Haberler

Hayalet Kent Hikayeleri

Tarih: 22 Ağustos 2008 Kaynak: Electro Plankton, Oddee, Wikipedia Derleyen: Burcu Karabaş

Genellikle tükenen ekonomik kaynaklar veya savaş gibi insan kaynaklı yıkımlar nedeniyle terkedilmiş yerleşkeler “hayalet kent” benzetmesiyle tanımlanıyor. Her ne kadar nüfus yoğunluğu geçmiş yıllara göre önemli ölçüde azalan veya içinde artık insanların yaşamadığı bazı bölgeler bulunan kentler de bu kavramla nitelenebilse de, tamamen terkedilmiş bazı dünya kentleri gerek sosyal ve tarihi, gerekse de mimari ve kültürel anlamda oldukça dikkat çekici özelliklere sahip. Bazıları turistik gezilere açık, bazıları ise güvenlik veya çeşitli sorunlar nedeniyle tamamen kapatılan “hayalet kentler”in ortak özelliği, kayda değer sanat veya mimarlık eserleri barındırmaları.

Kolmanskop (Namibya)
Kolmanskop, Namibya’nın güneyinde, Lüderitz Limanı’na birkaç kilometre uzaklıkta bulunan bir kent. 1908’de Lüderitz’in elmas arayıcılarının akınına uğraması, Namibya çöllerinin zengin olma hayali kuran binlerce kişiyle dolmasına neden oldu. Sadece iki yıl içinde çölün ortasında bir kent gelişti: Elektrik santrali, okulu, hastanesi, özel konut siteleri, spor, balo ve tiyatro salonları, fabrikaları, Lüderitz’e demiryolu bağlantısı ve hatta bir kumarhanesi olan Kolmanskop. Fakat Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra düşen elmas talebi, kuruluş nedeni ortadan kalkan kentin sonunu getirdi.


Fotoğraflar: Oddee.com

1950’li yıllarda tamamen terkedilen Kolmanskop’ta kumullar bir süre sonra zaten kendilerine ait olanı geri almaya başladı. Metal konstrüksiyonlar çürüdü, evler çöktü, bahçe ve sokaklar kumun altına gömüldü. Kalıntıları hala ayakta duran binalarıyla teatral bir görüntüye bürünen Kolmanskop, şimdi hayalet bir kent. Bölgeyi ziyaret eden turistler dizlerine kadar gelen kumun içinde ilerleyerek evleri gezebiliyorlar. 2000 yılı yapımı “The King is Alive” ve 1993 yapımı “Dust Devil” filmleri, ilginç atmosferi nedeniyle Kolmanskop’ta çekilmiş.

Prypiat (Ukrayna)


Fotoğraflar: Oddee.com




Ukrayna’nın kuzeyindeki Prypiat kenti, Çernobil Bölgesi’nde bulunuyor. Çernobil Nükleer Santrali çalışanlarını barındıran ve 1986 yılındaki nükleer faciadan sonra terkedilen kentin kazadan önceki nüfusu 50.000’di. Aslında alan, Sovyetler Birliği’nin son dönemlerini belgeleyen, kendiliğinden oluşmuş bir müze işlevine sahip. Dördü kazanın gerçekleştiği dönemde henüz tamamlanmakta olan apartman blokları, yüzme havuzları, hastaneler ve diğer kamu yapıları büyük bir hızla terkedildi ve bu ani kaçış, televizyonların, oyuncakların, mobilyaların, giysilerin ve bir evde bulunabilecek değerli ve değersiz tüm eşyanın olduğu gibi bırakılmasına neden oldu. Çünkü kentten kaçanlar, beraberlerinde sadece bir valize sığacak kadar eşya alma hakkına sahipti, bu eşyaların da radyoaktiviteye maruz kalmamış olması gerekiyordu.



Bu trajik duruma rağmen, evlerin neredeyse tamamının 21. yy başlarında yağmalandığı söyleniyor. Klozet kapakları da dahil olmak üzere herhangi bir ücrete satılabilecek herşeyin yağmacılar tarafından götürüldüğü kentte terkedildiği günden bu yana hiç dokunulmamış binalar bulunsa da, binaların çoğu vandalizm ve yağmacılığın hedefi haline gelmiş. Çatılar çöktüğü için bahar aylarında odaların suyla dolması, binaların içinde ağaçların yetişmesine neden olmuş. Yıpranmayı hızlandıran bu durum, 2005 yılının Temmuz ayında dört katlı bir okul binasının çökmesiyle sonuçlanmış.

San Zhi (Tayvan)
Tayvan’ın kuzeyinde bulunan San Zhi, fütüristik yaklaşımıyla dikkat çeken küçük bir yerleşim yeri. Yüksek gelirli kesim için lüks bir tatil köyü olarak inşa edilen San Zhi, inşaat sırasında ilginç bir şekilde meydana gelen ölümcül kazalar sonucunda tamamlanamamış. Projenin durmasına neden olan önemli bir etken de bu söylentiler yüzünden kimsenin bu siteye yatırım yapmak ve hatta ziyarette dahi bulunmak istememesi.


Fotoğraflar: Electro Plankton

İnşaat kazasında ölen işçilerin hayaletlerinin San Zhi’de dolaştığı da söylentiler arasında. Maddi kaynak yetersizliği ve çalışanların “isteksizliğinin” inşaatın durdurulmasına sebep olması sonucunda terkedilen garip formlardaki strüktürler, adeta kazalarda hayatını kaybedenlerin anısını yaşatıyor.



Bölgeyi ihaleye çıkaran devlet ve kazaların sorumlusu inşaat şirketi, olayı örtbas edip temize çıkmayı başardı. Gerçekten de, sebebini kimsenin bilmediği bu kazalar ve gitgide artan söylentiler nedeniyle yarım kalan projeye devam edilemedi, geçen zaman içinde değeri düşen araziye yeni alıcı bulunamadığı için de yeni bir proje geliştirilemedi. Bu durumun oluşmasında ”yalnız ruhların evlerine zarar vermenin iyi sonuçlar doğurmayacağı” inancı da etkili. Asya kültüründe kayıp ruhların evlerine zarar vermek çok yanlış ve sonuçlarından korkulan bir hareket olduğundan buraya yeni bir yatırım yapılmayacağı kesin gibi.

Craco (İtalya)
Craco, İtalya’nın Basilicata Bölgesi’nde yer alan etkileyici bir Ortaçağ kenti. Taranto Körfezi’nden 40 km uzaklıktaki kent, oldukça dik bir zirve üzerinde yer alıyor ve etrafındaki verimli toprağa sahip inişli çıkışlı vadiler arasında zıtlık oluşturan sert hatlarıyla dikkat çekiyor.


Fotoğraflar: Oddee.com

Savunma amacıyla inşa edilen kentte, 1060 yılında tüm arazilerin Tricarico Başpiskoposu Arnaldo’ya ait ve kent sakinlerinin de kilise ile uzun zaman boyunca yakın ilişkiler içinde olmasının etkisi görülüyor. 1891 yılında 2.000’in üstünde olan Craco’nun nüfusu, kuraklık, deprem, heyelan ve savaşlar nedeniyle oldukça azaldı. Bölgenin son yerlilerinin de 1963’te göç etmesi sonucunda kent bugün çürümeye terkedilmiş durumda.

