Haberler

Yüksek mimar Ziya Payzın

Tarih: 3 Mart 2008 Kaynak: Sabah Yazan: Hande Yaşargil Ateşağaoğlu
Yüksek mimar Ziya Payzın, içine el yazısıyla "Çok eski ve çok sevgili ilk, orta, lise ve üniversite arkadaşım yüksek mühendis Bülent Yaşargil'in torunu sevgili kızım Hande'ye sevgi, aile, tarih yolunda hatırlatmalar yapar ümidi ile çok sevgilerimle" yazdığı bir kitap uzattı bana evlilik hediyesi olarak. Kendi ailesini, büyüdüğü şehir Ankara'yı, eğitimini yani Cumhuriyetin eğitim devriminin önemli bir parçasını-, askerlik dönemini, mimari eserlerini, düşüncelerini kaleme aldığı "Mimar İmar Mamur" isimli kendi imali bir kitap. Bir solukta okudum elbet. Önsözünün bir yerinde adaşı Ziya Paşa'nın sözü var; "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde". Bugün pek çok kişinin hayatını tersi üzerine kurarak yaşadığı, başkalarını kandırarak aslında sözde başarılarla kendisini kandırdığı bir dönemde hatırlamaya çok ihtiyaç olan bir söz ama bu yolu tercih edenler zaten pek de okumuyorlar onun için ihtimal az. Hemen mamur ne demek diye merak ettim malum "dört başı mamur" lafının dışında pek duymamıştım, zaten girişte açıklamış benim gibiler için; "gelişip güzelleşmiş, bayındır duruma gelmiş" diye geçiyormuş sözlükte. Biricik dedemin -inanması zor ama- Ankara'dan İstanbul'a uzanan eğitim serüvenin her aşamasında birlikte olmuş, uzun boyu, beyaz saçları, ses tonu, seçtiği kelimeleri ve hala yudumlamaktan keyif aldığı içkisiyle karizması son derece yerinde, 80 yıllık arkadaşı, kitabına Osmanlı tarihiyle başlayıp Türkiye projesinin nasıl gerçekleştiğini ve bu ortam içerisinde kendisinin bir mimar olarak nasıl yetiştiğini paylaşıyor. "Büyük bir imparatorluğun becerisi, eğitimi, parası olan varsıl nüfusu birer bahane ile imparatorluğun bir parçasını koparıp ayrılmış; toprağına bağlı yoksul sınıf ise kanı pahasına savaşarak, kendini ve hayvanlarını besleyebilecek bir parçayı kedine yeterli sınırlar içinde yurt edinmişti. Bu yurdun adı Türkiye oldu. İçinde yaşayan rençber, çoban, küçük esnaf ile bunları yönetmeyi görev edinen asker, memur, ulemadan oluşan toplumun adı da Türk Milleti oldu. Türkiye coğrafyasının sıfatı Virane, Türk Milleti'nin sıfatı ise Cahil idi. Bu sıfatlar bazen sessiz, bazen de bağıra bağıra söylenmekte, millet aşağılanmakta idi. Bu iki yüz kızartıcı sıfat nasıl değiştirilecekti? Yani virane nasıl mamur, cahil nasıl aydın, bilgili, becerikli, atılımcı olacaktı?" Burada olay nedir? başlığı altında anlattığı bu bölümde Atatürk'ün bununla ilgili nasıl bir fikir ortaya atıp, tasarımını uzmanlardan destek alarak yaptırıp, insan, finans, fiziksek kaynaklarla enstrümanlarını oluşturup projesini tamamlatıp imarını sağladığını anlatıyor. "Proje istenilen maksada uygun imarı sağlarsa, sağlanan şey de mamur olur. Bu imarı tasarlayan kişi de mimardır" diyor. 1936 yılında liseyi bitirenlerden 50 kişinin özel bir sınavla Yüksek Mühendis Mektebi'ne (Y.M.M.) girişini, altı yıllık eğitimleri boyunca devam mecburiyetiyle nasıl 08.00 -17.00 arasında eğitim aldıklarını, bu saatlerin öncesinde ve sonrasında yaptıkları düzenli sabah ve akşam mütalaalarını anlatıyor Ziya Payzın. Altı yıl boyunca okudukları Taşkışla binasını, Dolmabahçe'ye doğru yürürken Atatürk'ü izleyip camdan alkışladıklarını gözünüzde canlandırıyorsunuz okurken. Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli binalarını yapmak üzere ülkeye gelen hocalarını, yurtdışına eğitime gönderilip geri gelen başarılı mimarları tanıtıyor. Ziya Bey, T.B.M.M. Başkent Anıtı için bir proje yapmış ancak o günün tarihi sebepleriyle gerçekleşmemiş, bu anıt için yaptığı çalışmaları anlatırken yaptığı yorum gerçekten sarsıcı; "Ne gariptir ki Avrupa kentlerinin her meydanında ya bir heykel grubu, ya güzel bir çeşme kompozisyonu veya bir obelisk görülürken; Türkiye'de halkın toplanmasından hep endişe eden yöneticiler kentlerde meydan fikrine karşı çıkmışlar, buralarda anıtsal figürlere yer vermemişlerdi. Sadece Atatürk'ün sağlığında Ulus Meydanı, Zafer Meydanı, Güven Anıtı yapılabilmişti. Daha sonrakiler Atatürk gibi halktan destek almak yerine ondan korkmuştur. Liderlikle ilgili ne kadar temel bir bilgi. Bir gruba ortak bir amaç ve vizyon dahilinde liderlik etmekle, bir grubu kendi amaçları uğruna maniple etmek birbirinden çok farklı şeylerdir. Liderlere saygı duyulur, maniple etmeye kalkanlara öfke duyulur ve cezalandırılırlar, bu yüzden tarih boyunca korkarlar ve korkmaya da devam etmelidirler.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.