Haberler

Kaz Dağlarını, Vatanı Savunmak

Tarih: 4 Ağustos 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Mehmet Başaran
Bir altın arama saldırısına uğradı ülkemiz. Yabancı şirketler, delik deşik ediyor topraklarımızı; özsuyunu emip, balını aldıktan sonra, korkunç bir posa bırakıyorlar geride. Bu saldırıya, yıllardır “dur!” demeye çalışıyor Bergama köylüleri. Dava açıp kazanıyorlar ama uygulanmıyor karar. Gizli bir düşman, perde indirmiş gözlere. Yasaları çıkaranlar, kuşkusuz seviyorlardır ülkelerini. Cumhuriyet öncesinde, ayrıcalıklı yabancı şirketlerin, nasıl ülkenin altını üstüne getirdiğini, tarihte okumuşlardır en azından. Balya’da yıllarca gümüşlü kurşun çıkaran şirketin bıraktığı, ot bitmez ölü toprak, en aymazımızın bile kafasına “dank!” ettirecek gerçeklikte…

Yeni çıkarılan maden yasasıyla, ülkemizin her karışı ayrıcalıklarla şirketlere açılıyor. Sömürüye, vurguna açık bir yasa bu, “Türkiye’nin alanı, 767 bin kilometrekare, bunun 155 bin kilometrekaresi ruhsatlandırıldı madencilere. Yani, “ülkenin % 60’ı, yabancıların elinde.” (eski Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sönmezışık)

Yasanın çıkışından yaklaşık bir ay sonra, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çanakkale’de dünyanın dev şirketleriyle bir bilgilendirme toplantısı düzenlemiş. Sunumlarla, Kaz Dağı’nın gizilgücü anlatılmış, koordinat vererek nerede altın, nerede hangi maden var açıklanmış. Toplantının ardından, bütün şirketler, Kaz Dağı’na hücum etmiş. 2004 yılında verilen ruhsat sayısı 21, bunun 14’ü altın arama ruhsatı… Kaz Dağları ve Madra Dağı Çevre Platformu yürütme kurulu üyesi Salih Sönmezışık“Kaz Dağları savunması, vatan savunmasıdır” diyor. Orman Mühendisi Sönmezışık, gerçekten yöresini bilgilendiren, aydınlatan bir sönmez ışık. Bilgiyle bilinçle, yöre halkıyla birlikte vatan savunmasını başlatıyor. “Bir Vahşinin Mektubu” diye çevirilen Kızılderili reisi Seattle’ın mektubu, tüm uygar dediğimiz dünyaya insanlık dersi veren, yaşam dersi veren bir mektuptur. Keşke tüm eğitim kurumlarında okutulsa, özümsense o mektup. “Yazıdan önceki toplum” insanının ekin birikimi, dünyayı, yaşamı, kucaklayan bir birikim…

Toprak satın almak isteyen Amerikan Başkanı’na: “Biz, nehirleri ve ırmakları kardeşimiz gibi severiz, siz de aynı sevgiyi gösterebilecek misiniz kardeşlerimize” der Seattle. “Beyaz adam, anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne alıp satacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir. (…)

“Beyaz adamın kurduğu kentlerde, huzur ve barış yoktur. O kentlerde, bir çiçeğin açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz…” (Melih Cevdet Anday, “Bir Vahşinin Mektubu”)

Gelelim Kaz Dağlarını yağmalamaya kalkışan uygarlara(!)…

Yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın varsıllığıdır Kaz Dağları. Dünya ekinini, sanatını emziren söylenceler anasıdır İda. İlyada’yı çamlarının dibinde yazmıştır Homeros.

Kucaklaşmış, bütünleşmiştir yöresinde yaşayanlarla Kaz Dağı. Dillerinde, düşlerinde, sevdalarındadır, Körfez halkının. Bir direnç, bir umut parıltısıdır Sarıkız doruğu her sabah. 906 çeşit bitkiyi besler yöre. Bunlardan 43’ü yalnızca Kaz Dağı’nda yetişir.“Bin pınarlı İda” der, ona Homeros. O sulardır güzelleştiren zeytin ülkesini; ormana, zeytinliklere can veren…

Homeros, destanında: “Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde” diye başlar söze. Öyle yapalım biz de: Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde, mor yamaçları kımıldanır Kaz Dağı’nın; Beypınarı’nda, Beş Kardeşler’de, Pazareğrek’te, silkinip doğrulur, işbaşı eder Türkmenler. Ormanın nabzını tutan, her ağacın üstüne titreyen onlardır. Toprağın ve pınarların kardeşidirler. Kuytularda açan kır lalelerinin ürperişini, yapraklarının titreyişini duyarlar. Ovada, yamaçlarda buğulanır zeytin ormanı… Hasan Boğuldu, Sutüven, Çınarlıhan, Çörtükalan…

Uygar dünyanın uyanık geçinenleri, söylencelerinden hasatlar kaldırmış Kaz Dağı’nın. Ta Troya Savaşı’ndan beri, yörede gözleri… Sömürdükleri, soydukları yoksul ülkelerin kanları, kemikleri üstüne kurmuşlar kentleri! Uygarlıkları, tek dişi kalmış canavar… Hey Kaz Dağları’na, Madralara kazma vurmaya kalkışan kapitalizmin, kanlı paranın uşakları! Bizleri, Kemalizmin aydınlığından uzaklaştırıp, ortaçağ karanlığına sürüklemeye kalkışan işbirlikçiler! Kuvayı Milliye direnişini yaratan yöredir Ege. Yedi düvele karşı, Kurtuluş Savaşı kazanılan yer… Öldü mü sanırsınız Ayvalık’ta saldırganlara ilk kurşunu sıkanları? Bir gecede, Akbaş cephaneliğini Anadolu’ya taşıyan Kaymakam Köprülü Hamdi Bey’leri… Çanakkale’de 210 okkalık mermiyi sırtladığı gibi namluya süren, Ocean’ı denize gömen Manastırlı Koca Seyit’leri… Borazan Çavuş’ları…

Kaz Dağları ve Madra Dağı Çevre Platformu, “Altın aramaya hayır!” diyen tek yürek. Yürütme kurulu üyesi, eski Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Salih Sönmezışık, üyelerin tümü, “Bağımsızlık savaşılarının torunları”. “Kaz Dağları savunması, vatan savunmasıdır” diyorlar Kaymakam Hamdi Bey’ce, Koca Seyit’çe ne diyor Salih Sönmezışık: “Krize giren kapitalizm, geri kalmış ülkelerin kaynaklarını sömürmek istiyor. Bence Kaz Dağları’ndaki altın faaliyetleri, BOP projesinin Türkiye’deki yeni ayağı. Ha Ortadoğu’nun petrolü, ha İda’nın altını. Şöyle bir durum var; altın, yanında uranyum gibi çok stratejik bir maddeyle beraber çıkar. Uranyum, altından daha değerlidir. (Cumhuriyet 30.3.08)

Gözü dönmüş altın arayıcılarını çarpar bu bilinç. Sönmezışıklar var oldukça, karartılamaz yaşam. Zeytin ülkesini karartmaya kalkışanlara gereken dersi verir Kaz Dağları, tek yürek. Kozak Yaylası. Bergama, Kanlı Kayalar, Şahin Kayası dişiyle tırnağıyla savunur yaşamı…

Yakında bozgunculuğa, ayrımcılığa, içinden pazarlıklı uygar(!) dayatmacılara karşı, tüm Türkiye tek yürek…
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.