Köşe Yazısı

Sükût ve İkrâr

Yazan: Ali Cengizkan Tarih: 10 Temmuz 2004

Daha baÅŸtan anlaşılıyor ki, bu yazının okurları bir yarılma yaÅŸayacaklar: BaÅŸlık, bir grup tarafından anlaşılmıyor; ancak bu baÅŸlangıç, "Sükût ikrârdan gelir.", yani "Sessiz duruÅŸ, kabulleniÅŸ olarak anlaşılmalıdır." biçiminde geniÅŸ çevrilebilecek deyimle anımsandığında, durum, biraz açıklık kazanacaktır. Ama bu yazı herkesi, ortak biçimde suskun kaldığımız nokta üzerinde konuÅŸmaya davet ediyor.

HerÅŸey üzerine konuÅŸuyoruz ama, bir ÅŸey hariç: Suçlarımız. Suçları olan, suçlu olan kesim geniÅŸledikçe de, bunlar üzerinde konuÅŸmak güçleÅŸiyor, çünkü hiçbir alanda yaÅŸanmayan uzlaÅŸma ve dayanışma, bu alanda, birden, ve kendiliÄŸinden, ve çok güçlü biçimde, ve çok örgütlü olarak, gerçekleÅŸiveriyor.

Ä°hsan Bilgin, 1999 Marmara Depremi sonrasında iki kez yazmıştı, aynen katılıyorum: Giderek bir rant ekonomisine dönüÅŸen "yap-satçı müteahhitlik (yüklenicilik) yoluyla ortaya çıkan apartmanlaÅŸma", aslında toplumun istisnasız bütün katmanlarının bulaÅŸtığı ve parçası olduÄŸu, bir suç ortaklığı ve kötücüllük "hassa"sıdır. Etkin ve edilgin bütün tarafların çıkarına olan bu ortak suç, kente, doÄŸaya ve toplumsal deÄŸerlere karşı iÅŸlenmiÅŸtir. Dünyanın çok az ülkesinde kent topraklarının kiÅŸisel tasarrufa açılması bu denli özgürce gerçekleÅŸmiÅŸ; dünyanın çok az ülkesinde bu sürecin doÄŸurduÄŸu rantiye kuÅŸaklar, somut ve nesnel kültürlerini bu denli hızlı ve köktenci biçimde eritmiÅŸler; dünyanın çok az ülkesinde, ortaya çıkan rantiye kuÅŸakların yaygınlaÅŸtırdığı anlayış, politikadan eÄŸitime, saÄŸlıktan ekonomiye, kültürden eÄŸlenceye bütün yaÅŸam alanlarını iÅŸgal etmiÅŸtir. O derecede bir etki alanı sözkonusudur ki, "iÅŸgal" edilen yaÅŸam alanlarında, "meÅŸgul" olmak ve "meÅŸgale"si bulunmak, yani birey olmak ve bireylik için çaba göstermek, artık en küçümsenen deÄŸerlerdir. Kültür iÅŸgal edilmiÅŸtir; artık her deÄŸer satılabilirliÄŸi ile ölçülmektedir. EÄŸitim iÅŸgal altındadır; neyi bildiÄŸiniz ve nasıl toplumsallaÅŸtığınız deÄŸil, hangi statüye ve hangi maaÅŸa sahip olduÄŸunuz önemlidir: üniversite kurumunda bile bilgi deÄŸil "kavuk" öne geçmiÅŸtir. Politika iÅŸgal altındadır, çünkü paranız yoksa önseçimlere bile giremezsiniz, aday adayı olmanız bile düÅŸtür. Ekonomi iÅŸgal altındadır, çünkü piyasa ekonomisi ve borsa, "emeksiz ve üretimsiz kârlılık" temelinde çarklarını çevirir, tarım, hayvancılık, tekstil, hanidir unuttuÄŸumuz ismiyle "montaj sanayi" (evet hâlâ montaj sanayi konumundayız!), yapay bir üretim hissi verir. Bu liste böylece uzatılabilir. DoÄŸaya, toplumsal yaÅŸama, insan olarak varoluÅŸa iliÅŸkin deÄŸerler törpülenip "aşındırılır". Seçenek olabilecek tüm yollar küreselleÅŸme söylemleri (tekil deÄŸildirler), güvenlik ve terör kaygısı (tek yönlü deÄŸildirler) ile tıkanmaya çalışılır. Bu durumda amaç, baÅŸlangıç noktası kent toprakları olan "emek sıfır rant"ın üretimini giderek artırmak ve en yüksek noktasına çıkarabilmek için elden gelen neyse onu yerine getirmektir.

