Gündem

Utarit İzgi

Söyleşi 1

Tasarım, 1994 Ocak- Şubat, Sayfa: 48

Önder Küçükerman: Akademi bir misyondu. Cumhuriyetle birleşik olarak, geçmiş mimari mirasını biçimlendirmek görevi ile uğraştı. Akademiye verilmiş bir görev vardı. O görev: Türkiye'de mimarlığı yeniden sınıflandırmak, biçimlendirmek, gelenekten ne gelir, ileriye ne aktarılır, bunları bulmaktı. Hocalarınızın başlattığı bu çok nazik konuyu, siz götürdünüz ve genç kuşaklara kopmadan teslim ettiniz. Bu, Akademi geleneğinin sürekliliği, mimarlık mesleğinin sürekliliği bakımından önem taşıyor, diye düşünüyorum. Siz geleneğe, rölövesinde başlayan çizimlerinde, yorumlarında devam eden hat açtınız. Hocalık yaptınız, mesleğinizi sürdürdünüz. Bu üçü arasında yapılan işler sonucunda Mimarlar Odası, Mimar Sinan Üniversitesi ile birlikte sizin için bir sergj düzenledi. Bu çok anlamlı olay için söyleyebileceğiniz neler olabilir?

Utarit İzgi: Akademi uzun yıllar boyunca, liseden diplomalı ve meslek olarak mimarlığı seçen gönüllü gençler arasından kendi belirlediği sınavla ayırdığı öğrencileri mimarlık bölümüne alan ve ilk yıldan başlayan, beş yıl süren özgün bir eğitim uygulayarak Y. Mimar diploması veren tek kurumdu.

Çok önemli ve eski bir geleneğe salıip olan Y. Mühendis Mektebi ise farklı bir anlayışla lise fen bölümünden diplomalı gençleri fen ağırlıklı giriş sınavıyla değerlendiren, fen konularını kapsayan iki yıllık bir devre tamamlandıktan sonra meslek ayırımı uygulayan, üç yıl süren özgün bir eğitim süresi sonunda da Y. Mühendis (Mimar) diploması veren bir kurum durumundaydı. Aydın ve seçkin bir sanatçı olan Namık İsmail'in Akademi müdürlüğü yaptığı parlak devrenin içinde yaşamadığım halde, ilerici etkinliklerinin henüz kaybolmadığı bir devrede, ünlü yabancı ve Türk ressamların, heykeltraşların, mimarların hocalık yaptığı aynı zamanda yapıtlarını da meydana getirdikleri bir ortamm içinde öğrenci olmak mutluluğunu yaşadım.

1940'lı yıllarda Akademi'de her öğrencinin oturduğu, T cetvelini, rulolarını, beyaz önlüğünü koyduğu, üzerinde çizim yaptığı, hocalarına çalışmalarını sunduğu, kendi masasının bulunduğu bir yeri vardı.

Proje hocalarının ise çalışmalarını sürdürdükleri kendi odaları ve değişik yıl öğrencilerinin bir arada çalıştıkları, yardımlaştıkları atelyeleri vardı. Hocalar asistanları ile birlikte masadan masaya geçerek kritikler yapar, öğrenciler toplu olarak eleştirileri izlerlerdi. Hocanın o günkü denetlemesi son bulduğunda, atelyede öğrencilerin kendi aralarındaki tartışmaları bütün canhlığı ile sürerdi. Çoğunlukla asistanlara başvurularak yardım ve yorum istenirdi. Özellikle proje atelyelerinde çalışmalar gecenin geç saatlerine hatta yarı yıl sonlarına doğru sabaha dek aralıksız olarak sürerdi. Akademi öğrenciye, asistanına, hocasına hiçbir zaman kapılarını kapatmazdı. Proje atelyesi hocaları uygulama, yani mimarlık yapan değerlerdi. Gerek gerçekleştirdikleri yapıların projelerinin hazırlanmasında, gerek şantiye çalışmalarında, gerekse gruplar kurarak girdikleri mimari yarışmalarda öğrencilere de katılma olanağı sağlarlardı. Bu geleceğin eğitimcilerine ve mimarlarına, bu tadı aldıklarından kendilerinin de sürdürdüğü bir davranış ve gelenek yaratmaktaydı. Bu gelenek uzun yıllar boyunca sürdü. Akademiden mezun olanlar hem mimar olarak çalıştılar hem de mimarlık eğitimi vermek üzere kurulan yeni kurumlarm bünyesinde yer aldılar. Yanılmıyorsam, bizim nesilden sonra bu özellik büyük yara aldı. YÖK mimarlık eğitimini standart bir kavram içinde değerlendirdi. Tıpkı askeri ordularda söz konusu olan bir standart kuruluş koşuluna bağlamak istedi. Mimarlık eğitiminin yaşamdan soyutlanmasım uygun görmeyen birçok mimar hoca bu nedenlerden ayrıldı. Ben de bunlardan biriyim...

