2001 sonrasındaki yüksek ekonomik büyümeden ‘nasiplenen’ Anadolu kentleri belirgin biçimde kendilerini gösteriyorlar. Eminiz ki, birçoğumuz bu gelişime örnek olarak Gaziantep, Denizli, Kayseri ve Konya’nın adlarını rahatlıkla sayabilir. Bu kentlerin çoğu, 2001 öncesinde de gelişimleriyle dikkat çekiyorlardı. 2001 sonrasındaki farklılık, bu kentlerin farklı özelliklerini ya da geri planda kalan değerlerini bir kent markası içinde yeniden parlatmaya başlamalarıdır. Kent markası ve bu markanın değerlerini oluşturan unsurlar yeniden ‘elden geçirilerek’ katma değer unsuru haline getirilmeye başlanmıştı.
Uzunca süredir bizim dikkatimizi çeken, ‘üç büyüklerin’ küçüğü olarak kendi kabuğuna çekilen, son 6-7 yıllık ekonomik büyüme ve gelişme ivmesinden pek de nasibini alamadığını düşündüğümüz kentimiz İzmir’di. Kimi merkezi hükümeti suçlayabilir, kimi seçilmiş bir yerel yöneticisinin erken kaybını. Ama aslında İzmir’in bu konuda ‘fark edilen’ bir çabasının da olduğu söylenemezdi.

Son dönemde, Expo 2015’in İzmir’de yapılması için gösterilen bir çaba oldu. Ancak bunun cılız kaldığı çok açıktı. Ancak bunun, İzmirliler için deneyim hanesine yazılan, dersler çıkarılan bir süreç olduğu anlaşılıyor.

İzmir cephesinde, kaybedilen zamanın telafisi için kollar sıvanmış görünüyor. Bu konuda ciddi olduğunu düşündüğümüz inisiyatif ise, Ekrem Demirtaş başkanlığındaki İzmir Ticaret Odası tarafından geliyor.

İzmir kent markası için kurumsal çerçeveli bir girişim başlatan İzmir Ticaret Odası (İZTO), İzmir için çoklu bir strateji geliştirmiş. Bir taraftan İzmir’e gelen turistlerin daha fazla zaman geçirmesi, konaklaması hedeflenirken, bir taraftan İzmir’in ekonomi buluşmalarının önemli merkezlerinden biri haline getirilmesi hedefleniyor. Şimdiden bunlara ilişkin girişimler başlatılmış. Bu yıl sonuna kadar iki önemli toplantı İzmir’de yapılacak. Başkan Demirtaş’ın gönlünden geçen ise İzmir’in (Çeşme’nin) bir ‘yaz Davosu’na dönüşmesi. Ekonomi denilince İzmir’in bir buluşma ve kongre merkezi olması hayal değil. Çünkü, İZTO’nun kurucusu olduğu İzmir Ekonomi Üniversitesi, bu konuda çekiciliği artırılarak, kayda değer bir altyapı sunabilir.

Projelerden biri, İzmir’in kruvaziyer turizminde patlama yapması. Bunun için beş yıl önce belediye ve Hükümetin de desteği ile kurvaziyer seferleri İzmir’e çekilmiş. Gelen yolcunun da ayakbastı parasını İZTO karşılıyor. Şimdi ise, sıradaki hedef yeni kruvaziyer limanının yapılması. Mevcut durumda, 2-3 gemi geldiğinde sorunlar yaşanıyor. Bu halde bile geçen yıl 288 bin kişi gelmiş. Başkan Demirtaş, “Bu sorunları aşmak ve kapasiteyi artırmak için Üçkuyular’da aynı anda sekiz geminin yanaşabileceği, Akdeniz’in en güzel kruvaziyer limanını yapmak için çalışmalara başladık. Bu limanı yabancı kruvaziyer firmaları ile ortaklaşa yapacağız. Yani yapım için ortağımız, liman bitince müşterimiz de hazır olacak” diyor.

Kent markası için çaba harcayan, kaynak ayıran Anadolu kentlerinde tanık olduğumuz gibi İZTO da, Agora ve İzmir’in ilk kurulduğu yer olan Bayraklı Tepekule ören yerindeki kazıların da en önemli sponsoru. İZTO 2008 yılında iki kazı için 250 bin YTL ayırmış. Daha fazlası, kazıların 12 aya yayılmasını istiyorlar, bu sağlanırsa daha da fazla kaynak ayıracaklarını söylüyorlar.

İZTO’nun bu çabalarının hayata geçmesi için, yerel yönetim ile merkezi hükümetin desteği ve sinerjisi gerekiyor.
İzmir, Ticaret Odası’ndan gelen bir enerjiyle bu ‘ölü toprağını’ üzerinden atarak, hem turizmde, ticarette markalaşarak gelişebilir, uluslararası plat-formların da vazgeçilmez bir ayağı halini alabilir. ‘Ataşı vermek’ İzmirlilere kalmış...