Haberler

Bir İstanbul katliamı

Tarih: 7 Temmuz 2005 Kaynak: Sabah Yazan: Ömer Lütfi Mete

İstanbul binlerce yabancı mimarın buluştuğu toplantıya ev sahipliği yaparken bastırıveren sağanak alıştığımız kent sellerine yol açınca 'çarpıcı başlık' tutkunu medya adamı işin kolayını buldu:
-Dünya mimarları bu rezaleti izledi.

Kendi kendimizi aşağılama fırsatı bulunca ne kadar da mutlu oluyoruz.
-Batı'da şöyle, bizde böyle. Onlar şunu yapıyor, biz bunu yapıyoruz.

İki asırdır bütün aydın müsveddelerimiz bu kıyaslama ile geçinir. Yetişen sade insan da böylece aşağılık duygusunun zebunu olarak konumlanır. Çünkü vatandaş aydın müsveddesinden sadece son iki asrın özetini okuyup dinler. Bilmez ki, iki yüz yıl kadar önce kendi ülkesine gelen yabancıların birçoğu bizim şimdiki aydın müsveddelerimizden hiç de farklı değillerdir. Onlar da İstanbul'un temizliği, düzeni, sükuneti, huzuru ve güzelliği karşısında çarpılırlardı. İçlerinden sözgelimi Dernshau gibi bizim aydın müsveddemizin bire bir muadili olanlar kendi ülke ve insanlarını aşağılayarak kıskançlıkla İstanbul'u ve sakinlerini yüceltirlerdi. Avusturya elçisi Bousbeq gibi halis aydınlar ise saygı ve hatta hayranlık yanında özgüven sahibi de oldukları için güzelliği takdir ederken ders çıkarmaya çalışır, kendi ülkesine ve toplumuna yönelik aşağılayıcı bir kıyaslama şehvetine kapılmazdı.

Dernshau derin bir haset ve hatta kinle 'bizimki böyle berbat, Türklerinki şöyle muhteşem' diye yazarken Bousbeq özgüvenini hiç sarsmadan gözlediği farkı kayda geçirirdi:
- İstanbul'un Müslüman mahalleleri pırıl pırıl ve düzenlidir. Yahudi ve Hıristiyan cemaatlerinki ise pislik içinde. İstanbul'da hangi mahallelerin Müslümanlara, hangilerinin öteki cemaatlere ait olduğunu anlamak için leylek yuvalarına bakmanız kafidir. Zira bacalarında leylek yuvası olan evler kesinlikle ve daima Müslümanlarınkilerdir. Gayr-ı Müslim bacalarına leylekler yuva kurmaz.

Buradan övünç çıkarmak ucuz kahramanlık:
-Ya gördünüz mü, işte Müslüman temizliği, işte ötekiler!

Yeryüzünü imar etmekle sorumlu Müslüman yanı başındaki şu veya bu inançtan insanların mahallesindeki pisliğin de hesabını vermek durumundadır. Eğer böyle bir farkla övünmek doğru olsaydı, bugün Avrupa'da yaşayan göçmenlerin mahallelerinin berbat, yerlilerin semtlerinin kusursuz görünmesi de o ülkelerin şanından sayılmak gerekirdi.
Kısır güncel mukayeselerle geçinen aydın müsveddesine inat kıyaslama dairesini biraz daha geniş çizmemin sebebi, genellemelerin ve kapsamlı yargıların yanıltıcı yönünü vurgulamak.

Mesele şudur:
Evet, biz bugün geriyiz. Tıpkı dün de Avrupalıların geri olduğu gibi (Sanayi devrimini geç idrak eden Almanya'nın bir asır kadar önceki Berlin'i şimdiki İstanbul'un en iğrenç semtlerini andıracak varoşlarla kuşatılmıştı. Orada kadın işçilere ve çocuklara uygulanan muameleler bugün her haysiyetli Avrupalının yüzünü hala kızartmaya devam edecek kadar vahşidir).
Dün orada, bugün burada. Kur'an ifadesiyle 'bunlar insanlar arasında dönüştürdüğümüz günler' değil de nedir? Tarih ölçeğiyle bakıldığında insanoğlunun irsi ve mecazi soyluluğu ile soysuzlaşıvermesi arasında sadece bir anlık mesafe görülür.

Dün biri yücelir, bugün başkası, yarın öteki. Önemli olan kozmik terazide toplam insani değerler açısından milletin edindiği genel sıralamadır.

Bu yüzden günümüz Türkiye'sinin şu veya bu ülkeye göre çok daha zelil ve kötü kabul edilmesinin mantığı yoktur. Yalnız biz Türkler için bu kuralı zorlayan korkunç bir katliamımız vardır. O da İstanbul'a kıymışlığımızdır. Bu şehre katliam uygulamış kuşaklar olarak kendi kendimizi ne kadar aşağılasak azdır!

Bizans'tan devraldıktan sonra kentin yeni kimliğini eskisiyle uyumlu biçimde geliştirebilmiş, birinci sınıf bir estetik kaygı ile sivil ve resmi mimaride aşılmaz harikalar yaratan bir milletin nesilleri nasıl böyle bir katliamın failleri olabilmiştir?

Tarih sahnesinde yer aldığı günden beri Türk milletinin irtikap ettiği en büyük suç İstanbul'a yığdığı ölümcül beton kabusudur.

Bu şehirdeki benzersiz insanlık mirasını kurtarabilmek için, 1950'lerden sonra çakılmış bütün çivilerin, dikilmiş bütün binaların yıkılmasını göze alabilecek çapta bir siyasi ve estetik iradeden başka hiçbir umut yoktur.

Depremin yıkamayacakları da dahil bütün iğrençliği ile yeni İstanbul'un yok edilerek tekrar inşa edileceğine inanıyorum.
Üstelik bundan muazzam helal kazançlar elde edilebilecektir.

Reçetesini, kavuşacağımız ilk estet başbakana hediye edebilmeyi umuyorum.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.