Anımsayalım: Bu ülkede konut sorunu, Osmanlı zamanında da, Cumhuriyet'in başından beridir de, hep varoldu. Konutun varlığı, konut stoÄŸu nicelik ve niteliklerinin artırılması ve iyileÅŸtirilmesi, çeÅŸitli dönemlerde, toplumun bütün katmanları için varlığını sürdürdü."Sorun"u yanlış tanımlama, ondan büsbütün soyutlanma ve yabancılaÅŸma, "sorun"u reddetme, bütün dönemlerde görüldü. Ancak konutu ortaya çıkaran kural ve yöntemler, ister esnek bir yönetim içinde, isterse çok örgütlü ve düzenli çalışan imar yönetimleri eliyle, uygulandı, uygulanmaya çalışıldı ve gerekleri yerine getirildi, getirilmeye çalışıldı. Ancak bugün herkesin bilgisi içinde ve gözünün içine baka baka, imarlı ve imarsız alan farketmeksizin yapılan ÅŸey, bütün kurallardan uzaktadır. Bu durum, toplumun bir gizli sözleÅŸme imzaladığını düÅŸündürmektedir. Bu sözleÅŸmenin ilk maddesi ÅŸudur: "1. Bu ülkede, kiÅŸiselliÄŸini iddia ederek ve demokrasi olduÄŸunu söyleyerek, kentsel alanda ve mimari konusunda, istediÄŸini yapabilirsin." Bunun alt kabulleri ise ÅŸöyle olmak gerekir: "1a. Herkes aynı kuraldışılık içinde hareket edeceÄŸi için, kimse kimseye karışmayacak ve engellemeyecektir." "1b. Bu ortam, fazladan bir yarışmacı hava uyandıracaktır ki, bunu da demokrasinin saÄŸladığı zenginlik olarak sunmalısın." "1c. Ortaya çıkan kentsel kargaÅŸa ve uyumsuzluk için de, kentten kaçış, yurtdışı örneklerinin yanısıra, teÅŸvik edilmelidir." "1d. Kuraldışılığın dozunu ise, yine rant alanı olarak geliÅŸtirip, yüksek kuraldışılığı da daha yüksek para ile alabilir konuma gelebilirsin." "1e. Bu yüksek rant alanına dönüÅŸen ve sistemleÅŸen durumun, saldırıya uÄŸraması durumunda bile, "saf" savunucularını bulduÄŸunda, olgunluÄŸu ve soÄŸukkanlılığı elden bırakma!"

Anımsayalım: Toplumsal yaÅŸantımızın tarihsel hiçbir döneminde, "yeni"ye duyulan özlem; betonarme inÅŸa sistemine duyduÄŸumuz ve "malzeme"ye gösterdiÄŸimiz hayranlıkla birleÅŸip; "yeni" mimariye duyulan beklentiyle, bu denli geniÅŸ çevresel kabuller üzerinde birleÅŸmedi. Bunun ürünü olan apartmanlaÅŸma olgusu bugün öyle bir noktaya geldi ki, sınıf atlayan ve besbelli sermayesi eskiye oranla daha yüksek olan yükleniciler eliyle, daha iri mimari nesnelerini kentlerimizin ortasına, üstelik de gecekondu alanından çıkarılan bölgelerde, ya da tarihi konut bölgelerimizin "iyileÅŸtirilen" alanlarına, yerleÅŸtirilebiliyor.

