Haberler

Kent Yorum

Tarih: 2 Temmuz 2008 Kaynak: Birgün Yazan: Murat Cemal Yalçıntan
Tarlabaşı da kentsel yenileme projelerinden nasibini aldı. Kentin göbeğinde, giderek daha çok göze giren, küreselleşen, pahalanan İstiklal’in dibinde olacaksın ve olduğun gibi kalacaksın! Hele olduğun hal, Kürtler, Romanlar, bekârlar, travestilerden oluşuyorsa! Her birine şüpheyle bakılan bu gruplara, “hangi hakla bu mekânda yaşarsınız” diye soracakları günü beklemiyor muyduk?

Beyoğlu Belediyesi çeşitli mimari bürolar ve yatırımcılarla çalışmış, çalışmalarının sonuçlarını Beyoğlu’nda sergileyerek de katılımcı bir yaklaşıma yol açmış! Projelerin sahibi mimarlar ve belediye, sivil oluşumlardan sosyal sorunlara yönelik çare bekleyişindelermiş! Dahası ve “ne fena”sı, belediye, yatırımcılar ve Tarlabaşı’ndaki mülk sahipleri arasında uzlaşmayı sağlayacak bir “uzlaştırıcı” da bir süredir bölgede çalışıyormuş!

Tekrara giren yazılarımızın nedeni, bizim ayıbımız ya da tembelliğimiz değil, sürekli yinelenen hatalar!

• Katılım dediğimiz, yapılana görüş almak değil, birlikte karar almak, birlikte yapmaktır... Yapılanı sergileyip görüş almak, katılan kesimleri edilgen hale getirir, yapılan üzerinden düşünmek zorunda bırakır, alternatif hallerin göz ardı edilmesine neden olur...

• Bir mimarın ya da plancının yaşayanı göz ardı ederek ürettiği her proje hanesine başarısızlık olarak yansır. İşi, yaşayanlara/kullanıcılara yönelik mekânlar oluşturmak olan mimar ve plancı, işini, yaşayanları/kullanıcıları rızaları olmaksızın değiştirecek mekânlar kurgulamak olarak yorumladığında sermayenin ya da devletin kölesi olur, kenti de sermayeye ya da devlete teslim eder...

• Bir mimarın ya da plancının sosyal ve ekonomik hali çözümlemeden girişeceği her tasarım işi toplumsal meşruiyetten yoksun olacaktır. Çizilen her bir çizginin insanların sosyal ve ekonomik koşullarına yapacağı etkinin farkında olmayan mimar ve plancının diplomasını kendi kendine yırtıp atması gerekir. Yarattığı etkinin farkındaysa ve buna rağmen çizmekten imtina etmiyorsa, o diplomayı yırtıp atmak bize düşer!

• Belediyelerin asli görevi, sınırları içerisinde yaşayan insanlara hizmet götürmektir... Bu görev sınırları dahilinde yaşayan insanları sınır dışı etmek anlamına gelecek projeler hazırlamak olarak yorumlandığında belediyeler asli görevlerini yapmamış olur, hatta aksini yaparak suçlanabilir hale gelir! Bir mekânı makyajlamak, içinde yaşayanların kılığını kıyafetini daha da bozuyorsa hizmet sayılmaz! Hele içinde yaşayanlar bozulan kılık ve kıyafetleriyle başka bir mekâna gitmek zorunda kalıyorlarsa zulümden bile bahsedilebilir! Belediyenin Tarlabaşı projesi yüzde 80’e yakını kiracı olan Tarlabaşı halkı için zulümdür...

Bu zulümü pazarlık masasına yatırmak üzere “uzlaştırıcı” atamak ise, üzerine yorum yapmak açısından bizi aşar, Gramsci’nin alanına girer... Proje tek taraflı olarak hazırlandıktan sonra, projeyi karşı tarafa (yaşayanlara) kabul ettirmek için, projenin karşı tarafın üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri azaltıcı önlemler geliştirmek üzere mahalleye sürülen uzlaştırıcı, devletin ve sermayenin ikna aracı haline gelmiştir...
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.