Haberler

Açık Mektup

Tarih: 6 Mart 2007 Yazan: Korhan Gümüş


Yazmaya çizmeye zamanı olan bir insan değilim. Çoğu zaman, o da ancak başka çare kalmadığı zamanlarda, mimarlıkla ilgili kamu uygulamaları konusunda konuşmaya çalışıyorum. Ama bu defa, o da gene mecburen bir kişiden söz etmek istiyorum. İMP’de Arkitera tarafından düzenlenen toplantıda konuşmacı olan Cengiz Eruzun bana atıfta bulunarak “binayı (Sütlüce Mezbahası) benim yıktırdığımı iddia ediyor, oysa yıkımdan haberim olmadı, binayı müteahit yıktı” dedi. Doğrudan adım geçtiği ve bu meselenin dile getiriliş biçiminde bir karışıklık olduğu için zannedersem konuya bir açıklık getirme ihtiyacı doğdu.

Cengiz Eruzun’u öğrenciliğimden tanırım. O zamanlar perspektif hocasının asistanıydı. Yıllar sonra, bu kişiyi başka bir vesile ile yaptıkları ile yeniden hatırlamış oldum. Belediye tarafından “Avrupa’nın en büyük kültür merkezi” ilan edilen Sütlüce’deki bir türlü bitirilemeyen binanın mimarı olarak. (Bir de zannedersem Ortaköy’de yıllarca sürünen deniz kenarındaki bir inşaat vesilesi ile…) Binanın yıkıldığı günlerde, bu olaydan dolayı çok canım sıkıldı ve bu olayı ve projenin yetersizliğini konu alan bir yazı yazdım. Bunun üzerine de Cengiz Eruzun, Mimarlar Odası’nda elden ele dolaşan ve şöyle başlayan bir yazı yazdı: “Tarihi binaları korumak için iki yöntem vardır: Birincisi yıkarak yeniden inşa etmek… İkincisi yapıyı olduğu gibi muhafaza etmek…” Olayın farkında olanların bu yazıyı okuyunca neler hissettiklerini tahmin edebiliyorum. Bir çok kişiden bu proje ile ilgili eleştiriler duydum. Ancak bugün hala sanki ben Cengiz Eruzun’un eline kazma alıp Sütlüce Mezbahası’nı yıktığını söylemişim gibi (bu toplantıda olduğu gibi) yıkımda kendisinin payı olmadığını söylüyor ve bir öğretim üyesine yakışmayacak tuhaf bir şekilde savunduğu işten kıvırtmanın yollarını arıyor. Peki yapılan bu ucube binaların bugün hesabını kim verecek? Bu yapılanları projenin müellifi olan Cengiz Eruzun yoksa şöyle mi açıklıyor? “Aslında ben başka bir proje hazırlamıştım. Bu projede mevcut bina restore ediliyor ve çevresinde doğru dürüst bir mimari sorgulama sürecinden geçirilmiş yeni binalar da yer alıyordu. Ama müteahhit benim söylediklerimi, tasarladıklarımı dikkate almadı. İtirazlarıma rağmen başka bir projeyi uyguladı. Hatta yalnızca endüstri mirasının bir örneği olan mezbahayı değil, dünyanın ilk biyolojik arıtma tesislerinden biri olan ve ısrarla korunması gerektiğini söylediğim teknoloji tarihi mirasını da yok etti…” Hiç zannetmiyorum. Cengiz Eruzun bu olayın faili olduğunu kendi bildiği yöntemle örtmeye çalışıyor.

Mimarlar yalnızca bir zanaatkar gibi bina resmi çizen profesyoneller değildir. Bu nedenle bir konuyla ilgileniyorlarsa, hele hele bu bir kamu yapısıysa, ne yaptıklarını, neyi amaçladıklarını, nasıl bir yöntemle konuya yaklaştıklarını açıklamak zorundadırlar. Eğer yaptıkları proje başka bir yaklaşım öngörüyorsa ve müteahit de başka bir uygulama yapıyorsa, o zaman meslek odasına, işverene, hatta halkın karşısına çıkıp kendi amaçlarını savunmaları gerekir. Bu profesyonelliğin bir gereğidir. Oysa Cengiz Eruzun’un hiçbir yerde bu yapılan işi eleştirdiğini görmedim. Tam tersine eski belediye başkanının (Ali Müfit Gürtuna) yanında, her daim yapılan uygulamanın sorunlarını göre göre sahiplendiğine şahit oldum. Neyse, bugün aklı başına geldi, yapılan işten memnun olmadığını söylüyor, bu da bir gelişme diyebilirsiniz. Ama ben bu kadar iyimser olamıyorum. Çünkü Cengiz Eruzun hala kamusal gücü arkasına alarak belden aşağı vurmaya çalışıyor ve hem karar verici, hem de proje müellifi olarak “Osmanlı Mahalleleri” ile projesi ile İstanbul’un başına çorap örmeye devam ediyor. Demek ki asıl sorunu Sütlüce’deki yapılanlar değil, bugün hala yaptıkları.

