Haberler

Rem Koolhaas vs. Zaha Hadid

Tarih: 8 Aralık 2006 Kaynak: Archinect Çeviren: Gül Keskin

Zaha Hadid son birkaç yıldır kariyerinin zirvesinde. 2004 yılında Pritzker Ödülü’nü kazanan ilk kadın mimar oldu. 2003 yılında okyanusu aştı, Amerika’daki ilk binası olan Rosenthal Çağdaş Sanat Merkezi açıldı. Zaha Hadid için herşey değişti mi? Belki... Kesin birşey var ki, Zaha Hadid’in güçlü imajından korkmak için çok fazla beklemek gerekmeyecek.

Aşağıda arkadaşı ve bir zamanlar yanında çalıştığı Rem Koolhaas’ın Zaha Hadid ile gerçekleştirdiği söyleşiyi okuyabilirsiniz.

Rem Koolhaas: Kendini kariyerinin neresinde hissediyorsun, ortasında, ortasına gelmemiş, ortasını geçmiş?

Zaha Hadid:
Gerçekleştirdiğim hedeflerime dayanarak ortayı geçmiş olduğumu söyleyebilirim, bildiğiniz gibi bu gibi hedeflerin gerçekleşmesi uzun zaman alıyor. Eğer 10 yıl, 20 yıl önce böyle bir hırsa sahip olsaydım, ister istemez şu ankiyle aynı olmayacaktı.

RK: 2004 yılında Pritzker Prize’la ödüllendirildin, bu ödüller karşısında ne hissediyorsun, sana memnuniyet mi veriyor, endişelendiriyor mu, taşıdığın sorumluluğu mu arttırıyor, yoksa harekete mi geçiriyor?

ZH:
Pritzker’le ilgili olarak birşey söylemek için erken, şu ana kadar harekete geçirmedi. İnsanlar, projeyi gerçekleştirebilen kişi olduğum için benimle daha çok ilgilenmeye başladı, çünkü kabul edilir olması çok zamanımı aldı. Fakat aynı zamanda yine bu sebepten dolayı, kapımdan da iş akmıyor. Uzun süreli bir etkiye sahip olduğunu gerçekten düşünmüyorum.

RK: Şu andan itibaren “Pritzker Prize Kazanan Kişi” olarak tanımlanmanız seni rahatsız edecek mi?

ZH:
Bunun ne kadar süreceğinden emin değilim, eminim bunu sen daha iyi biliyorsunuz. [Koolhaas 2000 yılında Pritzker ödülünü kazandı.]

RK: Bu durumda malum sıfatı söylemek zorundayım, beni gerçekten endişelendiriyor.

ZH:
Şimdiye kadar ben hiç bu gibi ödüller içinde yer almadım, çünkü bu sizin kariyer düşkünü olduğunuzu ima ediyor. İnsan böyle bir şeyi uzun adımlarla yürümeli. Beni ciddi olarak ilgilendirmiyor ya da kibirlendirmiyor. Eğelenerek en iyisini yapmaya çalışıyorum ve işimle meşgul oluyorum. Sizin de bildiğiniz gibi, ne kadar ödül aldığınız önemli değildir, devam etmenizi sağlayan müşterilerdir. Profesyonellik acımasızdır ve sizi yerin altına sokabilir. “ Mükemmelim, inanılmazim.” diye düşünecek vaktiniz yoktur.

RK: İşlerininin tutarlılığı olduğunu mu düşünüyorsun yoksa değiştiğini mi?

ZH:
Değiştiğini düşünüyorum, ilk başladığımda herşey yeniydi, fakat her zaman yeni olmak çok zor. Her zaman yaratıcı olmak zorundasınız, diğer taraftan repertuarınızı genişletmek ve farklı yöntemlerle tazelemek zorundasınız. Bu yeni fikirlerle bir çeşit hokkabazlık yapmak zorundasınız. İşlerimle ilgili olarak tutarlı olan tek şey proje ile alan arasındaki bağlantı. Her projede, ele alış biçimim çok faklı olsa da alanın uyarlanmasının çok ilginç olduğunu düşünüyorum.

RK: En tutarlı şeyin çalışmanızın altında yatan heves olduğunu mu söylemek istiyorsun?

ZH:
O ve alana ilişkin geliştirilen fikirler aslında... Farklı taleplerin birleşmesinin, beklenmedik sonuçlar getirmesini nasıl yorumlarsanız.

RK: Mimarideki yeniliklere dayanarak, genç nesilin size yeni soluklar kazandırdığı oluyor mu?

ZH:
Ne açıdan?

RK: Mimarlar ya da mesai arkadaşlarınızdan yeni bir fikir geldiği ve seni yaptığınız işle ilgili ikinci kez düşünmeye iten herhangi birşey oldu mu?

