Haberler

Canımız ciğerimiz heykelimize feda olsun

Tarih: 1 Eylül 2006 Kaynak: Vatan Yazan: Tuğçe Baran
30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle Arnavutköy’ün yegane parkı, yegane boşluğu, yegane nefes alma yerine bir adet Atatürk heykeli dikildi. Beşiktaş Belediyesi tarafından.

Ne kadar güzel öyle mi? Peki o zaman şöyle izah edeyim durumu:

Dünyanın en küçük parkına dünyanın en büyük heykeli dikme diye bir yarışma yapılsaydı açık ara birinci olurduk. Ve lakin dünyada böyle salak yarışmalar yapılmamakta. Nefis bir birincilik heba olup gitmekte.

Artık meydanımızdan geçemiyoruz. Ortada kuyu var yandan geç misali, ağaca çiçeğe basmamak için salak saçma slalomlar yapmak zorundayız. Meydanımızın bir ucundan bakıp -ki topu topu on beş metreye on metre, yani irice bir daire kadar bir alandan söz ediyorum-, otobüs geldi mi gelmedi mi, vapur yanaştı mı yanaşmadı mı göremiyoruz. Meydan, ağaçlar, çiçekler ve Atatürk heykeli için yapılmış gibi duruyor. İnsanlar gelmesin, dolaşmasın, hatta meydanı geçiş yolu olarak bile kullanmasın! Şart mı zaten! Babanızın da mı meydanı vardı! Meydanla mı doğdunuz? Olmayıversin bir meydanınız.

Peki güzel bir heykel dikildi mi bari? Tabii ki hayır. Beşiktaş’taki garabetle yarışacak kadar korkunç bir şey var karşımızda. Bir buçuk metre eninde ve boyunda, iki buçuk metre yüksekliğinde beton bir blok, içinden biri denize doğru biri karaya doğru olmak üzere çıkan tuhaf iki kafa.. Çirkin heykel yarışmasında DA açık ara önde gidecek bir çalışma.. Daha doğrusu çalışmama.. Attırma.. Kakalama.. Uydurma.. Sokuşturma..

Atatürk sevgisi heykel boyutuyla kanıtlanacak ya, ne kadar büyük olursa o kadar sevdiğimiz belli olacak ya, yap bir tane öküz gibi beton blok, hiç elini korkak alıştırmadan en irisinden, kapla granitle, tak sağına soluna kalıptan çıkma bir Atatürk başı, olsun sana heykel! Sen de heykeltıraş!

Belediyeler yiyor mu? Yiyor! Para veriyor mu? Veriyor! Çok güzel. Zarafetmiş, sanatmış, meydana orantılı, ona güzellik veren, onunla bütünleşen bir çalışma yapmakmış, heykelini yaptığın şahsiyete saygı ve sevgi uyandırmakmış.. Geç güzelim geeç! Nasılsa Atatürk heykeli. Bir camilere bir de Atatürk heykellerine kimse dokunamaz, laf edemez..

Ne olur edince? Atatürk düşmanı olur.

Bu yazıyı yazdık ya şimdi kanıtlamam gerekiyor, ben Atatürk düşmanı değilim diye. Çünkü insan hem Atatürk’ü sevip hem zarafet talep edemez. İnsan hem Atatürk’ü sevip hem heykeli diye yapılan korkunçluğa karşı çıkamaz. İnsan hem Atatürk’ü sevip hem de mahallesinin güzel kalmasını isteyemez. Heykel dikmesek olmaz mı diyemeyeceğin gibi iyi bir meydan düzenlemesi, cana yakın, sempatik bir Atatürk heykeli bile isteyemez..

Seviyorsan, betonunu da seveceksin, graniti de seveceksin, devasa boyutları da seveceksin, bize modern heykel diye kakalanan garabetleri de seveceksin ve hatta hatta bu garabetlere akıtılan binlerce YTL’yi, hadi daha kuvvetli vurgulayalım, milyarlarca TL’yi de seveceksin. Seksen milyarmış, yüz milyarmış hiç gocunmayacaksın. O parayla kaç çocuk okutulurdu, kaç öğrenciye burs verilirdi, kaç kız, kaç erkek kurtarılırdı hiiiiiiiç düşünmeyeceksin. Heykel bizi doyurur, okutur, sever, okşar nasılsa.. Ne kadar büyük ve çirkinse, ne kadar bir takım şer odaklarının güya gözüne sokulursa o kadar çabuk kurtuluruz gaflet ve dalaletten, o kadar hızlı aydınlanırız öyle değil mi..

Tabii tabii.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.