Bugün artık olan bitenler herkes tarafından biliniyor. Bu binaya bugüne kadar yüz milyon dolar kadar para yatırıldı. Eski mezbaha binası ve biyolojik arıtma tesisleri de kurul kararına rağmen paldır küldür yıkıldı. Şimdi yerine o ucube inşaatlar yapıldı. Oysa yalnızca yolu yerin altına almak için harcanan parayla mevcut bina restore edilebilir, doğru dürüst mimari bir uğraşla birkaç çok amaçlı salon, giriş, açık hava geçici sergileme ortamları gerçekleştirilebilirdi. Bu konuyu gündeme getirmeme (ki şunu da diyebilirsiniz, bu mesele henüz daha gündeme gelmedi, baksana adam Tarihi Yarımada’da Osmanlı Mahalleleri tasarlamaya devam ediyor…) bu sözleri vesile oldu. Bu nedenle de kendisine teşekkür etmek istiyorum. Çünkü ben yazdığım yazıda şunları söylemiştim: “Sütlüce Kültür Merkezi’nin bu tarzda yani Üçüncü Milli Tarzı olarak adlandırabileceğimiz bir mimari yaklaşımla yapılmasını Cengiz Eruzun’un savunma hakkı vardır. Bu kendisinin en doğal hakkıdır. Kendisinin bu görüşleri dile getirmesini her zaman savunmalıyız. Ama “bu mimari yaklaşım bir koruma yaklaşımıdır, tarihi çevreye uyumludur, bu nedenle tartışılmaz…” Demek profesyonel bir yaklaşım değildir. Başka bir deyişle mimarlıkta farklı yaklaşımlar olabileceğini bilip, hem de Osmanlı Mahalleri olarak kendi mimarlık ufkunu İstanbul’a dayatmak mimarlık diploması almış bir kişinin sergileyebileceği bir yaklaşım değildir. Tarih icad etmek, yalnızca mimari bir sorun değil, aynı zamanda profesyonel bir yaklaşımda olması gereken açıklığı, farklı yaklaşımları reddetmek ve kamuyu bir taraf haline getirmek demektir. Böylece kamusal gücü arkanıza alarak kesinlikler inşa eder, profesyonelliği dışlayıp, kendinize ayrıcalık elde edersiniz.

Bu benim Cengiz Eruzun’la ilgili olarak karşılaştığım ikinci benzer olay.Daha önce de Fındıklı Parkı’nda ağaçlar kesilirken buraya inşaat yapma niyetlerinin olmadığını söylemişti. (Oysa adı “restorasyon” projesi olan yeni bina projesi çoktan kurula verilmişmiş… ) Neyse uzatmayayım, bu olaylardan sonra birileri beni uyardılar. Dediler ki “bir şeye karşı çıkarken o kişi bizden yana mı değil mi bakmak zorundasın”. Bir de bir takım ilişkileri kullanarak aklımın bile almayacağı yalanlar uydurdular. Ben bu yapılanları Cengiz Eruzun’un yaptıklarından çok daha vahim buluyorum. Bu yüzden Cengiz Eruzun’u bu açıklığa kavuşmamış konuları açık bir ortamda tartışmaya çağırıyorum. Benim kendisi gibi gazeteleri bazı ilişkileri kullanarak susturma, yalan haber yaptırma imkanım yok. Yalnızca görüşlerim var. Buyursun gelsin, nerede isterse izleyiciler karşısında konuşalım. Bir de üşenmesin, düşündüklerini otursun yazsın, burada tartışalım. Bunu yapmadığı takdirde artık yeter deyip, aşağıdaki dilekçe ile Rekabet Kurulu’na ve Mimarlar Odası’na başvuracağımı kendisine duyurmak istiyorum.

Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’na,
Bimtaş Şirketi’nin İstanbul Metropoliten Planlama Bürosu adı altında kurmuş olduğu ofisin Tarihi Yarımada grubunda çalışan Cengiz Eruzun aşağıda sıralanan nedenlerle Meslek Odası Kanunu ve Rekabet Kanunu’nu çiğnemektedir:

- Bu kişi hem kamu görevi ifa ettiğini belirtmekte, hem de mimari proje kararları vererek müelliflik statüsünde gözükmektedir.

- Bu durum hizmetin yerine getirilmesi açısından üyeler arasında imtiyaz koşulları oluşturarak haksızlığa yol açmaktadır.

- Mimarlık hizmeti kullanıcılarının yararı açısından da bu sakıncalar taşımaktadır.

- Bu kişi yapılacak konutları ve diğer yapılarda kullanılacak malzemeleri tarif etmektedir. Özel kişilere ait mülkler kamu tarafından kamu kaynakları ile satın alınarak bu kişinin projeleri esas alınarak inşa edilmektedir. Gene bu kişinin projelerine göre bazı mahallelerdeki ev sahipleri, kiracılar tahliye edilmektedir.

- Ayrıca Türkiye’nin imzalamış olduğu UNESCO Dünya Kültür Mirası Konvansiyonu ve gene bu Konvansiyon’un uygulama esaslarını oluşturan sözleşme ve rehberlere bu kişinin gerçekleştirdiği ‘rökonstrüktif’ uygulamalar bir aykırılık oluşturmaktadır. Bu açıdan da konuya bakıldığında bu fiiller uluslar arası sözleşmelere aykırı düşmekte ve İstanbul’un liste dışı kalma riskini getirmektedir.

- Bu mimar ve tasarım ekibinin yasalara ve sözleşmelere aykırı olarak mesleklerini icra ettikleri gözlemlenmektedir. Bunlar basın organlarında yer almaktadır.

- Kuruluşunuzun üyesi mimarlar ve kamu hizmetlerinden yararlananlar adına hukuki yollarla gereğinin yapılmasını talep ederim.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.