Anımsayalım: 1950li yıllarda konut yapımını hızlandırmak için bir yandan devlet eliyle giriÅŸimlerde bulunulurken, öte yandan da farklı sektörler için farklı teÅŸvikler geliÅŸtirildi: Belediyeler eliyle saÄŸlanan ucuz arsalar; kentin çeperlerinin kolektif yaÅŸam biçimlerine tüm sosyal hizmetleri ve altyapısıyla açılmasını saÄŸlamak için kooperatif örgütlenmeleri; kent içi alanlarda tek bir parselde ya da büyük bir ada konut geliÅŸtirilebilmesi için küçük kooperatif modelleri ve iÅŸyeri örgütlenmeleri; kamu eliyle belli metrekare sınırlamasıyla dağıtılan konut kredileri; kamu eliyle kurdurulan ya da görevlendirilen bankalar ve kredi kurumları aracılığıyla üretilen konutlar; bu örnek durumlar sayıca çok artırılabilir. KuÅŸkusuz her ortamda kiÅŸisel spekülasyonlar ve arayışlar varolageldi. Ancak bugün "arsa spekülasyonu" ve "yetkinin kötüye kullanılması" gibi olguların çok ötesinde bir noktada bulunmaktayız.

Anımsayalım: Önce mahallemizdeki "uyanık" bir ev sahibi ile baÅŸladı giriÅŸim: Ä°mza toplayıp belediyeye verilen dilekçe, mahalledeki kat artışı gerekliliÄŸini, kentin diÄŸir bölgeleriyle karşılaÅŸtırıp veriyordu. O sırada imar yönetimi içindeki öteki "uyanık" kiÅŸilerin gayretlerinden haberdar olan mahalli uyanık, bir "saflık" anında, kat sayısı artırımını belediyeden kopardığında, kendi kiÅŸisel baÅŸarısı ve azmi olduÄŸunu düÅŸünüyordu: Oysa kötücül hiçbir çalışma, yalnız deÄŸildir. Kötünün baÅŸarısı burdadır: Çok doÄŸaldır ve gizli müttefikleri, ÅŸans yardım ediyorsa, adım başı bulunabilir: Çünkü kötülüÄŸün doÄŸal ortaklığı, kötülük temelinde çok çarpanlıdır. Çünkü kötülük, kötülükle çarpışmaz.

Anımsayalım: Ä°mar kurallarının verdiÄŸi metrekare alanını balkon kapatarak büyüten; bahçesine sundurma yaparak taÅŸan; sığınak olarak imarlı bodrum katını konuta dönüÅŸtüren; imarın verdiÄŸi her hakkı kullanarak önce iki kattan iki kat artı çekme kata; sonra üç kat artı çekme kata; sonra da dört kat artı çekme kata çakın; bu arada yangın merdiveni yaptırmayan çünkü baÅŸtan beri yangın merdiveni gerektiren bir plan ve kullanımı olmayan bir mal sahibi, ne denli de masumdur: Bir çocuk masumluÄŸu! Nasıl olsa yangın çıkmaz, nasıl olsa insanlar koÅŸarak kurtulur; nasıl olsa belediye kanal ve su ve elektrik ve yeÅŸil alan konusunda gereÄŸini yapar! Bu ön kabuller, yeni bir ön kabulü de getirir: "1f. Gereken deÄŸiÅŸim ve akılcılık konusunda, aptal gibi davran, anlamazdan gel!" Bu uygulandığında, insan çok rahat eder ve toplumsal ön sözleÅŸmenin gereklerini yerine getiren, sürüden ayrılmayan, sürüden ayrılmaya cesaret bile edemeyen bir imaj da çizilmiÅŸ olur.