ZH:
Henüz hayır, herşey önceden çoğunlukla tahmin edilebilir. Genç mimarların çalışmalarında yeni yorumlar olabilir, fakat bence bu çok da şaşırtıcı değil. Hala beni tetikleyecek birşeyin olacağı anı bekliyorum.

RK: Ve seni sinirlendirecek.

ZH:
Bu konuda biraz asabiyim fakat, işin başında ilk öğrenilen şey kişinin kendi kendini eleştirmesidir ki, bu da çizgide tutan şeydir. Her zaman mükemmel işler yaptığımızı söyleyemem, ama hep daha ileri götürüyoruz.

RK: Nerelerde ders veriyorsun?

ZH:
Bu yıl Yale ve Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi’nde ders verdim.

RK: Ne sıklıkla ders veriyorsunuz?

ZH:
Viyana’da ayda bir ya da daha fazla.

RK: Öğretmek senin için önemli mi?

ZH:
20 yıl öncesindekiyle aynı öğretme yoğunluğuna sahip değilim, pek çok faklı yöntemi kullanıyorum, aktif katılımcıyım, öğretirken pekçok yeni şeyi keşfedebileceğinize inanıyorum.

RK: Öğretirken kendinizden öğrendiğiniz tekniklerle ilgili birşey var mı?

ZH:
Tabi, geçtiğimiz senelerde örneğin, İngiltere’deki konutlarla ve Dünya Ticaret Merkezi’yle ilgiliydi. Yorumlar çok ilginç ve yenilenmişti. Çok büyük ölçekli bir projeydi ve öğrencilerimden hiçbiri böyle ince uzun bir kuleye gitmek istemedi.

RK: Bu senin ilgini çekti, çünkü daha önce değinmediğini profesyonel bir bölgenin içine girmene neden oldu.

ZH
: Aslında konuya bağlı olarak, çalışmanızda daha önce belki bilmediğiniz bir derinlik katmanızı sağlıyor.

RK: Gitgide güçlenen kişisel dilinizle, beraber çalıştığınız çok sayıdaki mimar arasındaki aykırılıkları nasıl çözümlüyorsun? Ofisinde kaç kişi yer alıyor?

ZH:
Yaklaşık 65-70 kişi. Güçlü bir ele sahip olmak sadece bana yönelik bir şey değil, takımdaki pek çok kişi böyle. Zaten şu anda projenin başında yer alan pekçok kişi, ofisimde çalışmaya yıllar önce başladı, burada deneyim kazandılar. Projeleri yönetmek konusunda muazzam bir serbestlik söz konusu, fakat anlaşılması gereken bir şey var, ofis ne kadar büyükse, serbestliğe sahip olmak da o kadar zor. Farklı olarak, her projeyi yapmak için daha eleştirel olmak gerekmiyor ama diğer insanların da sesinin çıkmasına izin verilmeli.

RK: Bu gerçekleşiyor mu?

ZH:
Evet, gerçekleştiğini düşünüyorum. Çalışmalar hala aynı morfolojiye sahip, fakat şimdi çeşitlilik daha çok ve bu da çalışmayı daha ilginçleştiriyor, insanlar üzerinde daha çok baskı yaratmasını sağlıyor.

RK: Bunun kariyerinizin ikinci yarısı olduğunu mu düşünüyorsun?

ZH:
Evet, şu anda benim için birinin aksine birşey yapmaktan çok, belirli özelliklere sahip şeyler yapmak daha önemli. İnsanlar herşeyin bir el tarafından yönetildiğini zannediyor, ama ben farklı gelişmeleri denemenin ve yeni şeyler keşfetmenin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ofis büyüdükçe zamanınıza ve çalışmalarınıza olan talep de artıyor, sonucunda da farklılığı görmeye başlıyorsunuz. Bana göre bir binadan edindiğiniz deneyim diğer şeyleri yapma şeklinizi de etkiliyor.

RK: Beton ile ilgili birşey söyleyebilir misin? Çünkü ben çalışmalarına baktığımda, onu diğer malzemelerden daha çok sevdiğinizi hissediyorum.

ZH:
Fantastik bir malzeme ve onunla yapabileceğiniz pekçok şey var. Beton benim ilk çalışmalarımda örneğin Vitra [Vitra Yangın İstasyonu, Weil am Rhein, Almanya] ya da Strasburg [Terminus Multimodal Hoenheim Nord, Strasburg, Fransa], ve de Wolfsburg’daki yeni projemde [Phaeno Science Center, Wolfsburg, Almanya] olduğu gibi çok iyi sonuçlar verdi. Betonu seviyorum, fakat diğer şeylere de bakılması gerektiğini düşünüyorum. Mesela, ben çalışmalarımda yapıyı nasıl bir strüktürle ve hangi doğru materyallerle kuracağıma yönelik de bir zihinsel uğraş veriyorum. Özellikle yeni ve daha karmaşık olan yüksek binalar gördüğümüzde, diğer malzemelere bakmaya başlayabiliriz. Belki strüktür betondur, fakat kabuğuna bakmaya ve bunu nasıl değiştireceğimizi düşünmeye başlayabiliriz. Sadece betonarme mimari olması gerektiğini düşünmüyorum.

