Haberler

Kent - Yorum: İkinci perde

Tarih: 28 Mayıs 2007 Kaynak: Birgün Yazan: Akif Burak Atlar
İstanbullu'nun görmekten artık neredeyse hiçbir rahatsızlık duymadığı (!) beton yığınının hikâyesinde perde ikinci kez açıldı. Bu kez aktörler farklı da olsa hikâyemizin adı aynı: Park Otel. Konusu ise bu kez ne yazık ki daha da derinleşiyor.

Temeli 1989 yılında Bedrettin Dalan döneminde atılan ve yükselişe başlayan inşaat, Nurettin Sözen döneminde açılan davaların sonuç vermesiyle (Ayaspaşa Derneği'nin çabaları ve Alman Konsolosluğu'nun diplomatik baskılarını da unutmayalım) durduruldu, 1994 yılında mevcut halinden 20 katın kesilmesiyle bugünkü görünümünü kazandı ve öylece bekletildi. Bayrağı devralan Gökkafes oldu ve kırmızı tepeli yapı, Park Otel'in aksine zaman içinde yükselişini tamamladı.

İki yıl önce, gündemde Galataport, Haydarpaşa, Dubai Kuleleri tartışılırken unutuldu sanılan Park Otel, Galataport ihalesinden tanıdığımız Ofer-Kutman ortaklığı tarafından satın alındı. Yeniden Park Otel konuşmamızın nedeni ise yeni alınan bir kararla, alanın Turizm Merkezi ilan edilmesi ve 3 emsal değerinde bir yapılaşma hakkının Park Otel'e tanınmış olması. Yapı, Turizm Merkezi ilan edilince, fonksiyonları da çeşitleniyor bu arada: Park Otel bünyesinde sadece otel odaları değil, alışveriş merkezi, kongre salonu, rezi-danslar ve eğlence alanları da (eskisinden daha büyük bir alanda) kendilerine yer bulabilir. Yani şimdiki beton yığını yıkılsa bile yerine benzer yükseklikte/hantallıkta bir yapı park edecek ve Ayaspaşa'nın dev prizması Boğaz'ın belalısı olmaya, üstelik yepyeni fonksiyonlarıyla devam edecek. Ne yazık ki işin başka bir boyutu daha var...

Kongre Vadisi
AKM üzerine yapılan tartışmalar iki koldan ilerledi. Birincisi mimari bir yapı olarak AKM'nin yıkımını isteme ve karşı çıkma üzerineyken, diğeri kent merkezindeki diğer senaryolarla birlikte süreci Kongre Vadisi'ne odaklıyordu. Eğer Park Otel'i de emsal, yükseklik, Boğaz silueti gibi hususlardan biraz olsun uzaklaşıp yakın çevresinde olup bitenlerle birlikte değerlendirirsek, Kongre Vadisi'nin yavaş yavaş oluşturulmaya başlandığını görebiliriz.

Küresel/yerel sermayeye hizmet eden kent yönetimi, adımlarını ardı ardına atarken, kentte oluşan rantın tek taraflı dağılımı da ne yazık ki devam ediyor. Kent merkezinde birbirine yakın mesafede bulunan benzer fonksiyonlara sahip bol yıldızlı yapıların İstanbul-lu'ya ne gibi faydaları olur kestiremiyorum, ama getireceği olumsuzluklar oldukça aşikâr. Mekânsal/sınıfsal kutuplaşmanın yanı sıra konut alanlarında artması kuvvetle muhtemel spekülatif baskılar, bunların sonucunda hazırlanacak yeni kentsel dönüşüm projeleri ve kent merkezinde yepyeni bir kamusal alan tanımı... Sizce de tasalandırıcı değil mi?

Elimizden Kayıp Giden Değerler
İstanbul'un her metrekaresi günden güne değer kazanıyor ve sermaye gruplarının iştahını kabartıyor. Merkezi ve yerel yönetim ise bu artan iştah karşısında kenti ve kentliyi kayıran, oluşan ranttan İstanbullunun da faydalanacağı daha sosyal formüller üretmeyi akıl/tercih etmeyerek sermayeyle işbirliği yapmaya devam ediyor. Bu süreç hızlandıkça, eğlenmek, soluk almak için binlerce kentlinin ilk tercih ettiği, her kesime hitap eden Beyoğlu elimizden kayıp gidecek mi yoksa?
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.