Hoca ve mimar olarak yılları mı verdiğim için Akademi'ye karşı kendimi borçlu hissettim. Benim borcum nedir diye bir muhasebe yapınca okuttuğum konuyu, ince yapıyı, en azından bir kısmını, metod bakımından nasıl ele aldığımı, şimdiki ve daha sonraki nesillere ulaştırmak üzere bir kitap yazmak zorunluluğunda hissettim kendimi, onu Akademi'den ayrılmadan hazırlamaya karar vermiştim ve ayrılmadan tamamladım. İkinci borcum ise daha duygusal. O da yine proje atelyesi hocası ve mimar olarak Akademi'de iken ve ayrıldıktan sonra yaptığım konuşmalarda, katıldığım panellerde bir mimarın ne yapması gerekir, bir hocanın tutumu, ilişkileri ne olmalı, bununla ilgili olarak ne ürettim, ne söyledim, ne yaptım (çünkü insanın söylemesi daha kolay, yapması daha zor vaka insanın yapması sadece kendine bağlı değil)...diye kendimi sorguladım. Şu yaptıklarımı bir yerde toplasam diye düşündüm. Resimlerden ve çizimlerden oluşan bir arşivim vardı. O benim çalışmalarım sırasında çok yarar sağladı. Yapılarımı kıyaslıyabiliyorduın çünkü. On-onbeş sene önce yaptığım binalarda, örneğin bir servis kısmı (yemek, yıkama servisi) ne durumdaydı bugün ne durumda? Odalar, ilişkiler ne durumda? İş binalarında da bu böyle. Bu iş önce kendi arşivim için başladı, resimleri çektik, büyüttük, albüm yaptık. Sonra da birgün acaba bir yerde sergileyelim mi dedik? Buna teşvikler oldu. Küçük sergiler, katılımlar. Oda olsun, başka kurumlar olsun... Beni çok mutlu eden Mimarlar Odası'nın ve üniversitenin katılımıyla bunu bir sergi haline getirebilmemiz fikrinin tohumları atıldı. Önce benim de pek inanmadığım bir olaydı. Bir taraftan Oktay, Ersen, bir taraftan sen, bunu öylesine güzel çektiniz ki, zaten sonrası bana ait değil.

ÖK: Bir başka bakış da Tasarım Dergisi'nin bu yayını, bir bakıma sizin serginin kalıcı ve herkese ulaşabilen bir yorumu olması. Üstelik sergideki gibi limitli sürelerde değil, bir tür kitap...

Uİ:
Evet gerçekten öyle. Sergi, meslektaşlarım, sanatçılar, hizmet verdiğim kesim, dostlarım, aydınlar vc öğrenciler arasında önemli bir yankı uyandırdı. Gündelik gazetelerde, sanat dergilerinde, mesleki dcrgilerde, odanın yayın organında, yayınlara konu oldu. Onurlandım, mutlu oldum.Tasarım dergisinin yaklaşımı ise Ocak-Şubat sayısını bana ayırmakla benim düşünemediğim kadar farklı ve değişik boyutlu oldu, benim duygularımın ve mutluluğumun da boyutu öyle.

ÖK: Burada bir akademisyen olarak Tasarım'ın yapmış olduğu bu yardıma ben de teşekkür etmek isterim.


Utarit İzgi
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Utarit İzgi
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.