Haberler

Sürdürülebilirlik Sıkıcı mı?

Tarih: 10 Eylül 2008 Kaynak: Abitare Yazan: Michael Braungart Çeviren: Gizem Kahraman
Ben o kadar zeki sayılmam. Aslında daha çok orta düzey biriyim: Hiçbir zaman soğuk duş almam, spor yapmam. Tırnaklarımı yerim. Yalnızca bir moleküler tasarımcıyım. Moleküllerle başlarım ve sonra büyük resme bakarım. Ama ikisinin ortasında endüstriyel tasarıma, grafik tasarıma ve mimarlığa ihtiyaç var. Genelde, insanlar çevreyi koruduklarında daha az kötü olduklarını düşünürler. Alman Çevre Koruma Kurumu’nun söylediği gibi: “Lütfen çevreyi koruyun. Arabanızı bu kadar sık kullanmayın!” Bu şunu söylemekten çok farklı değil: “Lütfen çocuklarınızı koruyun. Onları bu kadar sık dövmeyin!” Daha azını mahvetmekle hiçbir şeyi korumuyoruz. Yani bu daha az kötü olmakla ilgili değil, doğru şeyi yapmakla ilgili. Bütünsel güzellikle ilgili.

Bugün Milano’nun merkezi gibi bir kentsel bölgede, kapalı alandaki ortalama hava kalitesi, dışarıdaki hava kalitesinden neredeyse üç kat daha kötü. Ve biz bu durumu daha da kötüleştiriyoruz, şimdilerde binalarımızı kaplayarak enerji tasarrufu yapmaya çalışıyoruz. Sonuçta Naziler kazanıyor. Almanya’da eğer binanızı kaplatırsanız vergi kredisi alıyorsunuz – aslında özel gaz odaları inşa etmek için para desteği alıyorsunuz. Geleneksel tasarımımızdaki hiçbir ürün, hiçbir ayakkabı, hiçbir mobilya bir binanın içinde kullanılmak için tasarlanmadı, yalnızca ucuz olmaları ve güzel görünmeleri için tasarlandı. Ama aynı zamanda size olumlu haberler de vermek istiyorum: Herhangi bir lüks markanın sahte bir kopyası, normalde daha az toksik madde içeriyor.

Başka bir deyişle, eğer sahte bir ürün alırsanız, sağlığınız için yararlı olabilir – ya da en azından daha az zararlı. Çocuk oyuncaklarından ve Mattel gibi büyük bir imalatçıdan konuşalım. Amerikan Başkanı Bush tarafından 2003’te Yeşil Kimya Ödülü’nü aldığımda, Mattel’ın nasıl olduğunu gösterme fırsatım oldu –ve hala var– çocukların sağlığını bozarak para kazanma. 15 yıldan uzun bir süredir ürünlerini analiz ediyoruz ve rahatlıkla söyleyebiliriz ki geçen yılın tehlikeli Barbie bebekleriyle ilgili haberler bir hata değildi, bebeklerin standart kaliteleri bu. Toksik gazların miktarı, herhangi bir gaz istasyonunda yaşayan bir çocuğun mağruz kalabileceğinden çok daha fazla. Bu oyuncaklar üst statüdeki çocuklar için tasarlanmamış. Ben de dedim ki: “Sayın Başkan, kimyasal silah bulmak için Irak’a gitmek zorunda değilsiniz. İşte buradalar. Bu doğrudan terorizm ve yurt savunması kesinlikle yok. Bunlar bağışıklık sistemimize karşı üretilen kitle imha silahları.” Ancak bütün plastiklerin ismini lekelemek istemiyorum. Lego veya Playmobiller çok güzel oyuncaklardır. Onlar dışarıya gaz vermiyorlar. Veya, çocuklarınız hiç ağır metal içermeyen FIMO’yla oynadı mı? Bu, iyi tasarımla ilgili bir soru.



