Haberler

UNESCO’nun İstanbul ‘ödün’leri

Tarih: 15 Mayıs 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Oktay Ekinci
Tarih 10 Mayıs 2008, cumartesi...

Bursa’daki Tarihi Kentler Birliği (TKB) toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Gül, belediyelerin kültür mirasından da “sorumlu” olduklarını; bu nedenle TKB’den “memnun” olduğunu söylüyor.

Tarih yine 10 Mayıs, yani aynı gün...

İstanbul’da incelemelerine başlayan UNESCO heyetindekiler, süregelen “sorumsuzluklar”ı yine “şaşkınlık”la izliyorlar. Suriçi’nin yönetim planı hâlâ yok; restorasyonlar özensiz; otomobilden arındırma başlamamış; Zeyrek ve Süleymaniye daha da sahipsiz.

Yani 10 Mayıs 2008, koruma tarihimize belki de şöyle geçiyor: “Cumhurbaşkanı‘nın Bursa’daki ‘memnuniyeti’ ile UNESCO’cuların İstanbul ‘kaygıları’nın ‘eş zamanlı’ yaşandığı gün...”

Çünkü TKB buluşmasında Gül’ü dinleyenler, kentsel miraslarına sahip çıkma sözü vererek kolları “birlikte” sıvayan “duyarlı” belediyeler.

İstanbul’da, UNESCO’ya bilgi verenler ise dünyanın en azman binalarını kente dikme hevesindeki yönetimin “çaresiz” uzmanları.


"Sivil" başarılar
10 Mayıs’ın Abdullah Gül değerlendirmesini, dünkü yazımızda özetlemiştik (ÇED Köşesi). UNESCO cephesi ise kısaca şöyle;

Heyetin “olumlu” gördüğü ne varsa, onların NGO dedikleri “sivil kuruluşlar”ın eseri; “olumsuz”lar ise belediyenin ve hükümetin.

Örneğin Galataport ve Haydarpaşa projelerinin dava açılarak durdurulması; ya da “katılımcı yönetim planlaması” için meslek odalarının ve üniversitelerin tüm toplantılarda eksiksiz yer almaları UNESCO’yu sevindirdi.

Buna karşın başta “Sulukule dramı” olmak üzere, tarihi kentte izin verilen yüksek apartmanlardan SİT alanındaki uygunsuz düzenlemelere kadar ne kadar siyasi uygulama varsa, “suratları ekşi”tti...

“Sivil duyarlılık” ile “resmi duyarsızlık” arasındaki bu açık fark, acaba başka hangi ülkelerde vardır?

Ne var ki UNESCO kurmaylarının bu gerçeği görmezden gelen ve olumlu bulduklarını da siyasilere mal eden söylemleri, “BM’nin sivil örgütüyüz” demelerine doğrusu hiç yakışmadı.

Hele heyetin başında gelen, UNESCO Dünya Mirası Merkezi Başkanı Francesco Bandarin’in Sultanahmet’teki arkeolojiyi altına alan otel inşaatına, adeta “onay” vermesi ise Türkiye’nin kimlik değerlerini yok oluştan kurtarmak için “ulusal duyarlılığı yükseltmek” çabalarına katılmak yerine; sadece “dış güçlere güven bağlayan”ları kim bilir ne hale düşürmüştür.


"Yargı"mıza aymazlık
Bizans’ın “üzerinde” yükselen otel, Danıştay’ın “dur” kararına rağmen durdurulmadı. Bu hukuk dışı uygulama için yüksek yargının “olamaz” kararına UNESCO’dan da destek bekleyenler ise “sonuçta otel orada oda sayısını artırmaya çalışıyor...” diyerek ekonomi dersi veren Bandarin’den şunları da duymasınlar mı? “Görsel etki açısından bu ek inşaatın dramatik sonuçlar yaratmadığını; ‘kabul edilebilir’ sınırlarda olduğunu söyleyebilirim...”

Bu sözleriyle Türk yargısını, -tıpkı AB’li siyasiler gibi- sorumsuzca “eleştirmiş” olan Bay Bandarin, geçenlerde, “Mahkeme kararını neden uygulamıyorsunuz” sorusuna “UNESCO’yu bekliyorum” diyen Eminönü Belediye Başkanı‘nı kim bilir ne kadar sevindirmiş olmalı... İnsan düşünmeden edemiyor; acaba belediye, Bandarin’in “fikri”ni önceden biliyor muydu?

UNESCO liderine sormak gerekiyordu: “Uygulamayı tarihe darbe olarak gören Türkiye Mimarlar Odası‘nca açılmış bir davaya karşı UNESCO’nun da saygı duyması, hatta desteklemesi gerekmez mi?”


"Plan" yok ama var!
Nitekim Bandarin, Galataport ve Haydarpaşa projelerinin durdurulmuş olmasını bile “siyasi karar” zannederek pek beğenirken (!) bu gelişmenin meslek odalarınca “mahkeme”ye gidilerek sağlandığını ya bilmiyorduya da unutmuştu..

Aynı nedenle “bizi alarma geçiren temel eksiklik” dediği yönetim planının hâlâ ortada olmaması konusunda “umut”lu olduğunu ise şöyle açıkladı: “Plan hazırlanmaya başlanmış...”

Oysa hazırlanması bir yana, yeni yasalarla durumun daha da geriye gittiğini; örneğin Suriçi’nde kurulacak tek belediyeye, ille de “Fatih” denebilmesi için, Sarayburnu, Sultanahmet, Süleymaniye, Beyazıt, Kapalıçarşı ve Hanlar Bölgesi gibi dünya mirasının en gözde semtlerini barındıran Eminönü’nün tarihten gelen kimliği ve gururuyla bir kenara itildiğini, acaba anımsatan olmuş mudur?


"Amerika Uzmanı" ve biz!
UNESCO heyetinin aslında 3 kişiden oluştuğu biliniyordu; Avrupa ve Kuzey Amerika Bölümü Başkanı Mechtild Rossler, ICOMOS Uluslararası Ahşap Bilimsel Komitesi Onursal Başkanı David Michelmore ile üye Junaid Sorosh Wali...

Bu isimler öğrenildiğinde, Bardarin’in nereden çıktığını merak edenler; örneğin “Orta Avrupa” ve “Kuzey Amerika” ile İstanbul’un ne ilgisi olduğunu da düşünmeye başlamış olmalılar.

Heyet Başkanı her soruya kendisi yanıt vererek siyasi erki kollayan açıklamalar yaparken, İstanbul’u “göndermek” istedikleri “Tehlike Altındaki Miras” listesi için de “Orta Avrupa”cı ve “Kuzey Amerika”cı Rossler şunları söylüyordu: “Bu bir kara liste değil, uluslararası topluma bir yardım ve destek anımsatması...”

Demek ki İstanbul, Dünya Mirası listesinden buraya alınırsa, dünyanın takdirini değil, yardımlarını bekleyecek!...

Miras listesinde sadece “gurur”umuzla kalmak yerine, tarihe karşı “aymaz”lık listesinde “mağdur”ları oynamak, size de “malum tutumlar”ı anımsatmıyor mu?
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.