Haberler

Sahi, neydi bu dönüşüm dedikleri

Tarih: 31 Mart 2008 Kaynak: Birgün Yazan: Gürkan Akgün
Zihnin öte-berisinde bir hafriyata girişmeli. Öyle derinlere de inmeye de gerek yok hani. Yıl 2004, gazetelerin orta sayfa boşluklarından bir haber: 2,5 yaşındaki çocuk, ıslah edilmemiş dereye düşerek can verdi. Yıl 2008, sabaha karşı polis baskınları ile yaşadıkları yıkımlar, kar, soğuk derken, yıkıntılardan inşa ettikleri çadırda yaşamlarını sürdüren 18 kiracı ailenin çocukları; halen daha ıslah edilmemiş dere kenarlarında oynuyorlar. Yer, Küçükçekmece’de Ayazma. Aradan geçen zamanda değişen bir şey, belki de her şey, orada artık bir mahallenin olmaması. 1978’lerde kurulmaya başlanmış, 90’lı yıllardan sonra da yoğunlaşan göçlerle bir yerleşim yeri haline gelen koca mahalleden arda kalan, yıkıntılar ve onların arasında yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veren insanlar. Onlara şimdi seçimlik bulgur, kömür bile çok görülüyor. Artık kimse, oy hesaplarının kerrat cetvelleri arasında onların adından söz etmiyor olsa gerek.

Çelişki tecelli etmiş bir kere hayatımıza ya, yakamızı bırakmaz. Yıkıntılar arasından havalimanlarının broşürü çıkıyor. 3-5 km öteden İstanbul’a yeni sakinler iniyor. Ha, sahi şu uzaktan görünen, rüzgârlıbahçe ‘Olimpiyat Stadı’nın işlemeyen rüzgâr panellerine kaç para yatırmıştınız? E peki, belediyenin çiçeklerle süslenmiş proje kitapçığındaki çağdaş, kaliteli yaşam kimler içindi? Neyse bu mevzuları, Çekmece Gölü marinasına yatlarıyla yanaşacak Abu Dabililer düşünsün. Biz ter kokan, sıkışık otobüslerinde, küçükten konuşmaya; yoksul, emekçi mahallelerin arasında, banliyö trenlerinden sarkarak hayatın gidişatını izlemeye devam edelim.

Belediyenin Taktiksel Hünerleri
Peki o 18 kiracı ailenin dışındakilere ne oldu? Belediye tüm bu zaman sonucunda taktiksel hünerlerini parıldatarak, tapu, o-bu çok da ayırt etmeden, ince eleyip sık dokuyarak imza sürecini tamamlamış. Zaten ilk imzalarla birlikte, mahalle de ılımlı, ılımlı çözülmeye başlamış. Bezirgânbahçe, Ayazma halkının “insanca” yaşam adına taşındığı, Halkalı’daki toplu konut alanı. Bir tek sokaklarında oynayan çocuklar aynı. Onlarda öyle kolay kolay toprağa basamıyor artık. Yoksulluk içinde üç beş kuruşu zar-zor toparlayıp gecekonduda çoluk çocuk yaşarken; kira bedelleri 50-150 YTL arasında, komşuların yanında, elektriği, suyu bir şekilde karşılarken, “çağdaş” olan iflahı da kurutacak cinsten. Enkaz bedelini dahi saymayıp, 180 ay borçlandırılan, elektriği, suyu zamlı ödeyip çevre düzenleme, yakıt, genel gider masraflarına boğulan insanları kaç kişi olursa olsun 90 m2 evlere tıkmak çağdaş olanmış, bunu da öğrendik. Çok fazla matematik denkleme girmeden, altyapısı bozuk, tuvaleti akan, damı çatlayan bu inşaat garibanı evlerde bakım ve onarım masraflarını da bir yerlere yazdık. Üst üste ekledik, TÜFE oranlarına göre de ödeme günlerini, meblağlarını ayarladık ama biz hakikaten burada bir çıkış yolu bulamadık. İşlerinden, yerlerinden edilen onca insan da pek bir yol bulamamış gözüküyor. Bezirgânbahçe’deki evlerin pancerelerinde gün geçtikçe satılık ve kiralık ilanları artıyor. TOKİ ise sözleşme süresi öngörmesine rağmen sitenin yönetimini dahi orada yaşayanlara bırakmıyor. Yaşayanların haklarını, onlar adına hararetle “savunmaya” devam ediyor.

Direnişi Ayakta Tutma Zamanı
Ha, sahi! ne diyordu plan notları; “İstanbul’dan üretimi dışarıya taşımak gerek”. Alâ, alâ... Aslında buna oturaklı bir üretim ilişkileri analizi yapmak gerek de, ona da neyse. Analizden önce, şimdi bir arada durmanın zamanı. Başıbüyük’te gaz bombalarına, polis coplarına, panzerlere karşı, oradaki kadınların direnişini ayakta tutma zamanı. Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu dönemde, kendisinin garantisiyle “yasallaşan”, yıllardır belediyenin hizmet götürdüğü 1762 konutluk bir mahalleyi, “enkaz bölgesi” olarak gösterip yıkım tehdidi ile baş başa bırakan belediyeye, orada yaşayan insanların yalnızca seçim dönemi yetişen birer canlı olmadığını gösterme zamanı. Kolluk kuvvetlerinin marifetiyle, mahallenin göbeğine set çekip, korunması gereken su kaynakları ve yeşil alanları üzerinde inşaat yapmak isteyen müteahhitler kralı TOKİ’ye bilimsel bir karşı duruş zamanı. Ama en önemlisi, günlerdir mahallenin ortasında çadır kurup nöbet tutan insanlarla birlikte dayanışmanın ve yok sayılmadan, ranta bulanmadan başka türlü yöntemlerin de olduğunu gösterme zamanı.

Örnekler çok, mevzu girdaplı, iktidarın yöntemleri ise oldukça çetrefilli. Kentsel dönüşümün bilimsel kollarında, katılımcı ve şeffaf yöntemler aranıyor belediye meclis salonlarında. Üşenilmiyor, akşam vakitlerinde tek tek evlere gidiliyor, hoş sohbet ortamlarda birkaç imzaya değişiyor yaşamlar. Çok da zorlanırsa devletin eli bükülmüyor, kolluk kuvvetleri imdada yetişiyor tabii. Sermayeye amin denmiş bir kere, alınan Allah rızası da, Sulukule’de içinde insan yaşayan evlere atılan faşizan çarpılar da aynı kapıya çıkıyor. Ha, sahi! Ne diyordu Sayın Başbakanımız “Sulukule’yi o ucube halinden kurtarıp, modern, çağdaş ama tarihi bir sokak, tarihi caddelerle donanmış bir yer haline getirdiğiniz için size teşekkür ederiz, diyeceksiniz”.

Evet! Hepinize teşekkürü bir borç biliriz.

Halk kendi sürecini kendi yaratmak üzere ırmak ağızlarında toplanmaya başlamıştır, deltalarda yatıyor çoluk çocuk... Irmaklar tersine akıtıldığı sabah, ayaklar baş olacak, başlar ayak, hangi kaynaklara gidileceğini biliyor halk. (Ece Ayhan, Ölümün Arkasından Konuşmak, 1970)
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.