Haberler

Mimarlık Şişmanlatabilir mi?

Tarih: 5 Ocak 2007 Kaynak: Guardian Çeviren: Melis Göker


Uzmanlar mimarlığın şişmanlatabileceğini düşünüyor ve mimarlardan, şehir plancılarından formda olmaya dost binalar tasarlamalarını istiyor.

Gittikçe genişlemek zorunda kalan pantolonlar giymeye giden yolun fast food yemekten geçtiğini biliyoruz. Peki mimari de sağlığımıza zarar verebilir mi? Hükümete bağlı çalışan Mimarlık ve Yapılı Çevre Komisyonu - Cabe - bu sene çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Cabe’e göre mimarlar ve şehir plancıları Britanya’nın obezite sorununu insanları egzersiz yapmaya teşvik eden binalar tasarlayarak çözebilirler. Bunu sağlamak için Eshervari, fütüristik merdivenlerden ve dar sokaklardan oluşan şehirler tasarlanabilir ama Cabe’e göre bunu daha incelikli bir tasarım yaparak da çözebiliriz.
Peki o zaman mimarlar tam olarak ne yapabilir? Birçoğumuz için egzersiz günün akışı içinde, alışveriş yaparken, köpeğimizi gezdirirken, işe gidip gelirken gerçekleştirilen bir şey. Mimarlar bizlerin gün içinde farkında olmadan yaptığımız egzersizin miktarını arttıracak yaya yollarını arttırmak gibi düzenlemeler yapmalılar. Parklar ve diğer yeşil alanlar insanları egzersiz yapmaya teşvik eder ve eğer bir dükkan yürüme mesafesindeyse insanlar arabalarını bırakıp yürümeyi tercih ederler. Ofisler de bisiklet parkları ve duşlarla formda olmaya daha dost hale getirilebilir. Merdivenleri gösteren bir işaret bile doğru yolda bir adımdır. Birçok modern ofis yapısında merdivenler binanın en kötü yerleriymiş gibi kıyıya köşeye saklanmıştır.

Newcastle’da akademisyenlik ve kent plancılığı yapan Tim Townshend’e göre kamusal alanların, şehirlerin, banliyölerin, alışveriş merkezlerinin yarattığı kültür, enerjiyi harcamadan ziyan etmeye yönelten, hareketsizliğe teşvik eden ve kötü beslenme alışkanlıkları yaratan bir kültür. Townshend’in en uçarı önerilerinden biri merdivenleri daha cazip bir tercih haline getirebilmek için merdivenlerde müzik çalınması. Yine de bunun asansörleri öncelikli tercih olmaktan çıkarması zor görünüyor.

Townshend’le çalışan gönüllü bir araştırmacı olan Amelia Lake “Merdivenleri kullanmak normal bir davranış gibi algılanmıyor” diyor ve ekliyor “Birçok yeni binada merdivenlerin nerede olduğunu bulmak oldukça zor. Binaya girdiğiniz ana noktada asansör bulunuyor. Böyle binalarda bazen merdivenlerden çıkmaya kalktığınızda yardım alarmı çaldığını zannedenler bile oluyor.”

Mimar Will Alsop bu konuda “Eğer gerçekten bu konuyla ilgili bir şeyler yapılmak isteniyorsa Londra’daki bütün asansörler binanın dışına alınabilir. İşte o zaman insanlar formda kalır” diyor.



Varolan ofisler, alışveriş merkezleri egzersiz yapmaya daha elverişli hale getirilebilir. Yoksa obeziteyi arttıran, şişmanlatan çevresel faktörler yerleşik hale gelmeye devam eder. Peki bu durumda bina yoğunluğu ne olacak? Uzman olmayanlar için yüksek yoğunluk, kalabalık alanlar kulağa kötü görünüyor olabilir fakat konunun uzmanlarına göre aşırı yoğunluk harekete davet edebilir.

Townshend bunu “Çok sıkışık kentsel çevrelerde yerel dükkanlar ve olanaklar birbirine karışır. İnsanlar bu olanakları kullanmayı tercih eder. Trafikte sıkıntı çekmektense yürümeyi seçerler” diye açıklıyor. Yüksek yoğunluklu yerleşimler “eco – slob” etkisi olarak da bilinen sağlıklı, çevreye saygılı olanı tercih etmeye yöneltebilir.

