÄŸlar ve geçitler o zamanlar "ye-ye'ci" denilen bir grup gençlikle ve külüstür minibüslerle geçiliyordu. Türkiye'den Ä°ran'a, oradan Afganistan ve Pakistan'a, oradan da Hindistan ve Nepal'e. Belki de dünyanın en güzel ve kültürel zenginliÄŸi olan seyahatiydi...

O yıl, Hüseyin planladığı gibi Ä°sveç'e gitti, ben de bir yolunu bulup cebimde yüz Dolar'la Kaliforniya'ya geldim. Bir süre mektuplaÅŸtık, sonra o Ankara'ya döndü. Hacettepe Üniversitesi'nde öÄŸrenimine devam edip oradan tekrar Avrupa yolunu tuttu. Bu kez Paris'ten mektuplar gelmeye baÅŸladı. Umberto Eco ağırlıklı konular filan derken, Mallarme'ya olan yaklaşımlar ortaya çıktı. Paris'ten uzaklaÅŸmak istiyordu. Onu Los Angeles'a gelmeye ikna etsem de bu bir türlü gerçekleÅŸmedi. Sonraları bir dengine getirip Ä°zmir'de buluÅŸmaya baÅŸladık.

Babası Dr. Cemalettin Alptekin'in Kemeraltı Beyler Sokak'ta muayenehanesi vardı. Aslında Cemalettin Amca bir ÅŸairdi. TRT'de birçok bestesi vardı. Muayenehane saat 5'te kapanır, ÅŸiir ve beste faslı baÅŸlardı. Cemalettin Amca beni çok severdi. Hüseyin orada olmayınca Paris'ten arar konuÅŸurduk. Bir gün hiç unutmam, Cemalettin Amca'yla bir yaz gecesi evlerinin balkonunda rakı içerken masanın üzeri bir anda yüzlerce sayfa ÅŸiir ve bestelerle dolmuÅŸtu. Hepsinin altında imzası vardı. Dr. Cemalettin, aslında genç yaÅŸta Hüseyin'in küçük kardeÅŸini ÇeÅŸme'de bir trafik kazasında kaybetmenin acısını yaşıyordu. Ä°yi ki Hüseyin'in ölümünde yoktu.

Ama Hüseyin de çok zamansız gitti. Daha yapacak bir ton sanat eseri vardı. Tam o sıralarda Arkitera için bir söyleÅŸi yapacaktık. "Venedik Bienali'nden sonra Sao Paulo'da yapalım," demiÅŸti. Ben de seneler sonra Hüseyin'le beraber bir Brezilya macerasına çok hevesle bakıyordum. Kimbilir neler konuÅŸacaktık, ne haltlar karıştıracaktık. Tabii ki bizim "olay" onun hakkında yazılan yazılardan daha farklı malzemeler içerecekti, haliyle...

Kısmet deÄŸilmiÅŸ, olmadı. MoÄŸolistan maceralarını dinleyip bizim gemi-otel projesini rötuÅŸlayamadık. Bana da geçen seneden beri "ne olabirdi"lerin hayalini kurmak kaldı.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "J", büyük harf "B", sayý 9, büyük harf "H", küçük harf "b", büyük harf "P"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız