Haberler

İstanbul’un kabusu sadece 6 ay gecikti

Tarih: 9 Temmuz 2008 Kaynak: NTVMSNBC Yazan: Yasemin Arpa
UNESCO’nun İstanbu’a eksiklerini tamamlaması için 2009 Şubatı’na kadar süre vermesini değerlendiren uzmanlar, Dünya Mirası listesinden çıkartılmasının 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul için “kabus” olacağını söylüyor.

2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin ilk girişimcilerinden Dr. Cengiz Aktar’a göre “Türkiye uzatmaları oynuyor. Bu çok tehlikeli bir rahatlama”. Aktar, “İstanbul’u tehlike altındaki miras listesine düşmekten kurtaracak kurum varsa, o da 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesidir” diyor. İstanbul 2010 Kentsel Uygulamalar Direktörü Mimar Korhan Gümüş’e göre de “bu sefer iş çok ciddi”. Gümüş, UNESCO’nun Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirip getirmeyeceğine dair acil bir soru sorduğunu ve “2010 Avrupa Kültür Başkenti olmadan önce İstanbul’u atarız” dediğini söylüyor. Yrd. Doç. Dr. Asu Aksoy ise Sulukule’de örnek bir çalışma yapılmasının İstanbul için önemli bir puan olacağı görüşünde.

İstanbul’u 1985’te “Dünya Mirası” listesine alan BM’nin Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 2004’ten beri bu konuda şüphe taşıyor ve durumu yakından izliyor. UNESCO Dünya Mirasını Koruma Komitesi, 2006 yılında İstanbul için kapsamlı ve sert bir rapor vererek, Türkiye’ye 2008’e kadar süre tanıdı. Geçtiğimiz günlerde komite adına bir heyet, İstanbul’a geldi ve teftiş yaptı.

Hazırlanan rapor, komitenin Kanada’nın Quebec kentinde yaptığı toplantıda değerlendirildi. Eksiklerin giderilmediği kanısıyla, bu kez 2009 Şubatı’na kadar süre verildi. Bu sürede de eksikler tamamlanmazsa, İstanbul “Dünya Mirası” listesinden çıkarılıp “Tehlikede Altındaki Miras” listesine düşecek.

Dr. Cengiz Aktar (Avrupa Kültür Başkenti girişimci-danışmanı): “İstanbul Bizimdir Karışamazsınız" Tavrı 
UNESCO Türkiye’ye süre verdi. Ancak bu çok tehlikeli bir rahatlamadır. Türkiye uzatmaları oynuyor. Bu kazanılmış bir zaman değildir. 2006 yılındaki raporda Türkiye’nin Şubat 2008’e kadar, yani 2 yıl içinde bir koruma planı çıkarması isteniyordu. Yetkililer bunu beceremediler. Şimdi süreyi kısalttılar, 1 Şubat 2009 tarihini verdiler. 2006’dan 2008’e kadar çıkarılamayan koruma planı 6 ayda nasıl çıkarılacak? Durum vahim. Bir alttaki listeye düşme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bunun şakası yok. Çünkü Türkiye 2010 Kültür Başkenti. Avrupa Kültür Başkenti olacak ülkenin, bir önceki yıl listeden düşürülmesi herhalde bir kabus olacaktır. Çok kötü bir mesaj olur, bunun şakası yok. Biz bu meseleye son derece yerel bakıyoruz ve tavrımız şu: “İstanbul benimdir, yakarım yıkarım, istediğim gibi restore ederim, her tarafını ellerim, bana kimse karışamaz!” Özellikle Büyükşehir Belediyesi’nin tavrı budur. “İstanbul 1453’ten beri bizimdir, kimse de bize karışamaz...” Ana tavır budur.

Projeler Standart Dışı, Ama Fener-Balat Örnek
Rapor, “Uluslararası standartlara -yani UNESCO’nun tayin ettiği koruma, yenileme standartlarına- uymuyorsun. Yaptığın işlerin bunlarla alakası yok” diyor. Bugüne kadar yapılmış Küçük Ayasofya, surlar, Süleymaniye olsun; bütün bu projelerin kavramsal yaklaşımında ve icraatında projelerin tamamen standart dışı düşünülüp hayata geçirildiğini söylüyor. Bu bile yeter. İnsan utanır. Buna karşılık mesela AB fonuyla yapılan Fener-Balat projesi vardır. İstanbul’da bu devamlı küçümsenir, aşağılanır, görmezden gelinir. Bunun da örnek proje olduğunu söylüyor rapor. Dünyadan ne kadar kopuk olduğumuz söyleniyor yani. 5366 sayılı yasa, yenileme yoluyla koruma yasası, her türlü yıkımı yapmaya açık bir yasa. “Koruma falan yapmıyor, daha çok arsa spekülasyonuna yarıyor” deniyor.

Rapordaki İfadeler Zehir Zemberek
“Bizi beğendiler, sorun yok” diye düşünülüyor. Oysa uluslararası kuruluşların, özellikle BM kuruluşlarının raporlarını değerlendirirken şuna dikkat etmek gerekiyor: Bu raporlar hükümetlararası ortamda yazılır. Dolayısıyla söyleyeceğini her zaman diplomatik dille, yani lisan-ı münasiple söyler. Hiçbir zaman köşeli laflar etmezler. Dolayısıyla bu lisanı doğru okumak ve bunu azımsamamak gerekiyor. Yani bunun ardındaki mesajı, satırlar arasındaki mesajı çok iyi okumak gerekiyor. Bardağın dolu tarafını mı, boş tarafını mı görelim dersek, rapordaki müspet ifadeler ilk başta yer alıyor, ondan sonrası zehir zemberek. Zaten başka türlü olması beklenemezdi. Müspet bölümlere bakacak olursak, hem insan, hem mali kaynaklar konusunda bir takım gelişmelerin olduğu söyleniyor. Ama ondan sonra ayrıntılara girer girmez ve özellikle öneriler bölümünde son derece güçlü ifadelerle eğer 1 Şubat 2009’a kadar söylenenler yapılmazsa başımıza neler gelebileceğini de açıkça söylüyor.

2010 Avrupa Kültür Başkenti Kurtarabilir
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi, kentin dünya mirası kültürünü öne çıkaracak projeler üretmesi gerektiğini söylüyor; bu çok önemli. Sonuç itibarıyla 2010’a çok iş düşüyor. Eğer İstanbul’u “tehlike altındaki miras” listesine düşmekten kurtaracak kurum varsa, o da 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesidir. Yapılması gereken işleri teşvik edecek olan 2010 olacaktır.

Korhan Gümüş (İstanbul 2010 Kentsel Uygulamalar Direktörü): Bu Sefer İş Çok Ciddi
Bu sefer süre verilmiş değil aslında. Bu sefer doğrudan doğruya, şartlara uyacak mısınız, uymayacak mısınız, imzaladığınız taahhütleri yerine getirecek misiniz getirmeyecek misiniz diye, UNESCO acil bir soru soruyor. Bu acil soruyu kısa dönemde nasıl cevaplandıracağımız önemli. Fazla imkan da yok. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması belki buna bir çözüm sağlayabilir. Ama o da büyük bir vizyon gerektiriyor. Bugünkü belediyenin yapması çok zor. Bu sefer iş çok ciddi. “2010 Avrupa Kültür Başkenti olmadan önce İstanbul’u atarız” diyor UNESCO. 2006’da iki sene tanınmıştı, şimdi 6 ay süre verildi. Adım atılmazsa İstanbul’u liste dışına koyacaklar.

UNESCO Tehdit Değil Fırsat 
2009 sonuna kadar değil, 2009 Şubat’ına kadar yönetim raporunun hazırlanması isteniyor. Raporda kentsel canlandırma, mahalle iyileştirme, restorasyon çalışmalarının sözleşmelere uygun olması isteniyor. UNESCO Konvansiyonu dışında ona kılavuzluk eden başka sözleşmeler, ekler var. Türkiye bunlara uymayı 1985’te taahhüt etti. Sihirli bir değnek yok elimizde. Yönetim planı zaten İstanbul gibi bir kentin mutlaka yapması gereken bir şey. 1990’larda bütün şehirler bunu yaptı. İstanbul 20 senelik bir gecikme ile hareket ediyor. İstanbul halkının lehine olacak olan bir şey. İstanbul halkı kendi refahının gelişmesi için yönetimle diyalog kuracak; turizm sektörü, bütün ticari kuruluşlar... En önemli şey, bu planın İstanbul için nasıl bir fırsat olduğunun anlaşılabilmesi. Tarihi yarımada ile ilgili projeler her seferinde iptal ediliyor. Hepsinin üstünde abuk sabuk kararlar var. “İMÇ’yi Osmanlı konağı yapıyorum” diyor, yok... İstanbul gibi bir şehrin 1900’lerdeki gibi yönetilmesi mümkün değil. Çok aktörlü bir planlama modeline geçilmesi gerekiyor. UNESCO da bize bu fırsatı sunuyor. UNESCO bir tehdit değil, bir fırsat.

Yrd. Doç. Asu Aksoy (İstanbul 2010 Kentsel Uygulamalar Danışmanı): 2010 Ajansı Sulukule için Örnek Arıyor
Sulukule alanında örnek bir çalışma yapılması, çok önemli olacaktır diye düşünüyorum. İnsanları yerinden etmeden, kültürel varlıkları korumaya yönelik bir projenin gündeme getirilmesi çok olumlu, önemli bir adım olacaktır. Rapor incelendiğinde Sulukule’ye refere edilerek deniyor ki; burada yaşayan insanlarla, buradaki kültürel toplulukla bir yenileme çalışması yapılmalı. Buradaki insanlar dışarıya atılmadan, yerinden edilmeden, kültürel değerlerini de koruyacak şekilde, sadece binalar değil tarihi ve kültürel mirası insanlarla birlikte ele alınmalı, deniyor. Bu çok net söyleniyor. Sulukule için geç değil. Ortada bir yenileme alanına ilişkin proje çalışması var. Mülklerin satılması işlemi başlamış durumda.

Kamulaştırmaya yönelik belediyenin girişimleri var. Bütün bunlar süreci komplike hale getiriyor. Konutlar el değiştiriyor, yeni sahipler var.. Buna rağmen mevcut ve yeni mal sahipleriyle, hem gitmek hem de kalmak isteyenlerle birarada toplantılar yapılarak, bütünlüklü bir çalışma yapılabilmeli. Herkesi memnun edecek bir kentsel uygulamanın yapılabileceğini düşünüyorum. Üstelik İstanbul 2010 Ajansı da yurtdışından bu konudaki örnekleri taşıyarak bir çalışma başlatmak istiyor. Ekonomik olarak fakir ama kültürel olarak korunması gereken bir topluluğun ihtiyaçlarına yönelik, aynı zamanda yeni gelen ihtiyaç sahiplerine yönelik komplike bir projeyi çalışmak, geliştirmek mümkün.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.