Haberler

Yine Yeni Yeniden Karayolları Binası

Tarih: 12 Mart 2007 Yazan: Gökçe Aras


Önce Araplara satılması düşünülen arsaların fiyatını yükseltmek için etrafındaki arsa satışları arttırılıyor ve müşteri kızıştırılıyor. Daha düne kadar ihalesi boş geçen arsa için şirketler birbirleriyle kapışıyor.

Karayolları arazisi de bu rant ve kızıştırma hareketinden payını alan alanlardan biri. Anıtlar Kurulu Karayolları Binası’nı modern mimarinin bir örneği olarak tescillemiş. Diğer binaların tescili ve Karayolları Binası’nın restorasyon projeleri ise bekliyor. Satıştan sonra binaların ne olacağı ise meçhul.

Kıran kırana bir ihale sürecinin yaşandığı arsada yer alan binaların mimarı Mehmet Konuralp’ten konu ile ilgili görüşlerini aldık.

Gökçe Aras: Karayolları arazisinin satılmasından sonra buradaki binalar yıkılacak mı, bilginiz var mı?

Mehmet Konuralp: Karayolları ana binası için Koruma Kurulu’nun aldığı bir tescil kararı var. Bu tescili kaldıramazlar. Herhalde hükümetten gelen talep üzerine Kültür Bakanlığı diğer binalar için tescil yaptırtmadı. ICOMOS prensiplerinde diğer binaların da korumaya alınması söz konusuydu. Herhalde Kültür Bakanlığı hükümetten bir talimat alınca onların tescilini geciktirdi veya yaptırtmadı. Bu arada benim büyük bina için yapmış olduğum restorasyon projesi de 1 yılı aşkın süredir içeride bekliyor. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden ödeneği de çıkmıştı ama sanıyorum bu satışı bekledi. Raportörlerden de onay alınmıştı ama kurulun gündemine getirmediler. Satın alan grubun yeni önerisi ile birlikte değerlendirecekler herhalde.

GA: Zorlu Grubu ya da ihaleye katılan diğer gruplar ihale öncesi ya da sonrası sizinle temasa geçti mi?

MK: Hayır, hiç kimse benimle iletişime geçmedi. Ayrıca mal sahibi tarafından o binaların yıkım kararı alındığı zaman benim o binalar üzerindeki telif haklarımın pek fazla bir geçerliliği kalmıyor. Ancak tescilli binanın üzerindeki telif haklarım tabi ki geçerli. Çünkü tescilli binayı yıkamadıkları sürece müellifin hakkı orada geçerlidir.

GA: Zorlu Grubu’nun tescilli binanın dışındaki arsayı satın aldığı söyleniyor?

MK: Karayoları iki parseldir o iki parselin dışındaki arsayı satın aldı.

GA: İhaleyi alan grup tarafından bir teklif gelse bölgeyi tekrar ele almak ister misiniz?

MK: Tabii ki yaparım ama projenin maliyeti ve konumuyla ilgili neler yapılacağı konusunda ortada çok da kesin bir şey yok. Fakat bölgeyle ilgili profesyonel ya da bilimsel herhangi bir şeye dayanan bir imar mevzuatı yok. Her nedense imar mevzuatına göre nereden çıktığı kesinlikle bilinmeyen bazı doneler var örneğin yükseklik. Karayollarının iki katı olması gerektiği söyleniyor niye 2 katı 1,5 katı da 4,5 katı değil ben onu anlamadım.

Ama öyle bir teklif gelirse değerlendiririm, değerlendirmemem için bir neden yok. Binalar nihai yaşamayabiliyorlar. Tabii içindeki bazı binalar oldukça kıymetlidir mesela lojman binaları onlar ciddi bir çalışma ürünüdür. ICOMOS’un dahi dikkatini çeken kısıtlı m²’lerde çok ilginç çalışmalardır onlar.

Benim gönlümden; o bölgenin hükümetin, 1 milyar Dolar’a göz dikipte inanılmaz bir trafik yoğunluğunu getirecek olan bir teklifi pazarlamaktansa orayı doğaya ve İstanbul halkına açık bir büyük park olarak kullanması geçiyordu.
Devletlere yakışan da odur, arsa spekülasyonuna karışmak pek uygun bir tavır değil bence.


Personel Lojmanları

GA: Binalar ne amaçla kullanılabilirdi?

MK: Binaların kalması şart değildi ama bazıları pavyon şeklinde kalabilirdi. Mesela araştırma binası var orada o gayet güzel bir çay pavyonu olabilirdi. Orada geniş ciddi yeşil bir park olması çok şık olurdu. Yer yer toprak altına da inilebilirdi. Belki kısıtlı otomobil parkı verilerek ağırlıklı olarak toprak altında bir müze yapılabilirdi.

800 milyon Dolar’ın karşılığı da oradaki rantın fazlalığı. Devlet, belediye, sorumlu bir metropolitan proje veya uygulayıcı grubunun bu kadar sorumsuzca sırf rantı yükselterek oranın fiyatını yükseltirim gibi kaygılarla bölgeyi bu şekilde pazarlamaları bana etik gelmiyor. Galiba devletin arazi politikası hep bu. Yani sorumsuzca rantı yükseltip yüksek talep çağırmak.

Kurul kararını okuduğunuz zaman görüyorsunuz ki kurul benim orada yaptığım binanın bilhassa karayollarının binasını ikiye bölerek silüete daha doğru bir katkı veya daha fazla etkili olmayan yapı yapmamı öncelikli olarak vurguluyor. Ne yazık ki arkasında inanılmaz çirkin iki kule var.

