Haberler

Fumihiko Maki ve Charles Correa İstanbul'daydı

Tarih: 7 Kasım 2007 Yazan: Derya Karadağ, Gül Keskin

Hillside Terrace

World Architecture ve Zorlu Holding işbirliği ile 5 - 6 Kasım tarihleri arasında Akatlar Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Son Projeler” başlıklı konferans dizisinin ilk günkü konuğu Pritzker ödüllü mimar Fumihiko Maki’ydi. Maki, yapılan açılış konuşmasının ardından sözlerine mekan ve insan davranışları arasındaki güçlü ilişkiden söz ederek başladı. Yapıların tasarımlarına öncelikle, o yapıya kullanıcıların nasıl erişeceğini, hangi amaç için geleceğini düşünerek başladığını söyleyen Maki; kırsal ve kent merkezlerinde geliştirilen bina tasarımları arasındaki farklılıklara değindi. Az yoğunluklu alanlar için geliştirilen tasarımların doğaya daha homojen dağıldığını ve doğayla uyumlu bir biçimde kurgulandığını; metropollerde ise bunun aksine, son yıllarda gittikçe artan gökdelenleşmeyle beraber, yer yer farklılık gösterdiğini belirtti. Kendi tasarımlarını yaparken öncelikli olarak bunu dikkatte aldıklarını vurgulayan Maki, ilk olarak 2006 yılında yapımı tamamlanan Shimane Prefecture Tarih ve Folklor Müzesi’nden bahsetti.

Müzenin tasarımını yaparken, mevcut alana yumuşak bir geçiş yapılabilmesi için çeşitli peyzaj ögeleri ve Japonya’daki geçmişine gönderme yapmak için malzeme olarak bazı yerlerde demiri kullandıklarını söyleyen Maki; yapının ortasında yer alan şeffaf avlu sayesinde dağ ile kesintisiz bir görsel bağ kurulabildiğini söyledi.


Kaze-no-Oka Krematoryumu

Fuhimiko Maki’nin özelliklerinden bahsettiği bir diğer projesi de 1997 yılında inşaatı tamamlanmış olan Kaze-no-Oka Krematoryumu’ydu. Krematoryumlar, Japon inanışına göre vefat eden kişilerin bedenlerinin belli bir işlem sırası ile yakıldığı ve sonrasında geriye kalan kül ve kemiklerin ölen kişinin yakınlarına verildiği cenaze merasimi mekanları. Oita adlı küçük bir kasabadaki eski krematoryumun ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kalması üzerine yeni bir krematoryum yapılmasına karar verildi. Maki, krematoryumun tasarımını yaparken; mekanın toprakla bağlantısını vurgulamak ve eski krematoryumla devamlılık sağlaması için binanın yarısını toprağın altında kalacak şekilde tasarladı. Sessiz bir mekan yaratmak için oldukça sade ve doğal malzemeler kullanan tasarımcı, yapının çevresinde de klasik Japon peyzajına gönderme yapıyor.

Washington Üniversitesi için tasarladığı Sam Fox Sanat Merkezi’nden de kısaca bahseden Maki, binanın uygulaması sırasında metal işçiliğinin Japonya’daki kadar gelişmemiş olmasından dolayı, Amerika’da karşılaştıkları sorunlardan söz etti.


Washington Üniversitesi Sam Fox Sanat Merkezi

Projelerde farklı meslek gruplarının bir arada çalışmasının, detayların zenginleşmesi için önemli olduğunu vurgulayan Maki; uygulama aşamasında diğer meslek gruplarından olan insanları daha iyi kordine edebilmek için pek çok maket üzerinde çalıştıklarını ve böylece müdahale olası problemleri önceden daha iyi görebildiklerini de sözlerine ekledi.

2010 yılında tamamlanması beklenen MIT Medya Laboratuar İlave Yapıları’nın cephesinden kullandıkları alüminyum malzemeyle iletkenliği ve bir biri ile bağlantı kurulabilirliği sağlamayı hedeflediklerini belirtten Maki, Hillside West projesinde de farklı ölçekte benzer kullanımlar olduğunu dile getirdi.

Yapımı 30 yıl süren ve ünlü mimarın en bilinen tasarımlarından Hillside Terrace projesinin yapım aşamasında karşılaşılan sorunlara da değinen Maki, sürecin bu kadar uzun sürmesinin detayları düşünmek ve kullanıcıların mekana verdikleri cevabı görmek adına kendisine zaman kazandırdığını söyledi.


Cumhuriyet Politeknik Kampusü ve Mihara Kültür Merkezi

Kamuya hizmet eden binalar yapmış olması dolayısıyla, kendisini toplum mimarı olarak çalıştığı için çok iyi hissettiğini de dile getiren Maki, günümüzde artık toplum mimarlığı görevinin çeşitli etkenler nedeni ile çok fazla yerine getirilemediğini vurguladı.

