Haberler

Soldaki dalgalanmalar

Tarih: 1 Eylül 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Erol Katırcıoğlu
Solda işler karışık. Sol dediğin nedir, kaç kişidir bilemem. Ama merkez medya denilen medyada giderek daha çok yer almasından, Türkiye siyaseti içinde her şeye rağmen bir kıymeti harbiyesi olduğu sonucuna varmak mümkün. Son dönemlerde AKP’nin siyasette önalması ve karşısındaki devlet güçlerinin buna tepkisinin yarattığı gelişmelerin solda bir dalgalanmaya yol açtığı açık. Bu dalgalanmanın dünya ekonomik krizine benzer biçimde bir atımda bitmeyeceği de. Bugünlerde türbandı kapatma davasıydı, Ergenekondu derken son olarak soldaki bir gazetede Hrant Dink’in yazı yazmasının istenmediğine ilişkin tartışmalarla ortaya çıkan yeni bir dalganın içindeyiz. Doğrusu bu dalgaların bizleri nerelere götüreceğini bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerin siyasette yeni pozisyonlar ürettiği ve solun da bundan nasibini almak durumunda kaldığı.

Tabii çok kaba bakacak olursak, geçenlerde Taraf’ta Gökhan Özgün’ün altını çizdiği gibi bizdeki fikir dünyasının tıpkı sanayimiz gibi bir ‘montaj’ yanı vardır. Hele hele bırakın montajı, 1970’li yıllarda çevrilmiş Marksizm-Leninizm ile ilgili onca kitabın yanlış ve anlaşılmaz çevirildiği gerçeğini göz önüne getirin. Yani yalnızca montaj olsa iyi ama bir de montajladığınız parçaların defolu ve kırık dökük olduğunu. Buradan bizdeki solun entellektüel arka planının neden bu halde olduğu daha kolay anlaşılmaz mı? Dolayısıyla kimseyi karalamak değil dileğim ama söylemeliyim ki, bizdeki solun ‘fikir ayrılıkları’ gerçek anlamda fikir ayrılıklarından çok ‘kişi ve kişilik’ ayrılıkları gibi geliyor bana. Siyasi bir tartışma zemininde ‘kişilikleri’ tartışmanın bir manası olmadığını düşünürseniz ‘fikir tartışması’ olarak yapılanların da ne anlama geldiğine varın siz karar verin. Tabii konuya bu kadar kaba bakmak gerekmez ve solda samimi ve yaratıcı düşünen insanların olduğunu da söylemek gerek vs.

AKP İstanbul’da Metrobus sistemini genişletiyor. Yazılanlar doğruysa Avcılar-Kozyatağı hattı tamamlandığında bu mesafe bir saatte alınacak ve günde bir milyon insan taşınacak. Bu projeye AKP’nin ‘neoliberal’ politikalarının bir gereği varoşların emek depolarının sanayi ve hizmet merkezlerine hızlı ve ucuz taşınması amacıyla yapıldığını düşünüp karşı çıkılabilir. Üstelik bu eleştiri doğru da olabilir. Ama unutmamak gerek ki, varoşlardaki insanların önemli bir kısmı ne Kozyatağı’nın nerede olduğunu biliyor ve ne de yine önemli bir kısmı boğaz kıyısına hiç inmemiş. Bu insanlar için yaşadıkları zorlu hayat koşullarında boğazın kıyısına inebiliyor olma değişikliği azımsanacak bir değişiklik sayılabilir mi? Bu örneği neden mi verdim? Çünkü bu proje ‘kamu alanının’ ve kaynaklarının yoksulların lehine varlıklıların aleyhine kullanıldığı ve ‘sol’un da benimseyebileceği bir proje olarak da görülebilir; gerçekten emek maliyetini ucuzlatıp varlıklı kesimlerin lehine uygulanan ‘neoliberal’ bir proje olarak da.

Küreselleşme denilen süreç solun önüne yığınla yeni sorularla geliyor ve solun bu sorulara bildik cevapları yok. Fikir dünyamızın halini de dikkate aldığımızda belki de sahici bir tartışmaya fikirden çok ahlaktan, etikten ve erdemden başlamak daha doğru olur. En azından hangi değerler üzerinden konuşulduğu da...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.