Oradour-sur-Glane (Fransa)



Fransa’nın Oradour-sur-Glane kasabası, kolay dile getirilemeyen bir dehşete sahne olmuş. İkinci Dünya Savaşı sırasında Silahlı SS Örgütü’ne mensup Alman askerlerinin, başkaldırdıkları için 642 kişiyi öldürdüğü kasaba, bu korkunç olayı aslında bir “hata” sonucunda yaşamış. Yakındaki Oradour-sur-Vayres Bölgesi’ni hedefleyen fakat yanlışlıkla kasabayı işgal eden askerlerin herkesi öldürdükten sonra yakıp yıktığı ve savaştan sonra katliamın gerçekleştiği bölgeden uzakta tekrar inşa edilen Oradour-sur-Glane, bugün 2.025 nüfuslu bir yerel yönetim. Eski köy ise ölenlerin anısına olduğu gibi korunuyor: Sahipleri bulundukları binada yanarken duran ve tam o anı gösteren kol saatleri, evler yanarken aşırı sıcaktan eriyen cam ve çeşitli malzemelerden yapılmış eşyalar ile paralar da sergilenenler arasında.

Gunkanjima (Japonya)
Gunkanjima, Nagazaki’den 15 km uzaklıkta bir ada. Japon Nagazaki Yönetimi’ne bağlı ve üzerinde yerleşim olmayan 505 adadan biri olan Gunkanjima, 1887 - 1974 yılları arasında aktif olan kömür madenleri nedeniyle girdiği hızlı gelişim süreciyle dikkat çekiyor. Bu sürecin kömürün bir endüstriyel hammadde olarak önemini yitirmesiyle aniden durması ve üzerinde yükselen kale duvarları nedeniyle “Savaş Gemisi Adası” olarak da bilinen Gunkanjima’yı “hayalet ada” haline getirmesi ise adanın bu listede yer almasının sebebi.


Fotoğraf: Ross McDermott

1890 yılında Mitsubishi firmasının adayı satın alıp deniz dibinden kömür çıkartmaya başlaması, Gunkanjima’ya olan ilginin giderek artması ve 1916 yılında Japonya’nın ilk büyük beton binasının burada inşa edilmesiyle sonuçlandı. Yapı, adadaki maden işçilerinin ikamet etmesi ve aynı zamanda tayfunlardan korunması için geliştirilen iki apartman bloğundan oluşuyordu. 1959 yılında nüfus, adanın tamamında her hektara 835 kişi, yerleşimin olduğu bölümünde ise her hektara 1.391 kişi düşecek şekilde arttı. Dünyada kaydedilmiş en yüksek nüfus yoğunluğu oranlarından birine sahne olan Gunkanjima’daki kömür madenlerinin önemi, tüm dünyada olduğu gibi Japonya’da da petrolün 1960’lı yıllarda kömürün yerini almasıyla azalmaya başladı. 1974 yılında firmanın madenleri kapatacağını açıklamasından sonra ise tamamen terkedilen adada bugün kimse yaşamıyor. Geçici olarak seyahatin de yasaklandığı Gunkanjima’da 2003 yılında “Battle Royale II: Requiem” filmi çekilmiş ve ada, Asya’da oldukça popüler olan video oyunu “Killer 7”nin son seviyesine ilham kaynağı olmuş.

Kadykchan (Rusya)


Kaynak: Englishrussia.com

Kadykchan, Sovyetler Birliği dağıldığında çürümeye terkedilen birçok küçük Rus kentinden biri. Su, sağlık hizmetleri ve okul gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için göç etmeye zorlanan kentliler, iki hafta içinde devlet tarafından başka bölgelerdeki yeni evlerine yerleştirilmiş. Bir zamanlar 12.000 nüfusa ve alüminyum madenlerine sahip olan kent, yaşamaya elverişli olmasına rağmen şu anda ıssız. Evlerini aceleyle terk etmek zorunda kalan halkın geride bıraktığı oyuncaklar, kitaplar, giysiler ve diğer eşyalar ise hala o günkü gibi duruyor.