Düşük yoğunluklu yerleşimlerde yaşayanların daha az seçeneği vardır. Bir yere gitmek için araba kullanmak zorunda kalırlar. Towshend’e göre “Çıkmaz sokak formatında, çevresi yüksek, devasa duvarlarla çevrili, tek girişli çok fazla yerleşim inşa ediliyor. Böyle yerler arabayla ulaşımın sağlanabildiği, genellikle çevresinde alışveriş yapılabilecek hiçbir yer bulunmayan yerleşimler.” Böyle yerlerin çok açık bir dezavantajı daha var, hiçbir yere gitmiyor olmaları. Eğer egzersize dost bir yerleşim tasarlamak istiyorsanız oranın başka yerlerle bağlantısını kurmanız en önemli faktör. Cabe’de danışmanlık yapan Dominic Church’e göre “Bu tip yerleşim yerlerinde sonuçta insanlar aşırı içine kapanık hayatlar yaşamaya başlıyorlar. Çocuklar evde oyun oynuyor veya arabayla arkadaşlarına götürülüyorlar. Dışarıda zaman geçirmekten hoşlanabileceğiniz bir çevreniz olduğu andaysa daha dışa dönük yaşamaya başlıyorsunuz.”

Cabe’de şehir plancılığı yapan Michael Crilly, “sağlıklı” bir yaşam alanıyla şişmanlatan bir yaşam alanı arasındaki farkı göstermek için beni iki farklı yerleşim bölgesine götürdü. Bunlardan biri Surrey’deki Caterham on the Hill yerleşimi, diğeriyse Stockton on Tees.

Stocton’daki Ingleby Barwick, en sağlıksız olanı, çıkmaz sokaklardan oluşan bir ağdan oluşuyor, dev bir beynin dış hatlarını anımsatıyor. Yer seviyesinde bir labirent var. Burda araba sahibi olanların oranı oldukça yüksek. 2001’deki rakamlara göre yaşayanların %48’inin en az iki arabası var ve sadece %3,5’inin hiç arabası yok. Bu şaşırtıcı değil. Ulaşabildiğimiz tek otobüs durağından günde sadece birkaç kez otobüs geçiyor. Bölgeye en yakın merkez olan Tesco’ya yürüyerek ulaşmak oldukça zor. Tesco’ya giden bir bisiklet yolu mevcut fakat yol hem Tesco’ya ulaşmıyor, hem de sürekli bahçe çitleriyle ve apoartmanlarla kesintiye uğruyor. Bu yüzden de kullanışsız durumda.

Bu yerleşimden sonra Caterham on the Hill’deki yeni yerleşim bölgesi “Village”ı ziyaret ettik. 120 yıllık bir kışlanın yanında inşa edilmiş olan yerleşim, daireye dönüştürülmüş binaların, yeni yapıların ve geniş kamusal alanların karışımından oluşan bir bölge. Eski strüktürlerden alınmış orijinal tuğlalar kullanılarak devamlılık hissi yaratılarak tasarlanmış. Yerleşimi çevreleyen geniş yeşil alanın bir ucunda Tesco’nun merkezi, diğer ucunda buz pateni pistine çevrilmiş eski bir kilise bulunuyor. Düzenli otobüs hattı sayesinde araba kullanımı makul bir seviyede kalıyor. Kışla çevresindeki ağaçlar orijinal yerlerinde bırakılmış.

Peki bu iki örneğe de baktıktan sonra mimarlar ve plancılar halkın obezite sorunun çözebilirler mi? Muhakkak yardım edebilirler ama en zeki mimarlar bile halkın köşedeki dükkana koşup hulahup almasını sağlayamaz. Bu da bizi tekrar eco - slob fikrine götürüyor; sağlıklı tercih aynı zamanda en kolay ulaşılır tercih olmalı. Veya Amelia Lake’in dediği gibi “Biz insanların alışkanlıklarını değiştirmek istiyoruz ama eğer çevresel faktörler bunu desteklemezse başarmamız çok zor.”
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.