Al Gore’un filmi, “Inconvenient Truth”u (Uygunsuz Gerçek) izlediniz mi? Gerçekten uygun olmayan üç şey var. Birincisi: Al Gore sekiz yıl iktidardaydı ancak çevre için iyi hiçbir şey yapmayı beceremedi. Hatta endüstrinin tutsağı olarak Kyoto’daydı ve Kyoto Protokolü’ne taş attı. İkincisi: Gore sera etkisinin etik bir problem olduğunu düşünüyor. Ama insanlar krizde olduklarında ahlaki değerleri unutuyorlar. Etik bir problem haline getirmek, bunu unutacağımız anlamına geliyor. Sera etkisine karşı önlem almayan kişi geri zekalıdan başka bir şey değildir. Yani bunun için etiğe ihtiyacınız yok. Üçüncü nokta en kritik olanı: Al Gore aşırı nüfusun asıl sorun olduğunu söylüyor. Bu temelde, bir çocuk görür görmez , “Kahretsin, aşırı nüfus. Varolmasan daha iyi olurdu. Ben de varolmasam daha iyi olurdu” diye düşünmek anlamına geliyor.

Amacımız gerçekten ayak izimizi sıfıra indirmek mi olmalı? Tabii ki, her ayak izi toprak yıkımı ve erozyon demek. Ama aynı zamanda suyun toprakta daha uzun süre kalması anlamına geliyor. Her ayak iziyle yeni bir sulak arazi üretiyorsunuz. O zaman neden bunun yerine daha büyük bir ayak izi istemiyorsunuz? Bu gezegende her zaman yeterli enerjimiz olacak. Güneşi nasıl hasat edeceğimizi ögreneceğiz –ve Stanford Üniversitesi’nde gördüğüm kadarıyla, bundan çok uzak değiliz– ama henüz sınırsız sayıda kullanılabilen malzemeler üretemedik. “Beşikten mezara” anlayışını sürdürürsek, uzun vadede iki milyon insan bile çok fazla gelecek. Bütün bunlar sürdürülebilirlikle ilgili bugünkü tartışmayı doğurdu. Ama size şunu söyleyebilirim, sürdürülebilirlik sıkıcıdır.

Sürdürülebilirlik minimumdur. “Kız arkadaşınızla ilişkiniz nasıl?” sorusuyla karşılaştığınızda ne dersiniz? Sürdürülebilir mi? O zaman “Senin için üzgünüm,” derim. Tasarım ise sürdürülebilirliğin tamamen zıttıdır. Eğer sürdürülebilir olsaydık hala ağaçlarda yaşardık. Sürdürülebilirlik aynı şeyleri tekrar tekrar devam ettiriyor. Bunun yerine sürdürülebilirlikten çok daha önemli olan insan oluşumuzu ve yaratıcılığımızı övmeliyiz. Bu yüzden bana inanın, bu gezegende fazla değiliz. Gezegendeki karıncaların toplam ağırlığını bir elinize ve insanların toplam ağırlığını da diğerine alırsanız, karıncaların ağırlığının dört kat fazla olduğunu görürsünüz.

Yalnızca sayıları değil, karıncaların dünya üzerindeki toplam ağırlığı da insanlarınkinden fazla. Dahası, yaşam süreleri çok daha kısa. Ve fiziksel olarak bizden çok daha ağır çalıştıkları için, karıncaların enerji tüketimi 30 milyar insanınkine karşılık geliyor. Görüldüğü gibi, durum sayıca fazla olmamızla ilgili değil. Karıncalar atık üretmiyor. Onlar atıklarını aza indirmek zorunda değiller. Onlar gıda üretiyorlar. Bu yine bir tasarım sorusu. Biz doğru tasarımı yapmak için çok aptalız. Eğer “beşikten mezara” yaklaşımını sürdürürsek, her zaman azaltma, sakınma, küçültme ve suçluluk yönetimine bağlı kalacağız: Daha az kötü hissetmek de çevresel verimlilik olabilir. Aslında çevresel verimlilik gerçekten çirkin. Biliyorum, son zamanlarda tasarım dergilerinde tam tersini okuyoruz.

