Köşe Yazısı

Benden Bu Kadar...

Yazan: Mehmet Konuralp Tarih: 14 Ocak 2005
Bu meslekte galiba bir köÅŸe yazarlığımız kalmıştı. SaÄŸ olasın Arkitera! Bana da bir köÅŸe verip köÅŸeye sıkıştırdınız. Ben de bu güne dek ÅŸikayet kutularına itibar etmediÄŸimden olsa gerek, kutuya bu köÅŸeden biÅŸeyler atayım dedim. Tam ÅŸikayetleri birbiri arkasından sıralarken kutu aÄŸzına kadar doluverdi. Ä°stanbul’un dertlerini zaten kutuya ata ata bitirememiÅŸ sayısız meslektaÅŸlarım aklıma geldi. Ä°nsan boyu lastikleri ile kaldırımlara yerleÅŸen “hormonlu” taşıtlar, yüzlerce tüyü bitmemiÅŸ kağıt mendil satan veletler, evine hırsız girmemiÅŸ kaç kiÅŸinin kaldığı, Ataköyden Kalamış’a iki buçuk saat süren kıtalararası yolculuklar gibi konular tekrar tekrar dirilmeye baÅŸladı. Her biri köÅŸeleri dolduracak konuları nerelerden baÅŸlayayım derken birkaç gün önce gazete haberlerindeki bizim Sivriada’ya dikilmesi “tasarlanan” hormonlu, azman semazen kafamdaki tüm ÅŸikayetleri sildi süpürdü. Senelerdir pilava katık olsun diye dalıp topladığım midyeler, tekneleri kıçtan demirleyip baÅŸtan baÄŸladığımız o asude barınak, her nasılsa temiz kalıp yüzülebilen sular aklıma geldi. Bir an Ä°stanbul’un o muhteÅŸem silüeti ile hormonlu derviÅŸ bir araya geldi gözümün önüne. Ben oldum olası insandan büyük insandan hoÅŸlanmam, heykele dönüÅŸse de... Hele gece karanlığında Marmara Denizi’nde, yakamozların ışığında, teknemde asude yol alırken benden 50 kat daha büyük üstelik yerinde sayan bir derviÅŸle karşılaÅŸmak ancak kötü senaryolu bir korku filmi olabilir dedim ve teknemi sattığıma ilk defa bu denli sevindim. Åžikayet kutusuna bir ÅŸeyler atacak halim kalmadı. Birden aklıma seneler önce Kadıköy’de Mimarlar Odasında verdiÄŸim bir konferans geldi. Ben zaten o gün kutuya atacağımı atmıştım dedim. Ve sizlere ilk köÅŸe yazarlığımda 12 sene evvel söylediklerimi takdim etmeye karar verdim. Yazma tembeli olduÄŸumu zannetmeyin, ancak ekleyecek bir ÅŸey bulamadım.
Sağlıcakla.

“Åžehr-i Ä°stanbul”un Katli
Her ÅŸeyden önce Åžehr-i Ä°stanbul’un katli gibi hazin bir öyküyü, sözcüklerle ifade bence yeterli olmadığı gibi, nerdeyse ağızlara ciklet olmuÅŸ böylesine geniÅŸ bir konuyu, daha ileri düzeylerde sizlere aktaracak kadar ihtisas sahibi olmadığımı da söylemek isterim. Ancak beni Ä°stanbul üzerinde böyle bir ÅŸöyleyiÅŸe iten nedenler aslında, pek de ihtiras gerektiren türden deÄŸildir. Ayrıca Ä°stanbul’un, artık bilimsel tartışmalara, demagojilere ihtiyacı kalmadığı da aÅŸikardır. Gerek 30 yıla yaklaÅŸan meslek yaÅŸamımın büyük bir bölümü bu ÅŸehirde geçmiÅŸ olması, gerekse 3-4 asırdır bu ÅŸehirde yaÅŸayan bir kaç ailenin mensubu olmam, beni gidenin arkasından bir ÅŸeyler söylemeyi gerektiren bir görev duygusuyla düÅŸüncelerimi ifade etmeye itti.

Åžehrin, üç aÅŸağı beÅŸ yukarı bütün semtleri ile ÅŸu veya bu vesile ile yoÄŸurulmuÅŸ bir yaÅŸamın içinden baktığımda ÅŸu anda ÅŸehre özgü deÄŸerlerden ayakta kalabilmiÅŸ, daha doÄŸrusu kurtulabilmiÅŸ pek az ÅŸeye rastlamaktayım. Ä°stanbul gibi, bir taraftan adalarında mimozalar yetiÅŸen , Kavaklar’ında rüzgar esen, sularında sayısız balık yüzen; diÄŸer taraftan Helen’den Roma’ya, Bizans’a, Osmalı’ya kadar hizmet vermiÅŸ, Hıristiyan ve Ä°slam kültürlerini bir araya getirmiÅŸ böyle bir metropol bir daha yaratılabilir mi bilmem...

Åžehir, tarihi boyunca, farklı örf, adet hatta dini anlayışlara maruz kalmış olmasına raÄŸmen, belli baÅŸlı özelliklerini her zaman korumuÅŸ; ÅŸehre sahip olanlar, asırlarca, devraldıkları kıymetlerin bilincinde yaÅŸamışlardır. Aslında Ä°stanbul’un tarihi geliÅŸiminin, bu konuya emek vermiÅŸ, deÄŸerli meslektaÅŸlarımın naif bir tekrarını yaparak konuyu dağıtmak istemiyorum. Amacım, bunca asırdır kendini koruyabilmiÅŸ olan bu kentin, 50 yıl gibi kısa bir sürede, Latin askerlerine bile parmak ısırtacak biçimde, nasıl tahrip edildiÄŸinin kısa bir özetini sizlere sunmak.

Tüm plan çabalarına raÄŸmen, önüne geçilemeyen bu sendromu, tümüyle nazım plan yanlışlarına, eksikliklerine ya da yapılan planların mali güçsüzlüklerinden doÄŸan baÅŸarısızlığına mal etmek, kanımca teÅŸhisin az bir yüzdesini teÅŸkil eder. Nitekim, uygar kabul edilen bir sürü Batı kentinde, günün inanç ve modasına uygun bunlara benzer planlar denenmiÅŸ, uygulanmış ve sonuç böylesine vahim olmamış; fiziksel çevre bu görünüme dönüÅŸmemiÅŸtir. Öyleyse önüne geçilemez bu oluÅŸumun kaynakları nelerdir? Burada, özellikle üstünde durmak istediÄŸim konu, mikro ve makro ölçekte devam eden ve bölgedeki son parsele kadar hedeflenen yaÄŸmacılık, bunu bilinçli olarak yürüten menfaat grupları, bunlara az da olsa bilinçsiz olarak maÅŸa olan meslek erbablarıdır. Ä°stanbul’un son 30 yılda, arsa borsası haline dönüÅŸmesini, istatistik deÄŸerlerden incelediÄŸimizde, 1950-1955 yılları arası Ä°stanbul nüfus artışı %62.8, 1955-1960 yılları arası incelediÄŸimizde % 45.4, 1960-1965 yılları arası % 40.4, 1965-1970 yılları arası % 60.8 olarak belirtilmektedir.

Åžehrin, 20 yıllık bu nüfus deÄŸiÅŸimine bakıldığında, Ä°stanbul bölge nüfusunda % 260’lık bir artış olmuÅŸtur. Belediye sınırları içinde artış, % 208, dışında % 1400’ü bulmuÅŸtur. Bu durumda Ä°stanbul, 1968 yılında Türkiye organize sanayi iÅŸgüçünün % 35’ini katma deÄŸerin ise % 40’ını kapsamaktadır. Türkiye genelinde sanayi sektörü için planlı dönemde öngörülen özel sektör yatırımlarının % 50’si, gene Ä°stanbul’da yapılmıştır. Bu ibret verici tablo karşısında merkezi yönetim, yatırmda; çoÄŸu tatbikten yoksun, güdümlü planlar üretmiÅŸ, oy kaygısıyla tavizler vermiÅŸtir. Yerel belediyeler ise bir taraftan mali imkansızlıklar, diÄŸer taraftan ÅŸehrin önem ve niteliklerine göre sıralaması yanlış uygulamalar peÅŸinde taşıma suyla yangın söndürmeye koÅŸmuÅŸ ve ÅŸehir tam bir hercümencin içine kaymıştır.

1950 ve 60’lı yılların plan kararları, ÅŸehrin fizyonomisini nihai olarak yok etmeye 1970’li yıllarda baÅŸlar. Bostancı – Erenköy planı ortadan kalkar, doÄŸuda Yakacık, batıda Bakırköy – YeÅŸilköy banliyö semtleri olmaktan çıkar; ağır bir yıkıma uÄŸrar. Herkes, evini, bahçesini, köÅŸkünü günün modası yap – sat inÅŸaat ustası müteahhitlere devreder. ÇoÄŸunluÄŸu taÅŸralı olan bu hamarat inÅŸaat ustaları, çok kısa bir zamanda iÅŸin üstesinden gelirler. Aşırı kazanç saÄŸlanır. Mülk sahibi, bir adet yaÅŸlanmış koyundan 5, 10, 20 adet post kazanırken, bu hamarat ustalarda hiç bir yatırım gücü olmaksızın, topraktan satış usulü ile servet yapmaya baÅŸlarlar. Ä°ÅŸte bu sistem günümüzde, ÅŸehrin yeni zenginlerini yaratmış olan sistemdir.

1970’li, 1980’li yıllar, bu servetin sahibi olan Mercedesli ÅŸehir müteahhiti yıllarıydı. Artık ok yaydan çıkmış, Gecekondu Önleme ya da Kat Mülkiyeti Kanunu çerçevesinde, alan razı veren razı gerçeÄŸi ile tüm Ä°stanbul, sonu hala gelmeyen bir inÅŸaat sahasına dönüÅŸmüÅŸtü. Prensipte konu açığı kapatılıyordu ama gerçekte Ä°stanbul, tarihinde hiç yaÅŸamadığı bir ÅŸekilde katlediliyor, bir metamorfoz yaÅŸanıyordu. Bir anlamda ÅŸehrin sosyo-kültürel fizyonomisi yok edilirken artan ÅŸehrin nüfusu da sosyal ve kültürel transformasyona uÄŸruyordu.

Çünkü 1 haneli parsel 1–1.5 senede 20, belki 40 hane doÄŸuruyor, bu da dışardan göç edenlerin, Ä°stanbul’un en eski ve mutena semtlerine yerleÅŸmelerine yol açıyordu. Mahalleli semtli kavramı da artık yok olma sürecine girmiÅŸti. Buna, Ä°stanbul’daki diÄŸer etnik grupların yurtdışına sürekli göçünü de eklememiz gerekir. Nitekim bu grupların nispeten yoÄŸun olduÄŸu yerlerde, örneÄŸin Adalar’da nüfus artışı, 1965-1970 arası %0, BeyoÄŸlu’da %3 olabilmiÅŸtir. Buna karşılık, ÅŸehir içinde Kadıköy %46, ÅžiÅŸli %74, Bakırköy %75’lik artışla nerdeyse 5 yılda iki katına; gene aynı yıllarda, çevre belediyelerde ise bu, Kocasinan’da %678, Avcılar’da %152, Yakacık’ta %124 gibi olaÄŸanüstü oranlara ulaÅŸmıştır. Büyük istanbul Nazım Plan Bürosu’nun, Küçükçekmece ile Tuzla arası saptadığı plan alanında öngörüldüÄŸü gibi, göç, planla baÅŸa çıkacak boyutları çoktan aÅŸmış; mahalli seviyede ekonomik ve sosyal geliÅŸmeyi teÅŸvik edici bir kamu kuruluÅŸunun da bulunmaması, ÅŸehirlerde gerekli dengenin kurulmasını, piyasa mekanizmasına baÄŸlamıştır. Bu ise böyle bir mekanizmanın saÄŸlayacağı bir denge deÄŸildir. Nitekim 1970’li yıllarda bu konu, Devlet Planlama TeÅŸkilatı’nın Ä°htisas Komisyonlarında açıkça belirtilmiÅŸtir.

“... Arazi deÄŸerleri, artan talepler karşısında aşırı derecede yükselme temayülü göstermiÅŸtir. Bu eÄŸitimi deÄŸiÅŸtirecek mülkiyet düzeni kurulması, faaliyetlerin dağılımı, yerleÅŸme ve yoÄŸunlukların etkili bir biçimde kontrolü veya diÄŸer artışların kamuya mal edilmesi için vergileme gibi tedbirler benimsenmemiÅŸ ve geliÅŸtirilememiÅŸtir. Aksine, hatalı yoÄŸunluk deseni ve yapı nizamları tespit edilerek, bu deÄŸer artışları körüklenmiÅŸ, spekülatif kazançlar yükseltilmiÅŸtir. DiÄŸer yönden arazi deÄŸerlerindeki bu aşırı artış nedeniyle istenilen ÅŸehir strüktürünün kurulması son derece güç hale gelmiÅŸtir. Planlama çalışmalarına baÅŸlıca müdahalenin (olumsuz etkisinin), kullanış ve yoÄŸunluk deÄŸiÅŸikliÄŸi saÄŸlayarak, arazilerin kıymetlerini yükseltenlerden geldiÄŸi açıktır.”

Özlemi çekilen yerel yönetimlerin 1980’li yıllarda iÅŸbaşına gelmesiyle yukarda sözü edilen geliÅŸmenin, hiç olmazsa önüne geçileceÄŸi beklenilmiÅŸ; Nazım Plan Bürosu’nunda safdışı edilmesi ile tüm ekonomik, sosyal ve fiziksel yapılanma sorumlulukları bu yönetimin uhdesinde toplanmıştır. Åžeklen olumlu görünen bu yeni düzenlemenin en can alıcı noktası, yetiÅŸmiÅŸ kadro ihtiyacıydı. Sorumlulukların yerel yönetimlerde artması, bu sorumluluÄŸu taşıyacak kadro ihtiyacını da beraberinde getiriyordu. Gerek memur kesimi gerekse seçimle iÅŸbaşına gelen kadrolar, kısa bir süre sonra nitelik ve nicelik olarak kifayetsizliklerini sergilemeye baÅŸladılar. Belediye gelirleri çarçur edildi. Ä°mar komisyonları, emlak komisyonculuÄŸuna; belediye baÅŸkanlıkları feodal prensliÄŸe; memur kadrolar da çoÄŸunlukla günlük çıkarcılığa dönüÅŸtü.

DoÄŸan Kuban’ın “Ä°stanbul’un Ä°marı ve Ä°kilemler” adlı yazısında belirttiÄŸi gibi “Kültürü sınırlı, çaÄŸdaÅŸ kent deneyimi köksüz; uzmanlığın, gerçek bilgiden çok, ünvan ile var olduÄŸu” bir toplum ÅŸehre tamamen egemen oldu. Åžehir ve çevresi, artık herkesin iÅŸtahını kabartıcı bir orta malı olmuÅŸ; menfaat iliÅŸkilerinin gücü ile orantılı olarak, Ä°stanbul’un her yeri pazarlamaya açılmıştı. Dolmabahçe’den Yıldız Parkı’na, Ortaköy Vadisi’den Kilyos’a, Pendik ÅŸehir çöplüÄŸünden Beykoz’a kadar her yer, sözüm ona mevzii imar veya islah planlarıyla imara açıldı. Sonuç ise bugünkü Ä°stanbul oldu. SokaÄŸa atılan trilyonlarca paranın, bugün hesabını verecek kimse bulunmadığı gibi, Ä°stanbullular da, Tatar istilasına uÄŸramış zavallılar gibi bu amansız yaÄŸmacılığın sonuçlarıyla baÅŸbaÅŸa bırakıldılar.

Özetle, bir taraftan siyasi yatırım için usulsüz yerleÅŸim alanlarına verilmekte olan tavizler, bilhassa Hazine topraklarının yaÄŸmalanmasına göz yumacak boyutlarda devam etmekte; diÄŸer taraftan da, gecekonduların geliÅŸmesini önleme bahanesiyle (Sarıyer örneÄŸinde olduÄŸu gibi) yeÅŸil alanlar mevzi imar planlarıyla parsellenerek, arsa spekülasyonu daha da azdırılmaktadır. Böylesi menfaatler yumağına katılım hergün artmakta, imar komisyonlarındaki dosya sayısı da buna paralel olarak hızla kabarmaktadır.

Surları yalayan Marmara Denizi, Kalamış Koyu, Moda, Göztepe’nin köÅŸkleri, Aksaray ve Zeyrek’in mahalleleri, BeyoÄŸlu’nun, Adaların, KurtuluÅŸ’un, Samatya’nın Rumları ve daha niceleri, bilgisiz, sorumsuz, kompleksli fakat cüretkar bir avuç idarecinin ve menfaatperestin elinde, geride 10 milyonluk bir kasaba bırakarak tarihe karışmıştır. Åžehr-i Ä°stanbul’un katli artık vacip kılınmıştır. Sizlere ömür ve baÅŸsaÄŸlığı dileklerimle...
3 Mart 1993
Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi


Benim ve Marmara'nın deÄŸerli dostu merhum NurdoÄŸan Özkaya'ya selam olsun!Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý altý, küçük harf "e", büyük harf "F", küçük harf "f", sayý dört, büyük harf "V"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız