Haberler

Bir Haliç müzesi kurulsa...

Tarih: 16 Şubat 2007 Kaynak: Milliyet Yazan: Çetin Altan
İnsancıklar hiç farkına varmadan kendi yaşadıkları ortamlarda, daha önce yaşamış olanların da gölgelerini taşırlar; sürüp giden göçlerle birlikte taşıdıkları gölgeler yavaş yavaş erimeye başlasa da...

Farkına varmadan taşıdığımız gölgelerin, yüzyıllarca öncesinden nasıl harmanlandığını çıplak gözlerle görüp seyretmenin, derin boyutlu hafif çıngırakları çalar müzelerde...

Ne yazık ki bir türlü burjuvalaşamamış ve "saltanat sektörü"nün gizli kulları olarak paslanmış Şark toplumlarında; hangi eski gölgelerin son tefrikası olduğumuz merakı güdük kalmış ve müzecilik uzmanlığında serpilip boy atılamamıştır yeterince...

İstanbul Boğazı'nın; şarkılarıyla, şiirleriyle, ressamlarıyla, lokantaları ve yalılarıyla; Haliç'in çok değişik ve titrek solosunun sesini kısmış olması, bendenizin de yüreğini çimdirir nedense...

Haliç... Yarısı Bizans ve Osmanlı, yarısı da Ceneviz ve Levanten gölgelerinin oynaştığı Haliç...
Haliç'in hiç mi şarkıları, şiirleri, romanları, öyküleri, ressamları, konakları yoktur yani?
Vardır, var olmasına ama; onları şöyle evrensel bir çarpıcılıkta değişik bir buket haline getirme merakı, boynu bükük bir cücelikte kalmış.

Bilir misiniz ki Haliç, kendi âşıkları aracılığıyla, Puccini'nin "Madama Butterfly" operasına kadar kol atar.
Bir Fransız deniz subayı olan Julien Viaud, uzun süre Uzakdoğu'daki Japonya ile okyanus adalarının da kıyılarında dolaşmış ve o adalarda yetişen "Loti" adlı bir çiçeğin adını, yazdığı romanlarda "müstear" bir ad olarak kullanmaya başlamıştı.

19'uncu yüzyılın sonlarında Osmanlı alaturkasının çarpıcı bir silueti olan Eyüp ve Haliç; 1879'da Julien Viaud'nun ilk romanı "Aziyade"ye gerdanlık etmişti.

Pierre Loti takma adıyla birdenbire Avrupa edebiyatında ünlenen deniz subayı, 10 yıl sonra da Japonya'da geçen "Madam Krizantem"i yazdı.

Ve İtalyan besteci Puccini, Avrupa'da Pierre Loti'nin de öncülüğünü ettiği bir Japon egzotizminin etkisiyle besteledi "Madama Butterfly"ı...

Bir Fransız deniz subayı, Eyüp'le Haliç'i çok sevmiş de; öyle bir yaşam ortamının sahnesinde yazmış da, ilk romanını da; sonra gidip Japonya'yı da dantelleyen bir roman yazmış da ve o da, bir İtalyan besteciyi etkilemiş de...

- Bize ne bütün bunlardan yahu...
Da denebilir.
Ola ki köylü ağırlıklı; kadınsız kahkahasız 450 bin erkek erkeğe kahveli bir toplumda; sislenmiş kul yığınları üstündeki oligarşik bir egemenliği sürdürebilmek için, "onlar-biz" ayrımı, can kurtarma simididir.

Şakımasını bilmeyen bir bülbülün, bülbüllüğüyle övünüp durması benzeri; kendi anadilinin okuyup yazma boyutundan kopuk kişiler de; Türk olmakla övünüp, Türkçenin yazı doruklarında ona layık bir lezzet yaratmaya bir ömür feda etmiş kalemleri; eziyet çarmıhlarına gerip, kafalarına bir odun vurarak öldürebilirler. Ve bayrak direklerini büyütmeyi yeterli görürler, Türklüğü yükseltmek için.

O nedenle de haklı olabilirler, Uzakdoğu dünyalarıyla Batı dünyalarını ortak bir sentezde buluşturmanın öncülüğünü yapmış yazı ve müzik adamları için de:
- Bize ne bütün bunlardan yahu, demekte...

Ama şayet, değişik temalarla da olsa İNSANLIĞIN ortak bahçesini oluşturan yazı, müzik, resim, heykel, mimari gibi sanat dünyalarına; -yerli yabancı- buralardan da bir karanfilcik atmaya çalışmışları, seven ve anlayanlar; 21. yüzyılın küreselleşme sürecine bir basamak daha eklemek isterlerse; lütfedip bir Haliç müzesi kursunlar...
Aynı ortamlarda daha önce yaşamışlardan hangi gölgeleri üstümüzde taşıdığımız; renkleri, sesleri ve bıraktıklarıyla evrenselleşiversin.

Bir yanda, Nedim'in:
O gül endam bir al şala bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardında sürünsün yürüsün
Bir yanda Aziyade, bir yanda Madama Butterfly aryaları...
Ve bir yanda da Halit Fahri'nin Haliç şiiri...

Haliç'in çok daha eski tarihine inildiğinde, "onlar-biz" ayrımı çok çabuk girer gerdeğe...

Değerleri yerine, koltukları kadar önemli olmayı hedeflemişler; buralardan fıskıyelenmiş değerlerin de, önemsenmeye başlamasını istemeyebilirler.

Sürüp gitsin isteyebilirler aryaların susturulup, heykellerle kalemlerin kırılmasını...

Ama uzay çağının ağırlığı altında kalmak yerine, kanatları büyüyen bir orkestrada gerçekten ortak bir melodinin paylaşımı isteniyorsa; küllenmiş çok hazine vardır Haliç'te de, Küçük Asya'da da...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.