Son olarak 2006 yılında tamamlanan Singapur’da Cumhuriyet Politeknik Kampüsü projesi ve bu sene yapımı tamamlanan Mihara Kültür Merkezi projesininden bahseden Mika konuşmasını, “Bir binayı güzel yapmak önemlidir, fakat güzellik göreceli bir kavramdır. Önemli olan yaptığınız binanın başkaları için mutluluk kaynağı olabilmesidir.” sözleriyle tamamladı.

Charles Correa; “Geleneksel mimari, modern çağda yeniden yorumlanmalı.”
“Son projeler” başlıklı konferans dizisinin ikincisinin konuğu Hindistan’lı mimar Charles Correa’ydı. Correa konuşmasında sıklıkla, geçmişin mitlerinin ve yerel koşulların modern mimaride yeniden yorumlanması gerektiğinin altını çizdi. Son dönemde ortaya koyduğu mimari yapıtlarını görseller eşliğinde sunan mimarın üretmiş olduğu, sadeliği ile öne çıkan mekansal düzenlemeler ve çözümlerin, yerel mitlere ve koşullara dair söyleyecekleri vardı.

Gandhi’nin yaşantısından uyarlanan bir yapı: Mahatma Gandhi Müzesi



Mahatma Gandhi Müzesi’nin (Gandhi Smarak Sangrahalaya) tasarımının başlangıcında, Gandhi’ye ait eşyaların fotoğrafı, mimarın vereceği kararları da etkilemiş. Gandhi’nin evinin karşısında yer almakta olan müzede, aynı malzemeleri kullanma kararı alan mimar, bu seçimin taklit değil modern yapıda geçmişin yeniden yorumlanması olarak tanımlıyor. Yapının genel kararları, Gandhi’nin yaşamı ve düşüncelerini izleyecek şekilde alınmış. Correa, sıradan insanların büyük kapılardan geçme zorunluluğu olmadan kolayca binayı gezebilmesinin, bu yapıdaki en heyecan verici özellik olduğunun da altını çizdi.

Mimar, batılı yapım tekniklerini yerel mimari uygulamalarda başarı ile kullandığının göstergelerinden olan Ramkrishna Evi, Parekh Evi ve Tube Evi’ni anlatırken, iklime uygun olarak konutun nasıl konumlandırılması gerektiğini de şemalar ile gösterdi. Bombay’da 1983’te yapımı tamamlanan Kanchanjunga Apartmanı’nın, başlangıç noktasından gökyüzüne uzanan bungalovlar olarak tanımlandığını belirten mimar, geçmişin bu şekilde kullanılabileceğini söyledi.

“Mimar, kentle ilgilenmeli”
Mimarların kentle yakından ilgili olması gerektiğinin altını çizen mimar, İstanbul için bunun çok önemli olduğunu belirtti. 1940’lı yıllardan bu yana İstanbul’un çok değişmiş olduğunu söyleyen Correa, mimarları kentin dokusuna uygun yapılar ortaya koymasının gerekli olduğunu vurguladı.

“Kentler, ekonomik büyümenin ve özgürlüğün merkezi. Bu alanlara göç edenler, burada eğitilerek becerili insan gücü sağlıyor. Bu nedenle kente gelenlere kötü davranmamalı, onları bu şekilde değerlendirmeliyiz.” diyen Correa, Bombay’da kent nüfusunun %40’ını fakir kesimin oluşturduğunu belirtti. Şehri ortadan bölerek geçen bir nehre benzettiği gecekondular için de bir şeyler yapılması gerektiğini vurguladı. Yoğun nüfus artışının olduğu kentlerde, arazi kullanımı önem kazanıyor. Correa, ortasından yol geçen yüksek konutların kolayca yapılabileceğini, bunun yerine daha insancıl yaşama koşulları sunan avlulu yapım tipini tercih etmek gerektiğini söyledi. Modern akımda avlulu tipin tercih edilmediğini, geleneksel mimaride ise sıklıkla karşılaşıldığını Türkiye’yi de örnek vererek belirten mimar, avlunun yaşam alanına müthiş bir enerji kattığının da altını çizdi.

Eski mitler ve yeni mitlerin buluştuğu yapı: “Jawahar Kala Kendra Müzesi”

Jawahar Kala Kendra Müzesi, efsanevi Jaipur kentinde yer alıyor. Müzenin tasarımı, 9 ayrı gezegene ithaf edilen, farklı işlevlere sahip yapıların mandala formunda biraraya gelişiyle ortaya çıkmış. Kainatın kuramsallaştırılmış halinin bir binaya nasıl yansıtılabileceği probleminden yola çıkan mimar, yapının tasarımı sırasında çok ünlü bir matematikçiyle çalışmış. Yapıda eski mitler, yeni ve modern çağda geçerli tek mit olan “bilim” sayesinde kuramsallaştırılarak mimariye yansıyor.

Champalimaud Vakfı, İsmaili Merkezi ve MIT Neuroscience Merkezi’nden de bahseden Correa, dinleyicilerden gelen soruları yanıtlayarak konuşmasını bitirdi.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.