Dünyanın en büyük 10 yatırım bankasından 7'sinin İstanbul'a gelerek faaliyete geçtiğini söyleyen SPK Başkanı Turan Erol, 'Bu gelişmeler doğrultusunda İstanbul, fiilen bir finans merkezi olma yoluna girdi' dedi.

İstanbul'un fiilen finans merkezi olma yolunda olduğunu belirten Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Turan Erol, küresel sermayenin Türkiye'ye olan ilgisinin devam ettiğini, bu kapsamda dünyaca ünlü yatırım bankalarının, aracı kurum satın alarak artık Türkiye'de faaliyet göstermeye başladığını belirtti. Erol, geçmişte yerli aracı kurumların müşterisi olarak Türkiye'de işlem yapmakta olan Morgan Stanley, Merrill Lynch, UBS, Credit Suisse gibi dünyaca ünlü yatırım bankalarının Türkiye'de faaliyete geçtiğini hatırlatarak "Dünyanın en büyük 10 yatırım bankasından 7'sinin İstanbul'a gelerek faaliyete geçti. Bu İstanbul'un bir finansal merkez olmasına yönelik son derece önemli bir gelişme. Gelişmeler doğrultusunda İstanbul, fiilen bir finans merkezi olma yoluna girdi" dedi.

Dünya çapındaki yatırım bankalarının; artık Türk sermaye piyasalarında sadece birer müşteri konumunda bulunmadığını anlatan Erol, bu bankaların sektörde rekabetin gelişmesine katkı sağladıkları gibi, uluslararası alanda sahip oldukları bilgi ve tecrübeyi Türk sermaye piyasalarına aktararak, sermaye piyasalarının gelişimine de katkı sağladıklarını, ayrıca istihdam sağlayan birer şirket niteliği taşıdıklarını söyledi. Erol, "Söz konusu gelişmelerde, makro ekonomik düzeyde ve AB uyum sürecinde yaşanan olumlu gelişmelerin yanı sıra SPK olarak, uluslararası standartlara uygun şekilde yapmakta olduğumuz düzenlemeler de önemli rol oynamıştır" diye konuştu.

Yabancıların payı % 25,25
SPK Başkanı, 2008 yılı ocak ayı itibariyle, yabancı yatırımcıların aracılık sektörüne yaptığı doğrudan yatırım tutarının sektör içerisindeki payının, yüzde 25,25'e ulaştığını açıkladı. Uzun süredir, ürün ve hizmetlerde çeşitliliğin sağlanması adına çalışmalarda bulunduklarını anlatan Erol, "Bugün gelinen aşamada, sermaye piyasalarımızda faaliyet gösteren aracı kurumların yüzde 44'ü kurumsal finansman hizmeti vermekte" dedi. Finansal hizmet sektöründe yer alan aracı kurumların uluslararası düzeyde rekabet gücünü artırmaya çalıştıklarına da işaret eden Erol, Türkiye'nin iş gücü yeterliliği konusunda da önemli bir avantaja sahip bulunduğunu dile getirdi.

Erol, aracı kurumların 2000 ve 2001 krizlerini önemli kayıplar vermeden atlatmasında, aracılık sektörünün duyarlılığının yanı sıra SPK olarak uygulamakta oldukları sermaye yeterliliği düzenlemeleri ve yapmakta oldukları gözetimlerin, ayrıca bankacılık faaliyetleri ile sermaye piyasası faaliyetlerinin ayrımının net şekilde yapılmış olmasının önemli rol oynadığını vurguladı.

Türkiye'ye ilgi sürüyor
Türk şirketlerinin mikro bazda performansının son derece iyi olduğunu, 2007 yılında da şirketlerin karlılıklarının artarak devam ettiğini ifade eden Erol, "Uluslararası piyasaların son derece dalgalı olduğu bir dönemde, Migros'un, piyasa fiyatının yaklaşık yüzde 11 üzerinde bir fiyatla yabancı bir girişim şirketi olan BC Partners'a satılması da, ülkemize ilişkin olumlu beklentiler ve küresel sermayenin ülkemize olan ilgisinin devam ettiğini göstermektedir" diye konuştu.

Sermaye piyasalarının güvenle büyüdüğüne vurgu yapan Erol, küresel sermayenin de Türkiye'ye geldiği zaman, öncelikle SPK'nın gözetimi ve denetimi altında bulunan şirketlere yöneldiğine dikkati çekti.