Haberler

Kent Yorum: Korku kenti

Tarih: 11 Mayıs 2007 Kaynak: Birgün Yazan: Murat Cemal Yalçıntan
Geçtiğimiz haftayı korku kentinde geçirdik... Korkunun ayak sesleri sokakları, meydanları doldurmuştu; kamusal alan sivil ile devletin arasına sıkışmıştı; sivilin nerede başladığı, devletin nerede bittiği tanımsızdı ve demokrasiye kimin daha yakın olduğu belirsizdi. Korku dolu günler geçirdi bu kent! Tanımsızlıkların ve belirsizliklerin yansıması gözyaşı oldu, haykırış oldu, öfke oldu, şiddet oldu, olağanüstü hal uygulamaları oldu; İstanbul, korku kökenli bir duygu patlamasına sahne oldu!

1. Sahne: Herkes yazdı, çizdi, konuştu: Tandoğan'dan başlayıp Çağlayan'a taşan ve tanecikleri hakkında hala hesaplar yapılan tamamen korku üzerine kurulu sel, laik ve cumhuriyetçi olduğu kadar ulus-devletçi ve totaliter de...

Her şeye rağmen Türkiye tarihinin sivil kökenli en büyük mitingleri sayılabilecek bu ikilinin ardı kesilmeyecek gibi; Manisa, Çanakkale yapıldı, İzmir sırada! Etkisi de küçümsenecek gibi değil: DP neredeyse kuruldu, solda ittifak görüntüleri var... Onca ılımlı çağrıyı yıllarca yok sayan iktidar hırsını bile korku yerle bir edebiliyor!

Bu coğrafyanın korkuları değil, bu coğrafyada korku üzerinden yapılan bütün siyasetler beni korkutmuştur.

Bir yanda solu ve demokrasiyi "Allah'ın gözü önünde" verilmiş onca söze rağmen satmış İran deneyimi ve sicilleri hiç de güvenilir olmayan Türkiye uzantıları; diğer yanda tertemiz insan kalpleri üzerinden açık darbe çağrısı yapmakta beis görmeyen siyasetçiler, profesörler! Kafa karıştıracak bir durum yok aslında; ve tartışacak: Anamın temiz kalbine kıyamayarak da olsa, işim olmaz iki tarafla da! Tandoğan'dan başlayıp Çağlayan'a akan sel, özgürlük, demokrasi, paylaşma ve eşitlik üzerine kurmadıkça haykırışlarını, sivil olsun olmasın, beni yine korkutur. Bilinçli bir şiddete saplanan "1 Mayıs'ta yeniden Taksim" hareketinin başına gelenler kadar korku odaklı kalacaktır ve anaların temiz kalbi üzerinden yapılan siyaset beni korkutmaya devam edecektir.

2. Sahne: Papa'nın ziyaretinde bile böyle işkence edilmedi İstan-bullu'ya ve 12 Eylül'de bile görülmemişti belki de alınan po-Iis-devlet önlemleri 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamaya can atan işçiye, memura, bütün solculara!

Taksim polis üniformasına, copuna, otobüsüne alışıktır ama tarihinde böyle savunma görülmemiştir! Savunma duvarları Beşiktaş'tan Eminönü'ne, Okmeydanı'na İstanbul'un tarihi merkezini çevreliyordu! Uçaklar ve otobüsler dolusu "diğer illerden ithal" polis, "Taksim'i savunma araçları" ile birlikte İstanbul polisine katılınca polis üniforması giymiş bir korku kenti çıktı karşımıza!

Galata Köprüsü üzerindeki arama rezaleti nasıl aklanabilir! Hadi Kabataş'ı anladık, Dolmabahçe'de toplanacak grubu engellemek için Beşiktaş'a, Karaköy'e yanaşacak vapurların engellenmesi, TEM otoyoİu girişlerinin kesilmesi hangi aklın ürünüdür! Üç şeritte çıldırtan Boğaz köprülerinin kontrol amacıyla tek şeride indirilmesinin açıklaması İstanbulluya "lanet olsun 1 Mayıs'a" dedirtmek değil de nedir! Taksim'i korumak adına İstanbul'u felç etmek nasıl bir "muasır medeniyet" göstergesidir! Bu nasıl bir "Taksim hırsı"dır!

O televizyonda gördüğüm dozer benzeri polis aracı İstiklal'e girip biber gazlarının hemen ardından göstericilerin üzerine üzerine sürülünce, geç de olsa Fransa'da devrim zamanı barikat kurulmasın diye dar sokakların bulvarlaştırıldığı operasyonun bir benzerinin yaklaşık bir sene önce İstiklal'de çöp ve görüntü gerekçeleriyle yerinden edilen ağaçlar üzerinden yapıldığını anladım!

İstanbul'un en büyük kamusal alanında korku psikolojisini yayarak sürdürmek için yapılanlar Taksim-ı Mayıs ikilisini 1977 manzaraları ile hatırlatmak adına yapılmıştır. Sürdürülen korku psikolojisinin her zamanki gibi bu coğrafyada birilerinin iktidarını pekiştireceği, hatta güçlendireceği düşünülmüştür.

Oysa, bu kez, İstanbul'da yaşayanlar 1 Mayıs'ı değil bu dengesiz ve açıklamasız önlemleri alanlara oklarını yönelttiler. Daha önemlisi, onca savunmaya ve şiddete rağmen Taksim yeniden 1 Mayıs Meydanı oldu. Önlemler geri tepti ve faşizmin çağın yönetim biçimi olmadığı bir kez daha gözler önüne serildi!

Kentler sivillerin yaşama alanlarıdır. İstanbul sivillerindir. Taksim, bu kentteki sivillerin en önemli kamusal alanıdır ve öyle kalacaktır! Bu coğrafya ve bu kent, er ya da geç, korkudan ve korku üzerinden kurulan siyasetten arınacak, kamusal alanlarını sivillerden savunmanın tabiata aykırı olduğunu anlayacak ve demokrasiye alışacaktır!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.