Haberler

Boğaziçi'ndeki 'sıcak patatesler'

Tarih: 5 Ekim 2006 Kaynak: Sabah Yazan: Erhan Demirdizen
Suudi Kral Abdullah'ın Türkiye ziyareti sırasında gündeme gelen "Sevda Tepesi'ne imar izni" konusu Boğaziçi'ni de yeniden tartışmamıza yol açtı. Boğaziçi Kanunu değişecek miydi? Kral'ın imar sorunu çözülecek miydi? Tartışmaların Kral'ın ziyareti sonrasına rastlaması işleri biraz zorlaştırdı. Çünkü böyle dönemlerde farklı niyetler birbirinin önüne geçmeye başlıyor. Kimler gerçekten "Boğaz'ı koruma", kimler "Anti-Arap milliyetçiliği", kimler "aramızda bir Sevda Tepesi'nin lafı mı olur" ve kimler "bu karmaşadan nasıl fırsat sağlarım" düşüncesinde, tam olarak anlamak imkansızlaşıyor. Bu kaosun ortasında sağlıklı bir tartışma zemini yakalamak her zamankinden daha da zorlaşıyor. Türkiye'nin doğal ve tarihsel mirasının eşsiz bir buluşmasına mekan olan Boğaziçi konusunu sağlıklı algılayabilmek, "bundan sonra ne olacak" sorusunun cevabını verebilmek için, Boğaziçi'nin yakın tarihini bilmemiz gerekiyor. Koruları, yalıları, köşkleri, bostanları, mesire yerleri, ormanları, köyleriyle doğal ve tarihsel mirasımızın simgesi durumundaki Boğaziçi 1950'lerden itibaren İstanbul'un göç almasıyla yoğun bir yapılaşma baskısına maruz kaldı. 1970'ler, bu baskı karşısında Boğaziçi'nin tarihsel değerlerinin kayıt altına alınması ihtiyacının hissedilmeye başlandığı yıllar oldu.

Sıkı koruma dönemi
Arkasından gelen sıkıyönetim dönemi, Boğaziçi'nde o günkü koşullarda 'sıkı koruma' için düğmeye bastı. Amaçlanan, Boğaziçi'ndeki yapılaşma baskısının denetlenmesiydi. 1982'de yapılan imar planında Boğaziçi alanı "öngörünüm", "gerigörünüm" ve "etkilenme alanı" olmak üzere üç ana bölgeye ayrılıyordu. "Öngörünüm" alanlarında sıkı bir yapılaşma denetimi getirilirken, "gerigörünüm" alanları için de bazı ilkeler belirleniyordu. Sıkıyönetimin siyasi kültürümüze şüpheci yaklaşımı, Boğaziçi konusunun bir imar planıyla halledilemeyeceğini, daha sıkı bir düzen kurulmasının zorunlu olduğunu düşündürmüş olacak ki, 1983'te bir de yasa çıktı. Bu yasa, Boğaziçi'ndeki yeşil alanlarla yalı ve köşkleri korumayı amaçladıktan sonra, yeni yapılacak yapılar için sınırlamalar getiriyordu. Kararları, Başbakan'ın başkanlığında, içinde ilgili bakanların yer aldığı Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu alacaktı. Boğaziçi'nin korunması bir devlet meselesi olarak algılanıyordu ve imar yetkileri doğrudan Bakanlar Kurulu'na veriliyordu. Boğaz geçiş gelirlerinin yüzde 10'u Boğaziçi'nin korunması için harcanacaktı. Ancak 23 yıldır bu payların Boğaziçi'nin korunması için kullanılmadığı biliniyor.

1985'te kapı açıldı
1985'te yasaya eklenen bir madde, imar fırsatçılığına Boğaziçi'nin kapılarını sonuna kadar açtı. Plan ve yasadaki kısıtlamalar bir kenara bırakılarak, 5000 metrekareden büyük parsellere yapılaşma izni verildi. Sonraki yıllarda tartışmalara neden olan ruhsatsız villalar böylece inşa edildi. Kral'ın "öngörünüm"de kalan Sevda Tepesi'ne de imar izni verilmesinin yolu açılmıştı. 1987'de Anayasa Mahkemesi bunu iptal edince, ruhsatlarını alarak inşaata başlamış ancak iskan ruhsatı alamamış yapılar birer "sıcak patates" olarak kaldı. Sıcak patatesleri herkes birbirinin üzerine attı, ama tam bir çözüm de bulunamadı. Boğaziçi'ndeki 10 bin kaçak yapı bir an önce yıkılmalı. İmar kurallarının farklı uygulandığı "öngörünüm", "gerigörünüm" ve "etkilenme alanları" nın sınırlarında yapılaşmayı arttıracak bir değişiklik düşünülmemeli. Ayrıca, bilimsel bir kuruluş olan Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün özerkliği güvence altında olmalı. Kaçak yapılar ve Sevda Tepesi'nden gelen talepler toplumun adalet duygusunu zedelemeden sona ermeli.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.