Kurul yapıyı değerlendirirken; binanın silüetle olan ilişkisini, hassas, doğru ve tek bir yapı yapmaktansa kütleyi ikiye kırmış olmamın getirdiği doğrulardan söz ediyor ve silüetteki etkisinden bahsediyor. Binayı silüet nedeniyle korumaya alan bir kurulun bu binaların yanında iki - ikibuçuk misli yükseklikte binalar yapılmasına nasıl bakacağını merak ediyorum. Bu kurula gelecek ama kurul bunu emirle mi kabul edecek, yoksa takdirle mi onu bilemiyorum . Kurullar da en nihayetinde politize olmak zorundalar. Çünkü bağlı bulundukları bakanlık hükümetin bir organı, başında da hükümetin bir bakanı var. Dolayısıyla kurulların tarafsız kalma olasılıkları çok zor. Çünkü tarafsız kaldıkları anda aynı Türkiye’deki üniversitelerin YÖK’le kavgaları gibi orada da kavgalar başlıyor. Ama birinde çok büyük bir avantaj var, o da kültür bakanlığı anında ordaki kurul üyelerini manipüle edebiliyor.

Bu binanın sivil yapı örneği olarak tasdik edilmesi kurul üyelerinin ve bilhassa Prof. Afife Batur’un çabalarıyla oldu. Kurul kararı malzeme ve teknoloji olarak modern mimarinin başlangıçlarından olması ve o zaman büyük zorluklarla Türkiye’ye getirmiş olduğum, teknoloji ve malzemelerin kullanımından dolayı tarihi bir methi var şeklindeki iddialarıyla ortaya çıktı. Kültür Bakanlığı da biliyor muydu bilmiyorum, gerçi o zamanki Kültür Bakanlığı gündeminde buranın böyle haraç mezaç pazarlanacağı da yoktu sanırım. Zaten satış gündeme gelir gelmez binanın restorasyonunu da durdurdular. Heralde belki bu binayı da kuruldan tekrar çıkartırız fikirleri vardı, çıkartamadılar ve ya çıkartmadılar bilmiyorum. Çok dedikodu olurdu diye heralde “bunu bırakalım” dediler.

GA: Yıkım kararı çıkarsa ya da diğer binaların yıkımı ile ilgili yargıya gitmeyi düşünür müsünüz?

MK: Hayır, düşünmedim. Benim yargıya gitmemi gerektirecek bir şey yok burada. Binalar kuruldan geçmemiş tasdik olmamış. Sadece ICOMOS’un tavsiyeleri düzeyinde ve belli bilim çevrelerinde korunması istekleri var.

Yoğunluk ve şehir trafiği açısından, şehre getireceği yoğunluk açısından son derece sakıncalı bir projenin uydurma bir mevzuatla sırf rantı yükseltmek uğruna belli yoğunluklara doğru dönüştürülüp orada hiç olmaması gereken bir yoğunluğu getirmesi açısından bir vatandaş olarak tabi ki tekzip edilir diye düşünüyorum. Yoksa bir mimar olarak orada yapmış olduğum binaların şu anda geçerli olup olmadığını iddia etmek pek bana düşmez açıkçası.

Diğer taraftan arazinin fevkalade güzel bir peyzajı vardır. Ankara Üniversitesi’nde Çankaya’daki köşkün bahçelerini de yapan rahmetli Prof. Sadri Aran vardı. Onu özellikle Ankara’dan buldum ve peyzajı onunla beraber yaptık. Şu anda son derece olgun bir çağında o peyzaj. O alanı, peyzaja biraz daha ilave ederek yemyeşil bir park yapmak Türkiye Devletine, 800 milyon Dolar’ı cebe atmaktan daha çok yakışan bir jest olurdu. Devletlerin milyonlarla milyarlarla parseller satarak başarı kazandığını ilan etmesi bana çok ters geliyor. Çünkü yöntemi ayrı ters, oraya tanınan haklar çok daha ters ve İstanbul’un ihtiyaçlarına uygun olup olmadığı açısından da son derece ters düşen bir davranış.

Sahadaki ambarların yel aldığı bölgede yapılaşmaya ağırlık verip, yüksek irtifaya kaçmadan tasarlanacak bir yaklaşım ve Bölge Müdürlük Binası’nın önündeki lojmanlara kadar olan araziyi toprak üstünde peyzaja dönüştürmek silüet ve yakın etkilemede daha başarılı bir kurgu olacaktır.

Koruma Kurulu Kararı
Silüet etkisinin düşünülmüş olması dolayısıyla İstanbul kentinde yapılan yüksek yapıların tarihi içinde önemli aşama ve mimari yaklaşım ürünü olması yapılışı ve sonrasında Türkiye’de gelişen yapım sistemlerinin ve malzemelerinin kullanılması ve üretimi konusunda önemli bir aşam ve tesislerin kurulması açısından başlangıçnoktası oluşturması mimari lüteratürde ve eğitim yayınlarında yer almasının yanında mimarlık fakültesi eğitim sürecinde kullanılan örnek yapılardan olması, Türkiye’de 20. yy. mimari üretimleri içerisinde özellikle Zincirlikuyu - Levent aksı üzerinde daha sonra oluşan yüksek yapılar dizisi içinde başlangıç noktası ve kentsel simge oluşturması, tasarım ve planlama anlayışı açısından günümüz fonksiyonlarına da cevap verebilecek bir mimariye, planimetrik düzene ve esnekliğe sahip olması nedenleriyle korunması gerekli kültür varlığı tesciline karar verildi.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.