Haberler

Küresel ısınma, kuraklık vs.

Tarih: 15 Mart 2007 Kaynak: Türkiye Yazan: İsmail Kapan
Epey zamandan beri küresel ısınma ve su kıtlığı konularında medya geniş yayınlar yapıyor. Ancak bu yayınların niteliği hayli tartışılabilir durumda. Zira yapılan yayınlarda, küresel ısınma ve susuzluk yahut su kıtlığı hakkında, konunun uzmanlarından ziyade; çoğu kez internette dolaşan ve doğruluğu irdelenmemiş bilgiler sunuluyor. Bu da maalesef yanlış anlamalara yol açıyor... Çünkü sağlam ve kaynaklardan aktarılmayan ve güncel verileri ihtiva etmeyen haber ve yorumlar, insanları yanlış yönlendirebiliyor. Küresel ısınma ve bunun yol açtığı iklim değişikliklerine dair datalar, ancak konunun uzmanlarının yaptığı hassas ölçüm ve değerlendirmelerle doğru şekilde belirlenebilir. Halen yazılı ve görsel medyada dolaşan çoğu rakamlar, güncel olmayıp; bir kısmının da hangi yıllara ait olduğu dahi belli değildir. Bir de haber ve yorumlarda kullanılan bazı ifadelerin belirsiz veya yanlış olma durumu var...

Deyimler arasındaki nüanslar çok önem arz eder. Mesela su stresi, su kıtlığı, susuzluk, kuraklık, mevsim kuraklığı vb. tabirlerin her biri ayrı anlamdadır. Ama konunun uzmanları dışındaki muhabir ve yazarlar bunların her birini diğerlerinin yerine rahatlıkla kullanabiliyor. Mesela uzmanlar ve konu ile ilgili resmi yetkililer; hali hazırda ülkemizde bir kuraklık tehlikesinin söz konusu olmadığını belirttikleri halde; birçok yayında, mesela önümüzdeki yaz mevsiminde kuraklık yaşanacağı iddia ediliyor. Çevreye sahip çıkma, su kaynaklarını koruma, suyu israf etmeme konularında bireyleri ve toplumu uyarmak ve bilinçlendirmeye gayret etmek gereklidir. Ancak bunun doğru metodlarla ve gerçek bilgilerle yapılması icap eder.

Küresel ısınma ile ilgili olarak ortalıkta dolaşan bazı senaryolar; mesela 2080 veya 2100 yılına kadar sıcaklıkların 3-4 derece artabileceği ve bunun da akarsuların debisinde ortalama yüzde 20 - 50 oranında azalmaya yol açacağına dair öngörüler, en kötü senaryoya göre ortaya çıkan rakamlardır. Yani hali hazırda atmosfere salınan sera gazlarının azaltılması konusunda herhangi bir tedbir alınmaması durumunda bu senaryo gerçekleşebilecektir. Ama gazete ve televizyon yayınlarında bu önemli noktaya çok fazla dikkat edildiğini göremiyoruz.

Suyun azalmasından veya su kaynaklarının tükenmesinden neyin anlaşılması gerektiğine de dikkat etmek lazımdır. Yeryüzündeki su miktarında, beş bin yıldan beri bir azalma olmamıştır. Ancak içme ve kullanma suyu olarak ihtiyaç duyulan su kaynaklarının azalması veya tükenmesi söz konusudur. Bunun sebebi de yalnızca küresel ısınma değildir!.. Kaynakların insan etkinlikleri sonucu kirlenmesi, suyun aşırı tüketilerek israf edilmesi bu alandaki en önemli etkenlerdendir. Türkiye’deki yağış miktarları ile ilgili olarak yapılan bazı açıklamalar da maalesef sağlıklı değildir. Zira yağış miktarı ve rejimi hakkında bir kanaate varmak için, bir yıldaki veya bir mevsimdeki yağış miktarı yeterli değildir. Bu konu uzun yılların yağış ortalamasının değerlendirilmesi ile netleşebilir. Ama görülüyor ki; bu kış mevsiminde havaların geçmiş yıllara nazaran daha sıcak geçmesi ve yağış miktarındaki düşüşe bakılarak ileriye dönük tahminler yapılıyor.

Bu çerçevede TBMM Küresel Isınma Komisyonuna sunulan rapordaki bilgilerin haberleştirilme biçimi de sansasyonel olmuştur. Türkiye karasularının bilmem kaç santim yükseleceği, bazı kıyı şeritlerinin su altında kalacağı vs. tahminlerin dayandığı bilgiler; raporun tamamı yansıtılmadığı ve özet olarak verildiği için irdelenmeye muhtaçtır. Ama Meclis’e sunulmuş olan bir rapor kaynak olarak gösterildiği için; vatandaşlar bu irdelemeyi yapma ihtiyacı duymadan inanabilirler. Bu acaba sağlıklı bir durum mudur? Yani okyanuslardaki bazı adalar ve Bangladeş gibi bazı ülkelerin kıyıları için söz konusu olan tehlikeleri abartarak ülkemize uyarlamak doğru bir yol mudur?

Böyle sansasyonel üslup yerine; Türkiye gibi su kaynaklarının çok bol olmadığı ve dağılımının da düzensiz olduğu ülkelerde; doğru planlanmış barajlarla su depolaması yapılmasının teşvik edilmesi şüphesiz daha yararlıdır. Aksi halde birbiri ile çelişen ve doğruluğu kuşkulu bilgilerin sık sık tekrarlanarak yansıtılması; belki de vatandaşı uyarmak yerine tam aksi yönde kayıtsızlığa sevk edebilir!.. Yani kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Modaya uyup çok haber yerine doğru ve bilgilendirici yayın yapmak gerekiyor.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.