Haberler

Önce Mimar Sinan sonra Mimar Kemalettin

Tarih: 14 Temmuz 2008 Kaynak: Yeni Asır Yazan: Yaşar Ürük
İzmir'de "Ulusal Mimarlık Dönemi" çizgilerini taşıyan çok sayıda yapı olmasına karşın, ne yazık ki hiçbiri Mimar Kemalettin'e ait değildir.

Ünlü mimarın adı şehrimizde Çankaya'da bir caddede ve caddeye açılan park alanında bir sokakta, Buca'da bir ilköğretim okulunda yaşatılıyor.

İzmir'de yaşayıp da Mimar Kemalettin Caddesi'nin adını bilmeyen yoktur. Bu caddeye adını veren ve toplumumuzda Mimar Sinan'dan sonra adı en çok bilinen ünlü mimarın bugün ölüm yıldönümü. Bu nedenle sayfamızda Mimar Kemalettin'den söz etmeye karar verdim.

Mimar Ahmet Kemalettin Bey 1870 yılında İstanbul'da dünyaya gelir. Ailesi ile bir zaman Girit'te yaşayan Kemalettin Bey, 12 yaşındayken İstanbul'a döner. Eğitimini, açılalı henüz birkaç yıl olan ve günümüze İstanbul Teknik Üniversitesi olarak ulaşan "Hendese- i Mülkiye"de tamamlar. Öğrencilik döneminde mühendislikten çok resim ve mimarlık çalışmalarına önem veren Kemalettin Bey mezuniyetinden sonra hiçbir zaman mühendislikle uğraşmaz. Mezun olduktan sonra da hem asistanlık yapar hem de özel bir mimarlık bürosu açar. İlk yaratılarından biri Rumelihisarı sırtlarındaki Galip Bey köşküdür. Bunu çoğu ahşap olan diğer köşk ve konutlar izler. Yaptığı başarılı çalışmalar dikkat çekince 25 yaşındayken padişah buyruğu ile devlet tarafından Berlin'e gönderilir ve burada dört yıl kalır.

İstanbul'a döndükten sonra hem okuldaki görevine yeniden başlar hem de askeri yapılar mimarlığına atanır. Bu dönemde Avrupa'da hızla gelişen ulusçuluk hareketi Avrupa'daki birçok ülke ile Arap ülkelerini de Osmanlı'dan koparır. Bu nedenle ülkede gelişen hareket içinde birçok düşünür ulusalcılığı çıkar yol olarak görür. Şemsettin Sami ve Ziya Gökalp "Türk" sözcüğünün genele yayılmasına neden olur. Bu gelişme doğal olarak mimarlık alanını da etkiler ve 20. yüzyıl başlarında ulusal mimari çizgileri taşıyan yapılar birbiri ardınca boy gösterir. Bu akımın başında Mimar Kemalettin ve Vedat beyler vardır.

Hem Hendese-i Mülkiye'de derslerini sürdüren hem de günümüzde Güzel Sanatlar Akademisi adıyla bildiğimiz Sanay-i Nefise Mekteb-i Alisi'nde mimarlık kuramı üzerine de yeni bir ders koyduran Kemalettin Bey, 1909 yılında ülkedeki vakıf yapılarının onarımıyla görevli olarak kurulan yeni bir müdürlüğün başına getirilir. Buraya bağlı olan büroda yapılan çalışmalar hem mimar Kemalettin'in sözünü ettiğim Ulusal Mimarlık Akımı düşüncesindeki çizgisini geliştirir hem de bu anlayışı tüm ülkede uygulayacak olan nice mimar ve mühendisin yetişmesine neden olur. Kemalettin Bey bu çalışmalarla ülkemizdeki mimarlık sanatının ne kadar güçlü olduğunu dünyaya da kanıtlar. 1919 yılında Kudüs'te Mescid- i Aksa'nın ve Kubbet- üs Sahra'nın onarımı için davet alır ve çok başarılı çalışmasıyla RIBA kısa adıyla anılan İngiliz Kraliyet Mimarlar Akademisi'ne onur üyesi olarak seçilir.