Anımsayalım: Eli para tutan kiÅŸi, kentlerin çevresindeki arsaları kapatabiliyor: Kazanmak için, beklemek yeterli. Ancak daha hızlı kazanmak için, belde yönetimindeki kiÅŸilerle yakınlığınızı kullanıp, elinizden geleni yapın: Çevre yolunun geçeceÄŸi rotayı önceden öÄŸrenin; havaalanı, nasıl oluyorsa, sizin arsanıza yakın olsun; kıyılarda masum çiftlik arazileri alın ve sonra turizmle ilgili bir bakanlıktan, önce kıyı kullanım yasasındaki yapılaÅŸma kararlarını deÄŸiÅŸtirtin, olmazsa turizm teÅŸvik bölgesi kararı çıkartın. Daha sonra imar planına göre, parsellediÄŸiniz arsaları, apartman yapımı için satışa çıkartın. Ancak bunlar bile masum kalıyor; bugün baktığımızda, yeryüzünde bulunma biçimimizi tümüyle "elveriÅŸli durumları ranta dönüÅŸtürmek" ilke kararına baÄŸlayabiliriz: "1g. ElveriÅŸli durumlarda her ÅŸeyi ranta dönüÅŸtürün!"

Anımsayalım: Bu yolları çeÅŸitli yöntemlerle, daha da temiz kılmak olanaklı: Siz ayrıcalıklı konumuzda, diyelim ki Capri'de, ya da Hasaba'da ayak ayak üstünde dinlenirken, sizin için baÅŸkaları toprak için savaşıyor olabilir. Ancak onların da apartmanları, "apartmanları", toprak üzerinde yükselecek midir, soru budur.

Anımsayalım: Ortaya çıkan "biçimsiz" ve "çirkin" çevrelerden yakınmak, insana biraz entelektüel havası verebilir. Üstelik de, aslında bir gerçeklik olan, "kırdan kente göçün büyüklüÄŸü" ile baharatlanmış biçimde sunulursa, "suçsuzluk" daha da belirginleÅŸir. "Hak edilmiÅŸ" rant artışları, gönül rahatlatır ve düÅŸman susturur.

Bu durumda herkes haklıdır: Çoluk çocuk yeni ev istemektedir; aile parçalanmıştır ve çok baÅŸlıdır; toplam gelir, yeni hane açmaya elvermemektedir; mülk sahibi yaÅŸam standardını düÅŸürmek istememektedir; mal sahibi, tam tersine, yaÅŸam standardını "dehÅŸet" yükseltmek amacındadır; yaÅŸam standardını yükselten bir aile yanında bahçıvanlık ya da çocuk bakıcılığı yapmak keyifli olabilir; "kapatılan arsa"dan elde edilen "alın teri ile kazanılmış" kazanç, borsaya yatırılabilir; piyango, loto ve at yarışından uzak durmak "cool" olacaktır; zaten 1950lerde "ataların" yine "alın teri" yatırımlarıyla gerçekleÅŸen otomotiv, denizcilik ve süpermarket yatırımları, bugün gelinen noktada gastronomik yatırımları da haklı çıkarmaktadır; vs. Haklılara karşı, farklı haklardan, topluluk biçiminde yaÅŸama ve toplum olma haklarından sözetmek ne kelime: Vaktiyle Yakup Kadri'nin (KaraosmanoÄŸlu) eÅŸi Leman Hanım, ne kadar haklıymış: Bütün bunları yapanlar, carte blanche sayılmanın yollarını da buldular mı, keyif onların olur. Halka halka dağıtılan bu sorumluluk, kuÅŸkusuz altta kalan, daha az gelirli grupların ve giderek en dar gelirli grubun başında patlayacaktır: "Kentlerimizi bozdular!"

Åžimdi ÅŸu soruyu sorabiliriz: Türkiye'de kentsel toprakların rantından yararlanmayan, kendi arsası, yapısı olmasa bile, kıra yerleÅŸik olsa bile yararlanmayan kimse var mıdır? Parmak kaldırın! Duyamadım; duyamıyorum...

Susmak, kabul anlamına geliyor.

Türkiye'de apartmanlaÅŸma olgusunu sona erdirecek olan giriÅŸim de, tam da bu susma noktasının kırılmasıyla elde edilecek, gibi görünüyor.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "Y", küçük harf "d", küçük harf "r", büyük harf "Y", küçük harf "j", sayý iki

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız