Depremler can ve mal kaybına yol açan tabiat olayları. Depremlerin oluşumu ve yerkabuğunun devinimi milyonlarca yıllık bir süreç. Geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da depremler olacak.
Depremlerin olması bir gerçek. Bu gerçek insanlar tarafından iyi algılanır ve gerekli tedbirler alınırsa can ve mal kaybı ya çok az olur ya da hiç olmaz.
Yapılacak olan yapıların zeminleri ve yapılacakları bölgelerin depremsellikleri iyi bilinirse yapı depreme dayanıklı olarak tasarlanır.
Yapıların mühendis elinden çıkmamış olması, binanın yapımında çalışan işçinin eğitimsiz olması, müteahhidin çok kazanma gailesi ile paradan kaçınması küçük büyüklükteki depremlerin can ve mal kaybına sebebiyet vermesine neden oluyor. Aslında deprem öldürmez aksine kötü yapılmış bina öldürür.
Türkiye önemli bir deprem kuşağı çok önemli dört deprem zonu üzerinde. Bu zonlar sırasıyla Kuzey Anadolu Fay zonu, Doğu Anadolu Fay Zonu Bitlis - Zagros Bindirme Zonu ve Batı Anadolu Açılma zonu.
Ayrıca Türkiyenin altına Arap ve Afrika kıtalarının dalması sonucu Kıbrıs ve Ege Yitim Zonları deprem üreten zonlar olarak varlıklarını sürdürüyor.
Her depremde ülkemizde artık klasikleşmiş yapım hata ve kusurların varlığı ortada. Genç Girişimciler Kulübü Yapı Komisyonu, Deprem ve İstanbul konusuna farklı bir açıdan yaklaşıyor ve 16 Aralık 2006 saat 16:30'da, uzun yıllardır İTÜ Mimarlık fakültesinde özellikle mimarlık öğrencilerine yapı statiği ve çelik dersleri veren Sayın Prof. Dr. Kaya Özgen'in konuşmacı olarak katılacağı bir toplantı düzenliyor. Toplantıda bir yapının depreme dayanıklılık açısından nasıl tasarlanacağını, nasıl bir zeminde ne gibi tedbirler alınması gerektiği hususlarını soru - cevap şeklinde katılımcılarla değerlendirilecek.