Kudüs'ten 1925 yılında doğrudan Ankara'ya dönen Kemalettin Bey, Cumhuriyet tarihimizde Ankara Palas olarak anılacak olan vakıf oteli yapımının tamamlanmasıyla görevlendirilir ve Vakıflar Müdürlüğü'ne bağlı inşaat ve onarımla ilgili birimin başına atanır. Kısa zaman sonra da Ankara'nın imarıyla ilgili sorumluluk kendisine verilir. Ankara'yı kısa zamanda birçok vakıf evi, iki büyük vakıf hanı ve DDY Müdürlüğü binası gibi yapılarla donatır. Bu arada halen Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından kullanılan muhteşem yapıyı da yaratır. Son eseri, tamamlanmasını göremeyeceği ve Gazi Muallim Mektebi olarak tasarladığı ve günümüzde Gazi Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılan yapıdır. Çok yoğun bir tempoyla çalışmaya başlayan Kemalettin Bey'in yüksek tansiyonu bu hızı kaldırmaz ve 1927 yılı 13 Temmuz günü Ankara Palas şantiyesindeki odasında hayata veda eder.

İzmir'de Ulusal Mimarlık Dönemi çizgilerini taşıyan çok sayıda yapı olmasına karşın, ne yazık ki hiçbiri Mimar Kemalettin'e ait değildir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, 1922 yangınında şehrin küle dönen bölümlerinde başlatılan imar hareketlerinde düzenlemeye açılan ilk bölge yangından önce "Şişeciler İçi" olarak anılan bölümdür. 1925 yılında Rene ve Raymond Danger'in hazırladıkları plana göre yapılaşmanın gerçekleştirildiği ilk alan olan cadde ve çevresi geleneksel ve çağdaş mimarlık örneklerinin bir arada yaşadığı ender bölgelerden biridir.

Bölgedeki yapılaşma tamamlandıktan sonra Kemalettin Bey'in adı verilen bu cadde ve caddeye açılan sokaklar, yakın yıllarda trafiğe kapatılarak yaya alanı olarak düzenlenmiş ve bölgede mevcut tekstil ve giyim sektörüne ait işyerleriyle birlikte 14 Kasım 2001 tarihinde moda merkezi olarak hizmete girmiştir. Caddenin kuzey yönü girişine ayrıca Mimar Kemalettin'in bir heykeli de yerleştirilir. Heykel, epoksi malzeme ve bronz patine kullanılarak heykeltıraş Eray Okkan tarafından yapılmıştır.

Mimar Kemalettin adı şehrimizde, caddenin Çankaya semtine açılan bölümünde bir park alanında, Balçova'da Çetin Emeç Mahallesi'nde bir sokakta ve Buca'da bir ilköğretim okulunda da yaşatılmaktadır. Kemalettin Bey, ülkemizin yetiştirdiği önemli çağdaş bestecilerden İlhan Mimaroğlu'nun da babasıdır.

Vakıflar Bankası Bölge Müdürlüğü, Ticaret Borsası, Büyük Kardiçalı Hanı, günümüzde Devlet Opera ve Balesi'ne hizmet veren Elhamra Sineması, Milli Kütüphane ya da Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi gibi birbirlerine çok benzer çizgilere sahip ve bir bölümü kubbeli olan yapıları gördüğünüzde bilin ki, bu yapılar sözünü ettiğim Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi'ne ait eserlerdir. Güzel İzmirimiz'e oldukça estetik ve kendine özgü görünüm kazandırmış olan bu yapıların yaratıcısı olan Mimar Kemalettin, Mimar Vedat Tek, Mimar Tahsin Sermet ve Mimar Necmettin Emre'yi bir kez daha saygıyla anıyorum.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.