Haberler

Bush ve Blair 'çevre' diyor, bizimkiler 'ç'sini anmıyor

Tarih: 22 Mayıs 2007 Kaynak: Radikal Yazan: Funda Özkan
Görevinden ayrılmadan önce ABD'ye resmi ziyaret yapan İngiltere Başbakanı Tony Blair, ABD Başkanı Bush ile görüşmelerinin konusunun 'Irak, Ortadoğu ve iklim değişikliği' olduğunu belirtirken, 'G-8 zirvesinde (en zengin 8 ülkenin toplantısı) küresel ısınmanın gündem maddesi olacağını' söylüyor.

Türkiye ne yapıyor?

Mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi, susuzluk tehlikesi nedeniyle büyük alan bahçelerin sulamasının artık kuyu suyuyla yapılacağını açıklıyor.

Kaş yapayım, derken göz çıkarma buna denir. Çünkü küresel ısınmayla birlikte yeraltı suları 'alarm' veriyor.

Çiçekler tabii ki sulansın ama kuyu suyuyla değil, arıtma suyuyla, deniz suyundan dönüştürülmüş suyla.

Dün WWF-Türkiye, Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın yeni yönetimiyle bir aradaydık. Vakfın Yönetim Kurulu üyesi Begümhan Doğan Faralyalı'nın ev sahipliğindeki toplantıda Başkan Akın Öngör, seçim sürecinde şu ana kadar hiçbir siyasi partinin 'çevreyle' ilgili vaatte bulunmadığını vurguluyordu.

Çevreye sıra gelemiyor ki bir türlü. Oysa gidişat felaket.

Farkındalık yaratmak, halkın bilinçlendirilmesi için WWF-Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı yönetim kurulu üyeleri dün, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta, Referans, Vatan, Dünya, NTV, CNN Türk Genel Yayın Yönetmenleri ve bazı köşe yazarlarının bulunduğu yemekli toplantıda medyadan 'yardım' istiyordu.

Medya dünden hazır, zaten 'çevre haberciliğiyle' elinden geleni yapmaya çalışıyor. Dönüyoruz, dolaşıyoruz hep aynı yerde tıkanıyoruz. Siyasiler, çevrenin 'ç'sini ağızlarına almıyor. Yerel yönetimlerin duyarlılığı da 'sözde' kalıyor. Borularla dağıtırken suyun yarıdan fazlası toprağa karışıp ziyan oluyor. Belediyeler su şebekelerini yenileyeceğine yol, geçit yapıyor. Türkiye'deki belediyelerin sadece yüzde 6'sı çöp arıtma sistemini kullanıyor. Türkiye'deki il, ilçe, belde belediyelerinin yüzde 70'inde kanalizasyon şebekesi bulunuyor. Kanalizasyon sistemi olan belediyelerin ürettiği suyun yarısından çoğu da hiçbir arıtma olmadan olduğu gibi akarsulara, göllere, denizlere veriliyor.

WWF-Doğal Hayatı Koruma Vakfı yayınlarında vurgulanıyor ki, '1 litre atık su, 8 litre tatlı suyu kirletiyor.'

Ayşe teyze, Ahmet amca ne yapsın?
Çevre konusunda iş dünyasının da sorumluluğu büyük. 'Çevre' söz konusu olduğunda devletin yükümlülükleri karşısında iş dünyası şahin kesiliyor. Konu çevreci üretime geldiğinde de 'ekonomik sıkıntı, maliyet yükü' ön plana çıkarılıyor, dönüşüm erteleniyor.

Karbondioksit ve diğer gaz salınımının 2008-2012 döneminde, 1990'lı yılların en az yüzde 5 altına indirmeleri gerekliliğini getiren ve 167 ülkenin taraf olduğu Kyoto Protokolü'nü Türkiye imzalamıyor. Türkiye, AB ile uyum sürecinde 'çevre' başlığındaki uyumu da ileriye atıyor.

WWF-Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkanı Akın Öngör 'Kyoto'nun maliyeti olarak kamu kurumlarının sıfır ile '20, 34, 154 milyar dolar gibi farklı maliyet hesabı çıkardığını' vurgulayarak, "Emekli bir bankacı olarak söylüyorum bir işletmede bu kadar farklı hesap çıkaran müdürler olsa işten atılır" diyor.

Devletin yerine getirmediği sorumlulukları anlatıyordum, devlet tarım sektöründeki su kaybına yönelik politika da geliştirmiyor. Suyun yüzde 75'i tarım sektöründe, yüzde 15'i evsel amaçlı kullanılıyor. Sulama yapılan alanların yüzde 88'i yüzeysel yöntemle sulanıyor. Sadece yüzde 3'ünde damlama sulama yöntemi kullanılıyor. Oysa damlama sulama yöntemi teşvik edilse, tüm tarım alanlarında yüzde 80 su tasarrufu sağlanacak.

Sonra da kalkıyoruz Ayşe teyze ile Ahmet amcanın su tüketimini nasıl azaltması gerektiğini tartışıyoruz.

Yanlış anlaşılmasın 'diş fırçalarken, bulaşık, çamaşır yıkarken su tasarrufunda bulunulması, enerji tasarruflu ampul kullanılması' için yapılan kampanyalar bilinçlenmeyi sağlar. Vatandaş bilinçlenecek ki, siyasetçinin 'çevreye' duyarlı politika üretmesi sağlasın.

Varsın dünya iki derece ısınsın!
Dünya Bankası'nın eski Başekonomisti Sir Nicholas Stern, İngiliz hükümetine hazırladığı raporda diyor ki, "Son 40-50 yılda gittikçe artan sera gazı salınımıyla dünyamız hızla ısınıyor. Bugün tüm önlemler alınsa bile dünya ortalama ısısının 2030-2035'e kadar 2 derece artması kaçınılmaz.

Yüzde 50 ihtimalle 2050'ye kadar 5 derecelik artış bile söz konusu olabilir."

"İki derecelik artıştan ne olur? Biraz ısınmış oluruz" diyemiyoruz.

En basiti, biz İstanbul'da bu kış kar görmedik (ya da görür gibi olduk), şimdi eski günlerdeki gibi 'küvetleri suyla doldurup, susuz günlere mi hazırlansak' diye konuşuyoruz.

"Varsın dünya iki derece ısınsın" diyemiyoruz çünkü küresel ısınma nedeniyle bazı ülkelerin ekonomisindeki kaybı yüzde 7-8'e ulaşacak. Kuraklaşmayla birlikte Akdeniz ülkelerinin tarımdaki kaybı yüzde 20-25'e varacak.

Canlı türlerinin (özellikle balıklarda) yüzde 30-35'i yaşamdan silinecek. İskandinav ülkeleri, Rusya ve Kanada gibi bugünün soğuk ülkelerindeki tarımında artış olacak ama dünya ekonomisine katkısı bugünün Akdeniz ülkeleri kadar olmayacak.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.