Kowloon Walled City (Çin)
Kowloon Walled City, Çin İngiltere’nin yönetimi altındayken Hong Kong’un hemen yanında kurulan ve duvarlarla çevrelenmiş bir kent. İkinci Dünya Savaşı’nda bölgeyi korumak amacıyla Japonlar’ın yönetim altına aldığı kent, ülkenin yenilmesiyle teslim alındı. Ne Çin’in ne de İngiltere’nin sorumluluğunu almak istemediği Kowloon, bağımsız ve kanunsuz bir kent haline geldi. Nüfus yıllarca artmaya devam etti ve bölgede oturanlar, çöplerle tıkanan sokakların üstünde yükselen labirent koridorlar inşa etti. Binalar o kadar yükselmişti ki gün ışığının alt kotlara ulaşamaması nedeniyle tüm kent gece - gündüz floresan lambalarla ışıklandırılmaya başlandı. Genelev, kumarhane, uyuşturucu imalathaneleri ve dükkanları, köpek eti satan restoranlar ve kanun dışı üretim yapan tesislerle dolan Kowloon Walled City, 1993 yılında bu sağlıksız ve anarşist kentten ve onun kontrol edilemeyen nüfusundan yorulan İngiliz ve Çin hükümetlerinin ortak kararıyla boşaltıldı ve kısmen yıkıldı.

Gazimağusa (KKTC)
Gazimağusa, Kıbrıs’ta 1960 yılında İngiliz mandasından kurtulup bağımsızlığa kavuştuktan sonra hızla kültürel ve ekonomik olarak gelişen bir bölgeydi. 1960’lı yılların sonlarında dünyanın en çok tanınan eğlence ve turist merkezlerinden biri olan Gazimağusa, İngiliz koloniyal tarzında ve modern mimarlık örneklerine sahip önemli bir kent olan Maraş’ı da barındırıyor. Söz konusu dönemde Gazimağusa mimarisinin kültürel gelişim amacıyla tarih ve modernizmi bir araya getirdiği söylenebilir. 7. yy’da sadece küçük bir liman kenti olan Gazimağusa’nın 20. yy’da global mimari eğilimleri yansıtan bir vitrine dönüşmesi bu çabaların bir sonucu.


Kaynak: Wikipedia

1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’nda halk tarafından tamamen boşaltılan kenti Türk Ordusu bombaladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) ait diğer bölgelerden farklı olarak Gazimağusa, harekat sırasında koruma altına alındı ve bugün de tam olarak aynı durumda. Bölgede yaşayan Yunan halkın evlerine geri dönmesine izin verilmedi ve gazetecilerin de kente girişi yasaklandı. Reyonlardaki kıyafetlerin bile o günkü haliyle mağazalarda ve boş otellerin de 1970’lerin mobilyalarıyla dekore edilmiş halde durduğu Gazimağusa'yı “hayalet kent” olarak ilk tanımlayan kişi ise kentteki Birleşmiş Milletler Birliği’ndeki İsveç askerlerini ziyaret eden İsveçli gazeteci Jan-Olof Bengtsson.

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin de bulunduğu Gazimağusa’nın Maraş kentinde Kıbrıslı Türkler yaşamaya devam ediyor.
Yaklaşık 30 yıldır hayalet kent görünümünde olan Maraş’ta 1970’li yıllarda sayıları gittikçe artan turistleri ağırlayabilmek için yapılan çok katlı otel binalarına 34 yıldır bakım veya onarım yapılmıyor ve binaların hepsi çürümeye terkedilmiş durumda.

Ağdam (Azerbaycan)


Kaynak: Oddee.com

Ağdam, bir zamanlar 150.000’lik nüfusuyla hızla gelişmekte olan bir Azerbaycan kentiydi. 1993’te Ermeni Kuvvetleri tarafından Dağlık Karabağ Bölgesi sorunları nedeniyle işgal edilen Ağdam, şu anda bir hayalet kent. Hiçbir zaman bir cepheye dönüşmemiş olmasına rağmen vandalizm nedeniyle oldukça zarar gören ve terkedilen kentteki binalardan tek sağlam olanı, geçen zaman içinde duvarları graffitiyle kaplanmış bir cami.

İmaj Galerisi
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.