RK: Öyleyse bu da kariyerinin ikinci yarısının diğer bir parçası.

ZK:
Evet, hiçbir şey tamamen başarılmış değil.

RK: Kısa cevaplarla düşünceni belirtmeni istediğim bir kaç kelime sıralayacağım. İlki: Irak?

ZH:
Zor sorulardan biri. Irak benim için çok acı verici.

RK: İngitere?

ZH:
Daha da zor, eğlenceli yeterli, Arap dünyası ve Britanya temelde aynı şeylere sahip, bu da neden bu kadar çok Arap’ın buraya geldiğini ve yaşadığını açıklıyor. Amerika ile Almanya ve siyah ile beyazın olduğu diğer yerlerin aksine, Arap dünyası ile İngiltere’nin “belki” si benzer özellikler taşıyor, bu yüzden problemin çözümü konusunda sürekli bir erteleme söz konusu. Bir taraftaki çok büyük özgürlük, diğer tarafta endişelenmemeleri anlamına geliyor. Burada İngiltere iklimi dışında başka nedenlerden dolayı da gri bir dünya.

RK: Çin?

ZH:
Çok heyecan verici, yeni bir dünya.

RK: İslam?

ZH:
Çok yanlış anlaşılıyor. Son zamanlarda din dışında çıkan oluşumları onaylayamam, çözümlenmesi kolay değil ama batı emperyalizmine karşı abartılı bir tepki olarak geliştiğini düşünüyorum. Mesela, önceden çok liberal olduğu halde şuan peçe takan ve önceden tutucu olduğu halde şuan daha moderleşen kesim gibi. Batı ve İslam dünyası arasında temel bir yanlış anlaşılma var, eğer sorunları anlamaya çalışırlarsa, çare bulunucaktır.

RK: Bunda rol oynayabileceğini düşünüyor musun?

ZH:
Kimse bana şu ana kadar başvurmadı. Tabi ki rol oynamak isterim ama benden çok daha iyi anlatabilecek insanlar olduğunu düşünüyorum ama İslami kurallarla yetiştirildiğim için dışardan bakabilirim. Nasıl bu kadar yanlış anlaşıldığı beni şaşkına çeviriyor. Bunun din ile değil ama kültür ve politika ile ilgili bir tepki olduğunu düşünüyorum.

RH: Bir diğeri, sormak konusunda emin değilim ama kadınlarla ilgili rolün?

ZH:
İnsanlar bu soruyu bana çoğu zaman soruyor. Gerçekten bilmiyorum. İslamda kadın ve erkek arasında farklılıklar var fakat çalışma konusunda bunun çok görülmediğini düşünüyorum. Yaşamımda serbest olmamın bir diğer yanı da basmakalıp şeylerin olmayışı, insanların benim hakkımda ne düşündüğüyle, ne giymem gerektiği ya da nasıl davranmam gerektiğiyle ilgilenmedim. Bu da bana gerçekten bir derece özgürlük sağladı. Bir çeşit korkutcu şey gibiydim, ve bu her iki yönde de işe yaradı. Erkeklerin ve kadınların beyinlerinin farklı işleyip işlemediği ile ilgili olarak da, eminim öyleler ama nasıl olduğunu söyleyemem. Bu size aileniz ya da okul eğitiminiz tarafaından sır olarak verilen şeylere bağlı, ve bunun erkek ya da kadın olsanız da çok büyük etkisi var. Ben bunun, kadınların en çok kariyerinde etkili olduğunu düşünüyorum, eğer farklı şeyler yapmaya çalışırsanız, bu size bir sonraki adım için seçenekler sunuyor. Pekçok kadın ihtiyacı olan desteğe ve cesaretlendirmeye sahip değil. Bunun, düşünmeleri ya da farklı beyinlere sahip olmaları ya da başka birşeyle ilgisi yok.

RK: Son bir soru hiç başka mesleklerde olmayı hayal ettin mi?

ZH:
Yıllar önce şarkıcı olmak istemiştim, politikacı ya da psikiyatrist olabileceğimi düşünüyordum. Bunlar yapmam için gönderildiğimi düşündüğüm şeyler.

RK: Peki sonuç, politikacı, şarkıcı ve psikiyatrist?

ZH:
Hepsini birleştirdim. (Gülüşmeler) Cumhurbaşkanlığına aday olmak gibi, çok gençken, herşeyi yapabileceğinizi düşünüyorsunuz. Oldum olası mimarlığı sevdim, bu yüzden kariyerimi şu anda değiştirmek istediğimden pek emin değilim.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.