Haberler

Değişiklik

Tarih: 9 Mayıs 2008 Kaynak: Akşam Yazan: Cengiz Türksoy
Bu hafta önemli bir değişiklik oldu ve artık okurlarımızla cuma günü buluşacağız. Cuma en sevdiğim gündür. Hem çalışılan; hafta boyunca kotarılan işlerin sonucunun alındığı ürün derleme günü hem de bir sonraki gün tatil olduğu için neşemize neşe katan bir gündür cuma. Ama benim için cumanın bu özelliğinden çok yapılmış olan değişikliğin kendisi anlamlı, çünkü oldum olası değişiklikleri severim.

Ne güzel şeydir bir şeylerin değişmesi. Her değişim bir yenilenmedir. Yeni bir soluk, yeni bir heyecan; yeni beklentiler ve yeni bir başlangıçtır değişim. Oysa kimileri yenilikten -nedense- hiç hoşlanmazlar. Her şey olduğu gibi, alışıldığı biçimde kalsın isterler. Ne yazık ki bu “kimileri” ülkemizde çoğunluktur ya da çoğunluk olmasa da egemendir. Değişime karşı direnir de direnirler. Anadolu’nun birçok yerinde kullanılan ve daha çok gençlere, kadınlara ve çocuklara söylenen “icat çıkarma” sözünü onların ataları üretmiştir mutlaka. “Böyle gelmiş ama böyle gitmesin” bile demeyen ama küçük de olsa yaşamın şurasında, burasında küçük değişiklikler olmasını isteyenlere böyle derler oralarda. Bu istekler hiç kuşkusuz ya gençlerden ya kadınlardan ya da çocuklardan gelir genellikle ve yanıt hazırdır; icat çıkarma! “İcat”tan, yani yenilikten nefret ederler sonra da yılgın bir tavırla “böyle gelmiş, böyle gider” diye söylenirler. Öyle gelenin öyle gitmesinde asıl sorumluluğun kendilerinde olduğunu bir an bile düşünmezler.

İnsan iradesine bağlı değişim, her şeyden önce “değişiklik isteğiyle” başlar ama yalnızca istemekle hiçbir şey değiştirilemez. Değişimi isteyen değişmeyi de göze almalıdır. Değişime direnenlerin belki de asıl korkuları budur. “Eski köye yeni adet”ten nefret ederler. Adetler de köy kadar eski olmalı, öylece kalmalıdır onlara göre; çünkü adetler insan davranışlarına özgüdür ve onların değişimi insanın değişimi demektir.

Aslında, bir büyük filozofun dediği gibi “değişmeyen yalnızca değişimin kendisidir”. Evrende her şey değişir. İsteseniz de istemeseniz de böyledir. İsterseniz, değişimin öznesi olursunuz; yönünü ve niteliğini belirleyebilirsiniz. Her koşulda var olanı korumak için değişime direnirseniz hem bunu sonsuza değin başaramazsınız hem de başkalarına ya da kendiliğindenliğe bağlı değişimin nesnesi olmanın ötesine geçemezsiniz.

Değişimin öznesi ya da nesnesi olduğumuz durumları en çok kent yaşamında gözleyebiliriz. Örneğin; planlı kentleşmenin kent yaşamında sağladığı yararlar ile kendiliğinden gelişen kentlerde yaşanan olumsuzluklar bu konunun çarpıcı örnekleriyle doludur. Uzun, orta ve kısa erimde yapılması gerekenlerin; ne zaman, ne kadar ve nasıl yapılacağının bugünden belirlendiği kentlerde değişimin öznesi tüm kentlilerdir. Kendiliğinden gelişen kentlerde ise değişimin öznesi belki yine insanlardır ama onlar kentlilerin ancak küçük bir bölümüdür. Büyük çoğunluk değişimin nesnesi olarak, yaratılan olumsuzluklara mahkûm olurlar. Bu tür olumsuz değişime ayak direyenlere karşı “icat çıkarmayın” ya da “eski köye yeni adet” üretmeyin diyenlere bakınız; olumsuz değişimin öznelerini görürsünüz. Kentlerimizin bugünkü sorunlarının köktenci çözümünü sağlayacak değişiklikler için öncelikle bugünün özneleri ile nesnelerinin yer değiştirmeleri gerekmektedir.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.