Haberler

Bir tarih ve kültür başkenti buğday renkli Konya’dan havadan-sudan hallerimiz

Tarih: 22 Eylül 2008 Kaynak: Hürriyet Yazan: Mikdat Kadıoğlu
Bol bol yiyen, bön bön bakarmış, bu atasözünü önceki hafta gittiğim Konya’da öğrendim. Aşırı tüketimin, gezegenimizi nasıl yok edeceğini gösteren bundan güzel atasözü olamaz. Dünya Su Forumu’na hazırlık konferanslarından sekizincisine katıldım Konya’da. Bugüne kadar bu konferanslardan çıkardığım sonuç ise, bir başka espri konusu: Dünya Su Forumu’nda kendimizi dünyaya anlatmak bir yana, birbirimizi anlamakta zorlanacağız!

Sonsuz hayallerin / Bereketli dimağların / Güzel bir rüyadan hiç uyanmamanın / Şebi Aruzun

Buldukça kaybetmenin / Kaybettikçe bulmanın / Asude bir bahçede şiir gibi dolanmanın / Hayalle hayat arasında gidip gelmenin şehri / Merhaba Konya, Merhaba

11-12 Eylül’de 4. DSİ Bölge Müdürlüğü’nce düzenlenen "Konya Kapalı Havzası Yeraltısuyu ve Kuraklık Konferansı"nın açılışında Konya’yı tanıtan film bu şiirle başladı. Dünyadaki "Farklılıkların Suda Yakınlaşması" amacıyla 16-22 Mart 2009’da İstanbul’da yapılacak olan Dünya Su Forumu’na hazırlık için düzenlenen bölgesel konferanslardan katılığım sekizincisi, benim için en sonuncusu ve en güzeli Konya’daydı.

Şimdiye kadar konferanslardaki tartışmalardan anladığım şey: Dünya Su Forumu’nda kendimizi dünyaya anlatmak bir yana, birbirimizi anlamakta zorluklarımız olduğudur. Gördüğüm kadarıyla hava, su, toprak gibi konularda ülkemizin kurumları, uzmanları, aydınları, su kullanıcıları arasında yeterli seviyede fikir ve dil birliği yok. Örneğin, suda arz yönetimine mi yoksa talep yönetimine mi önem vermeliyiz? Su için var olan sekiz kurum ve 12 yasaya ilaveden yeni kurumlar oluşturulup yeni yasalar mı çıkartılmalıyız? Yoksam "Su Bakanlığı" mı kursak! Aslında bunlar klasik ve demode olmuş tartışmalar. 

Kuraklığın tek nedeni iklim değişikliği değil
Hz. Mevláná Celaleddin-i Rumi, "Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Bu gün yeni şeyler söylemek lazım" demiş. Havadan-sudan konularda yeni bir şeyler söyleyebilmek için de sürekli okumak ve gözlem yapmak lazım. Örneğin, Konya Havzası’ndaki bitki örtüsü, hayvancılık, tarımsal üretim, su seviyeleri, yaban hayatında azalmalar olurken; sanayi, nüfus, şehirleşme, kuraklık, toprak çökmeleri ve erozyonda artış var. Azalarak ya da artarak doğal çevremizle birlikte gıda güvencesini, yani geleceğimizi tehdit eden bu problemlerdeki iklim değişiminin payı ve rolü nedir? Maalesef bunu şu anda Türkiye’de hiç kimse bilmiyor. Çünkü ülkemizde iklim veri tabanları henüz oluşturulamamış. İklim denilince akla sadece meteorolojik parametreler gelmemeli. İklim sistemi, kuşların göçünden, dağdaki villaya, bağdaki bağ bozumuna kadar her şeyi kapsar.

Ülkemizde kavram ve dil birliği de yok. Tartışmaya ya tanımsız başlıyoruz ya da okuma özürlü olduğumuz için uyduruk tanımlar kullanıyoruz. Örneğin, kuraklık nedir? "Kuraklık; atmosferik bir olaydır, su kıtlığıdır, afettir" demek yanlış olabilir. Çünkü kuraklık resmen bir afet sayılmadığı için Türkiye’deki deprem, su basması, çığ, kaya düşmesi filan diye sıralanan afet istatistiklerinde yer alamaz! Kuraklık, tek başına su kıtlığının nedeni de değildir. Çünkü su kıtlığının, erozyon, ormansızlaşma, aşırı otlatma, nüfus artışı, ekonomik gelişmeyle değişen diyet, aşırı talep, su havzalarının amaç dışı kullanımı, göl ve nehirlerin kurutulması, su kaynaklarının kirletilmesi ve heba edilmesi gibi birçok nedeni vardır. Bütün bunları göz ardı edip kuraklığı, bir günah keçisi gibi sadece küresel iklim değişimine bağlamak, suçlarımızdan ve sorumluluklarımızdan kaçmanın da daniskasıdır.

Suyun mu, petrolün mü tükenmesi daha vahim
Konyalılar, şehirlerine renk olarak buğday rengini uygun görmüş. Bozkırın tam ortasındaki Konya şehrine de hákim olan boza çalan rengin, buğday gibi stratejik bir ürünle özdeşleştirilmesi çok akıllıca. Çünkü bu günün dünyasında buğday gibi yiyecek gıda ve içecek su kalmadığında diğer bütün sosyo-ekonomik kaygılar anlamsız kalıyor. Nasıl, "su kıtlığının gelecekteki gıda kıtlığı" anlamına geldiğini anlayabilmeniz için Lester R. Brown’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’dan çıkan "Dünyayı Nasıl Tükettik" adlı kitabını mutlaka okumalısınız! Ya da bilgi kirliliği yapmayın lütfen, susun!

"Bol bol yiyen sonra bön bön bakarmış" atasözünü de Konya’da duydum. Artık daha verimli tarım, sanayi uygulamalar geliştirmek için planlı bir şekilde çalışmalıyız. Yoksa "Plansızlığı planlayanlar, başarısızlığa planlanmıştır" sözüne uygun bir şekilde başarısız olmamız durumunda, özellikle yeraltı sularının tükenmesi insanlık için petrolün tükenmesinden çok daha büyük bir tehdit olduğunu anladığımızda, çok geç olacak!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.