Haberler

İstanbul’un küçük ayrıntılara değil bütünsel restorasyona ihtiyacı var

Tarih: 1 Haziran 2007 Kaynak: Hürriyet Yazan: Yeliz Öz
Havana’da geliştirdiği yerel koruma modeliyle, Küba’nın en başarılı mimarları arasına girmeyi başaran 65 yaşındaki Kent Tarihçisi Dr. Eusebio Leal Spengler, İstanbul’u ’Ulaşılamaz bir şehir’ olarak tanımlıyor. Spengler, İstanbul’da küçük ayrıntılara odaklanıldığına dikkat çekerek, "Bunları bir kenara bırakıp, İstanbul için sosyal yönü de içeren bütünsel bir restorasyona ihtiyaç var" dedi. Spengler ayrıca şehirlerin uzmanların ve politikacıların ruhuyla değil sevgiyle kurtarılacağını söylüyor.

1964’te Havana Kent Müzesi’nde yöneticiliğe başlayan Eusebio Leal Spengler, 1967’de Havana Kent Tarihçileri Ofisi’nin başına geçti. İlk iş olarak 1979’da "Palacio de los Capitanes Generales" Hükümet Binası’nın restorasyon çalışmalarına başladı. 1982’de ise, kent yönetiminin onayladığı restorasyon çalışmaları için yapılacak yatırımlardan sorumlu kılındı. 16 Nisan 1986’da "San Carlos de la Cabana" surlarının, daha sonra da "Castillo de los Tres Reyes del El Morro" kalesinin restorasyon çalışmalarını yürüttü. Kentin korunması için inşa edilen sur sistemi ve antik duvarlar da dahil olmak üzere, tüm tarihi kent merkezi 1982 yılında, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne alındı.

Küba’nın en başarılı mimarları arasına girmeyi başaran 65 yaşındaki Kent Tarihçisi Dr. Eusebio Leal Spengler, deneyimlerini geçtiğimiz hafta "Ulaşılmaz bir şehir" olarak tanımladığı İstanbul’da ki meslektaşlarıyla paylaştı. İstanbul’da teknik bakış açıları bırakılarak, bazı küçük ayrıntılara odaklanıldığı uyarısında bulunan Spengler, bunların bir kenara bırakılıp, İstanbul için sosyal yönü de içeren bütünsel bir restorasyona ihtiyaç duyduğuna değiniyor ve bunu da sevgiye bağlıyor. Spengler, "Şehirler, sadece uzmanların ve politikacıların ruhuyla kurtarılamaz. Şehirleri kurtaran sevgidir" diyor.

Tarihi ofis tarihi mirası koruyor
1994’te Dr. Spengler’in başkanlığını yürüttüğü Tarih Ofisi, yasayla tüzel kişiliğe sahip oldu. Kendi adına mal edinmeye başladı ve projeler yürütecek hukuki altyapıya kavuştu. Bu yasayla Havana Tarih Ofisi, bütün devlet kademelerinde temsil edilen özerk bir yapıya kavuştu. Dolayısıyla artık yerel yönetime değil, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı’na bağlı bir ofis konumuna geldi. 1994’deki değişiklikten sonra, bütünsel bir restorasyon, yani sadece binaların ayağa kaldırılmasından çok, işin sosyal boyutunun da olduğu bir döneme geçildi.

Havana Tarih Ofisi, daha önce arşiv ve konferansların düzenlendiği bir yapıyken, bu değişimle birlikte müzeleri işleten, kataloglama yapan çok daha geniş bir perspektife sahip ofis haline dönüştü. Tarih Ofisi’ne bağlı kentin var olan halini inceleyecek ve yapılacak restorasyon projelerini gözden geçirecek bir mimarlar kurulu oluşturuldu. Şu anda Tarih Ofisi bünyesinde 267 mimar çalışıyor. Bunlar, çok çeşitli restorasyon projelerinde yer alıyorlar. Merkezi yönetim aynı zamanda, Tarih Ofisi’ne her türlü kamusal, özel faaliyetten belli bir miktar vergi alıp, bunu restorasyon çalışmalarında kullanma yetkisi verildi. Bu da, temel bir kasa vazifesi gören para havuzu oluşturulmasına yol açtı.

İşimiz yerelliği aşıyor
İstanbul’a da örnek olacak bu projeyi Caddebostan Kültür Merkezi’ndeki Deneyim Paylaşımı etkinliğinde anlatan Dr. Spengler, "Bizim işimiz yerelliği aşıyor. Bu diplomatik bir çalışma. Çünkü tarihimiz yüzeysel bir hazine değil" diyerek şunları söyledi:

"Tarihi Havana’yı yüz binlerce kişinin gezdiğini düşünürseniz, bu gerçekten hareketle kendi turizm şirketimizi kurduk. Örneğin on altı oteli restore ettikten sonra, şimdi sahibi olarak işletiyoruz. Gayrimenkul şirketimiz var. Tarihi Havana’daki güvenlikten sorumlu şirket de bizim yönetimimizde. Şirket, hem orada yaşayanları hem de dışarıdan gelenleri güvence altına alan bir sistemle çalışıyor. Bu uygulama bir süre sonra iş kaynağı haline dönüştü. Yaklaşık olarak on yılda, on bin kişilik istihdam yarattık, aynı zamanda da bir okul kurduk. Bu okulda restorasyonun çok çeşitli alanlarında uzmanlaşan eleman yetiştiriyoruz. Her restore ettiğimiz binada yirmi kişilik ilkokul sınıfı var. Dolayısıyla restorasyon yaptığımız bölgede bulunan okullara talepte bulunuyoruz, her restore ettiğimiz binanın içinde onlara yirmi öğrenciyle birlikte ders yapabilecek bir alan yaratıyoruz. Engelli çocuklar için yaptığımız merkezler de var. Bunu yaparken bazı kalıpları yıktık. Ebeveynler çocukların rehabilitasyonunda çalışıyorlar ve bunun için para alıyorlar. Bu mantık, çok farklı kuşaklardan çocukların kendi kültürel mirasıyla haşır neşir olmasını sağlamamıza yardımcı oldu. Bir taraftan da sağlık ve barınma problemlerinin olduğu bir metropolden bahsediyoruz. Bütün bunlar farklı bir restorasyon anlayışına, daha bütünsel bir yaklaşıma işaret ediyor."

Çarşılarımız Kadıköy'le aynı
Havana’da şehir bir meydan sistemi içinde yaşıyor. Meydan restorasyonlarının stratejisi ise şehir ve meydanları birbirine bağlamak. Bütün restore edilen meydanlara yayalara açık. Bazı ticarethanelerin bulunduğu meydanlarda araçların geçebilmesi için belirlenen saatler var. Havana’daki en eski meydanda 16’ncı yüzyıldan 20’inci yüzyıla kadar dört farklı yüzyıla ait oteller yer alıyor. Hepsinin dinamik bir şekilde korunması gerektiği için tarihi mirasa çok önem verdiklerini belirten Dr. Spengler, çarşılarını anlatırken, bir gün önce ziyaret ettiği Kadıköy Meydanı’nı hatırlayarak "Kadıköy’deki çarşı sistemiyle aynı. Çünkü burada ticarethanelerin çakıştığı bir sistemi görebiliyoruz. Eğer bunu koruyabilirsek gerçekten şehir ruhunu korumuş olacak" diyor. Havana’daki San Fransico Meydanı’nı gösteren Dr. Spengler, "Ortada artık seküler olan bir tapınak var. Burayı konser alanı olarak kullanıyoruz. Yakın bir tarihe kadar araçlarla doluydu. Yayalara ait olması farklı bir değer kattı" dedi.

Kültür yoksa çöküş olur
"Mihenk taşı kültür olmayan tüm restorasyon ve dönüşüm projeleri çöküşü hazırlıyor demektir" diyen Kent Tarihçisi Dr. Eusebio Leal Spengler, restorasyon ve dönüşüm projelerine halkın katılmasının önemine dikkat çekerek, ticari değil bilimsel restorasyondan yana olduğunu da vurguladı. "Havana’nın mimari özelliklerine bakıldığında, Güney İspanya köy evlerinin, barok mimarini neoklasik mimarinin etkilerini görüyoruz" diyen Leal Spengler, Barok tarzının mimarinin ötesinde Havanalıların ruh halini yansıttığını söyleyerek, kentsel ve mimari dokusuyla kolonyal bir kent özelliği gösteren Havana’da, sosyal boyutun ön planda tutulduğu bir anlayışla restorasyon çalışmalarının devam ettiğini vurguladı.

Topkapı Sarayı’nda kendimi Havana’da gibi hissetim
"Havana da İstanbul gibi denizle mistik bir ilişki içerisinde. Boğaz’dan geçerken farklı akımların yarattığı duyguları hissettim. Orada dünya tarihi gelişti" diyor Dr. Eusebio Leal Spengler. Topkapı Sarayı’nın bahçesinde kendini Havana’da hissettiğini belirterek, "Bu liman bizim Haliç’imiz gibi. Gerçekten orada eski şehrin yoğunluğunu hissedebilirsiniz. Hálá surların izleri var" dedi. Dr. Spengler’in İstanbul izlenimleri şöyle:

"İstanbul’da yürüdüm, gemiye bindim, popüler eserleri gezdim. Kadıköy’e iki kez geldim, çarşıda dolaştım. Buraya gelirken, ’Ulaşılmaz bir şehir’ diyordum. Bir haftanın ardından gerçekten çok ilginç bir şehir olduğunu da söyleyebilirim. Çok büyük bir şehir. Bütün Küba adasında yaşayan insanlardan iki kat daha fazla insan yaşıyor. Bu nedenle sorunlar büyük, sonuçlar daha karmaşık. Şehir planlaması ve çevre kirliliğiyle ilgili problemler daha büyük. Eserlerin korunmasıyla ilgili sorunlar daha fazla. Ama görüyorum ki çalışma koşulları sağlanmaya başlamış ve istek gerçekten çok etkin. Ama restorasyon yaparken dikkatli olunmalı. Ticari restorasyondan kaçınmak zorundasınız."
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.