Ama verimliliğin hiçbir şeyi çözmediği noktasına dikkat çekmek istiyorum. Yalnızca her şeyi kusursuzca yanlış yapıyor. Bir şeyi yanlış yaparsanız, kusursuz yapmayın, çünkü o zaman kusursuz bir yanlış elde etmiş olursunuz. Güzel tasarım ise kusursuzca verimsiz oluyor. Mozart ya da Van Gogh’u düşünün: Tamamen verimsiz. Birine aşık olmayı düşünün: Tamamen verimsiz. Verimli seksi düşünün: Ne kadar da çirkin. Mesela, bir demet çiçeği düşünün: Tamamen verimsiz. Yani verimlilik ve etkileyicilik arasında önemli bir farklılık var. Etkileyicilik bir şeyleri doğru yapmak demek, ne olursa olsun.


Michael Braungart

O zaman neden “siz” tasarımcılar iyi şeyler yapmaya başlamıyorsunuz, on yıl içinde yalnızca besin üretecek şeyler? Bundan sonra gerçekten gezegeni ve üzerinde yaşayan herkesi destekleyebilirsiniz. Hemen mükemmel olmanıza gerek yok, ama gelecek hedeflerinizi belirleyebilirsiniz. Karıncalardan öğrenin. Gıda, teknoloji için olduğu kadar biyosfer için de iyidir, bir arabanın frenleri, yiyecekler, hatta deterjanlar bile biyosfere yararlı olacak şekilde tasarlanabilir. Çamaşır makinesi, televizyon veya bilgisayar gibi tüketici ürünleri teknoloji için yararlı hale gelebilir.

Gerçekten bir şey tüketiyor olmasalar bile tüketiciler hakkında konuşmaya devam ediyoruz. Tuttuğunuz futbol takımı kazanmadığı için televizyonunuzu ısırsanız bile, onu tüketiyor olmazsınız. Ben toprakta ayrışabilirim, sen ayrışabilirsin. Ne var bunda?! Bu yine de sadece en azı. Artık yararlı olmak istiyoruz. 2000’de Unilever için yalnızca ayrışabilir olmayan bir dondurma paketi geliştirmeye başladık. Donduğunda ince bir zarken, oda sıcaklığında zararsız bir sıvıya dönüşüyor. Birkaç saatte ayrışıyor. Çöplerin hala büyük bir mesele olmayı sürdürdüğü İtalya için bu bir gelişme olabilir. Başka bir örnek de MoMA tasarım koleksiyonunun bir parçası olan yenilebilir kumaş.

Sizin işinizi yapmamanız yüzünden tasarımcı olmam acınacak bir durum değil mi? Çok zehirleyici oldukları için çöp yakma fırınına iki defa gönderilen mobilya döşemeciliğinde kullanılan kumaşlar, yenilebilir malzemelerle değiştirilebilir. Yani temelde koltuğunuzu kullanırkan bir yandan da onu “yiyorsunuz”. Kolay bir şeymiş gibi görünüyor. Ama bu sizin konunuz olmalı! Tasarımcılar sizlersiniz. Neden sizin sorumluluğunuzken, bunu ben düşünmek zorundayım? Eğer koltuğun atığı zehirliyse, tasarımcının kendine saygısı nerede? Müşterilerinize zehirli atık mı satıyorsunuz? Ne kadar garip. Bu durum, “beşikten beşiğe“ düşüncesinden geliyor. Bu zevk almakla, her şeyi yeniden keşfetmekle ilgili. Artık daha az kötüyle değil, iyiyle ilgili. Kötü yalnızca iyi tasarımın eksikliğinden kaynaklanır. Ve bütünsel kalitenin eksikliği de toplam güzelliğin eksikliğidir. O zaman hep beraber iyi tasarım yapalım.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.