Şikayeti sevmem, sık sık şikayet edenlerden de sıkılırım. Hele bir de medyada vatandaş adına şikayet yapıyormuş gibi ortalığa fırlayan ve her şeyi siyasete bulaştıran “medyatik köşelilerden” hiç haz etmem. Problemleri konuşalım, öğrenelim ve sonra çözüm üretelim. Bence başka bir yaklaşım geçerli değildir. Bugün ben İstanbul’da kentsel bir sorunu gündeme getireceğim. Yetkililerin her zaman her şeyden haberleri olamaz. Bazen bilgi vatandaştan gelir, çözüm ise kamu kesiminin işi! Bu nedenle, çözüme ulaşmak için, bugün bazı sorunları paylaşmak istiyorum.
Bahsedeceğim kamu kaynaklı bir sorun ve çözüm de kamudan gelecek. Bu yazıyı öncelikle okuması gereken kişiler Sayın Adalet Bakanımız ve İstanbul’daki mülki amirler.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’daki DGM’de Hrant Dink cinayeti ile ilgili duruşmalar vardı. İstanbul’un en çok trafiği olan ve en kalabalık semtlerinden biri Beşiktaş’ta, Beşiktaş’tan Ortaköy’e giden trafik ve Ortaköy’den Beşiktaş’a giden trafik bu mahkeme nedeni ile sabahın en erken saatlerinden itibaren kilitlendi. Ben Ortaköy’den Beşiktaş’a gitmekte idim. Tam 45 dakika arabanın içinde durmuş trafikte Ortaköy ile Beşiktaş arasında bekledim. Sonunda arabayı oradaki Çırağan Oteli’nin parkına bıraktım ve Beşiktaş’a yürüyerek ulaştım.
Beşiktaş’ın merkezindeki Bahçeşehir Üniversitesi’ne gidecektim ve yürümek zorunda idim, çünkü dersim vardı ve 80 kadar öğrenci sınıfta bekliyordu. 1.5 saat evvel evden çıkmama rağmen ve saat 10.30 civarında orada trafik olmaması gerekmesine rağmen, kan ter içinde yarım saat yürüyerek okula geç ulaştım.
Ancak bu sefer oradaki polis kordonunu aşma sorunu önüme çıktı. Bu mahkemenin hassas bir dava olduğunu ve polisin her türlü soruna karşı önlem alması gerektiğini biliyorum. Ama diğer taraftan da 8000 öğrencinin devam ettiği bir okulun ve tüm Ortaköy-Beşiktaş trafiğinin tıkanması, Boğaz’dan gelen otobüs ve diğer araç trafiğinin saatlerce beklemesi, öğrencilerin ve esnafın işyerlerine gidememesi ve polisin her türlü yaya trafiğini de kesmesi ve sorunun tüm gün, ta geceye kadar devam etmesi gibi durumlar asla kabul edilebilir değildir. Bu sorun benim bireysel bir sorunum değil, yüz binlerce kişinin sorunu, bu nedenle çözüm aramak adına buraya taşıyorum.
Burada esas sorun DGM’nin yeridir. Bir yanında zaten Devlet Konuk Evi var ve de Four Seasons büyük bir turistlik otel yapmakta. Öbür yanda ise dört binadan oluşan Bahçeşehir Üniversitesi, vapur ve motor iskeleleri ve Beşiktaş esnafı var. Boğaz’dan gelip kent içine işe gidenler var. O bölgede birçok da dershane var. Sokak öğrenci gençlerle dolu. İşe gidenlerle dolu. Yazın da birçok turist var. Bu bölgede sürekli bu tür tıkanma olması (ayda üç-beş defa) ve normalde büyük ve hassas dava olmasa da, oradaki kahvelerde dava takip eden birçok kişinin sürekli olması, hoş bir kentsel tablo arz etmiyor. Burada atılması gereken adım acilen DGM’yi başka bir yere taşımaktır. İstanbul’da boş duran birçok devlet arazisi var. Kaynak ve arsa ayırılıp DGM oraya alındığı takdirde, DGM davaları için güvenlik tedbiri almak ve oraya gelen iyi ve kötü niyetli kişileri de her tür protestocuları veya sanık ailelerini kontrol etmek çok daha kolay olacaktır. Türk devletinin DGM binasını çağdaş bir tesise kavuşturacak gücü vardır.
Sayın Başbakanımız’ın kenti seven eski İstanbul Belediye Başkanı olarak, bu konuyu bildiğini ve bu tür yaygın etkili konulara hassasiyetini de ben bilmekteyim. Adalet Bakanımız da konudan haberdardır diye düşünüyorum. Zaten aslında sorun daha da büyük: Çağlayan’da yapılacak yeni adliye binasının da yeri bence doğru bir seçim değil. Zaten çok trafikli ve yüz binlerce kişilik trafiği olan Çağlayan’da adliye binası yapılması da aynen DGM binası gibi bir sorun yaratacak, trafik ve sıkışma sorunu üretecek gibi gözüküyor.
Çözüm şu andaki DGM ve yeni yapılacak adliye binasını geniş ve çok sayıda (yüz binlerce) insanın yaşamını sürekli etkilemeyecek, üretim kaybına neden olmayacak, kent kenarında bir alana taşımak olmak zorundadır. Kamu yöneticilerinin, kişisel değil toplumsal olan bu değerlendirmeyi göz önüne alacaklarına da inanıyorum.