Haberler

Ne ka karbon o ka tasarruf!

Tarih: 23 Eylül 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Evren Güldoğan
Kombiyi sadece bir derece kısmak, su ısıtıcısına kullanacağınızdan fazla su koymamak, TV’yi beklemede ve bilgisayarı uykuda bırakmayıp kapatmak, işiniz bitince şarj makinelerini fişten çekmek gayet kolay, üstelik çevre için çok faydalı.

İnsanlığın günümüzde karşı karşıya bulunduğu çevre sorunlarının en başında küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği geliyor. Sadece doğal dengeleri ve sağlığımızı değil, toplumsal düzenimizi, hatta bazılarına göre bütün uygarlığımızı tehdit ediyor. Nitekim iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini günlük yaşantımızda hissedebiliyoruz artık: Kışlar sıcak geçiyor, yazın kuraklık çekiliyor, gıda fiyatları yükselirken tropik hastalıklar kuzeye doğru tırmanıyor...

BM çatısı altında yer alan resmi bir kuruluş olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından derlenen bilimsel çalışmaların ezici çoğunluğu, iklim değişikliğine yol açan küresel ısınmayı atmosferde biriken sera gazlarının artışına bağlıyor. Basit bir şekilde anlatmak gerekirse, söz konusu gazlar yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarını emerek, azı karar fazlası zarar bir sera etkisi yaratıyor.

Sorumluluk bizde!
Sera gazlarının en yaygın olanı karbondioksit. Sanayi Devrimi’nin başlangıcından beri atmosferdeki yoğunluğu, yüzde 31 oranında artış göstermiş. Mevcut eğilimler de artış yönünde. Peki, nereden geliyor bu kadar karbondioksit?

Diğer birçok soru gibi bunun da yanıtı aynalarda gizli. Karbondioksit fazlasının dörtte üçü fosil yakıtlar, yani petrol ürünleri, doğalgaz ve kömür tüketilmesinden, geri kalanı arazi kullanımının değişmesi, özellikle ormanların yok edilmesinden kaynaklanıyor. Kısacası karbondioksitin, dolayısıyla iklim değişikliğinin sorumlusu insanlar, yani biz.

“Sorumluluğun dağılması” olarak adlandırılan bir kavram var sosyal bilimlerde. Belirli bir büyüklükte ve açık bir görevlendirme bulunmayan topluluklarda bireyler olası sorumlulukları üstlenmekten kaçınıyor. En bilinen (ve aslında gerçekleri tam olarak yansıtmayan) örneği Genovese vakası: 1964’te New York’ta Kitty Genovese isimli bir kadının sokakta bıçaklanarak öldürülmesine, evlerinin pencere balkonlarından neredeyse 40 kişinin şahit olup hiçbirinin parmağını kıpırdatmaması.

Siz bir de toplumun genelini, hatta bütün insanlığı ilgilendiren konuları düşünün! Sorumluluğu siyasilere veya sisteme yüklemek ne kadar kolay değil mi? Ancak son kertede fosil yakıtları tüketenler veya bunların tüketiminden yarar sağlayanlar hane halkları. Yakılan, kesilen ormanların yerine ekilen tarlalardan, kazılan madenlerden, dikilen yazlıklardan faydalananlar da öyle. Yani sorumluluk başkasında değil, bizde. Bunu fark etmek ise Nietzsche’nin übermensch, üstün insan izleği boyunca yol almamızı sağlayacak önemli bir adım.

Karbon ayak iziniz kaç numara?
Üstelik sorumluluğumuzun boyutunu tespit etmek de mümkün artık. Nasıl diye soracak olursanız yanıtı “karbon ayak izi” kavramından geçiyor. Ekolojik ayak izimizin, bir başka deyişle dünyanın ekosistemlerinden toplam talebimizin bir bileşeni olan karbon ayak izi, insan davranışlarının çevreye olan etkisinin salınan sera gazlarının miktarı cinsinden ölçülmesi anlamına geliyor. Karbondioksit eşdeğeri olarak ölçülen karbon ayak izi hem dolaysız (örn. ısınma veya ulaşım amacıyla) hem dolaylı (örn. tükettiğimiz besinlerin yetiştirilmesi için gerçekleştirilen) salımları dikkate alıyor. Bireyler için olduğu gibi örgütler ve ulus-devletler seviyesinde de ölçüm yapmak, karşılaştırmalara gitmek mümkün.

Karbon ayak izimizi nasıl ölçtürebileceğimize gelince... İnternet sağolsun, tansiyon veya şeker ölçtürmekten çok daha kolay, üstelik masrafsız ve en fazla iki üç dakika süren bir işlem bu. Seçenekler de bol. Birçok özel şirket, sivil toplum örgütü ve kamu kuruluşu önceden belirlenmiş referans değerler üzerinden hesaplamalar yapan sanal araçlara yer veriyor internet sitelerinde.

Örneğin NTV’nin Yeşil Ekran internet sayfasında yer alan “karbonmetre” uygulaması size 13 soru yöneltip kişisel karbon profilinizi çıkarıyor (yesil.ntvmsnbc.com). World Wildlife Fund tarafından sunulan “ayakizi hesap makinesi” (footprint.wwf.org.uk) daha fazla soruya yanıt vermenizi gerektiriyor, buna karşılık kaynaklarını tüketebileceğimiz sanki kaç tane daha dünya varmış gibi yaşadığımızı saptıyor. Yıllık enerji tüketiminizi kalem kalem sorgulayan daha hassas bir araç ise Carbon Footprint isimli şirketin hesap makinesi (www.carbonfootprint.com veya www.karbonayakizi.com). Carbon Footprint’ten ayrıca Türkiye’nin kişi başına karbondioksit salımını da öğrenmek mümkün: Tam 3,14 ton.

Günlük yaşantımız için öneriler
Her şeyin başı bilgi dedik, karbon ayak izimiz kaç numara öğrendik. Çoğumuz kırsal kesimde kendi halinde çiftçiler, köşesine çekilmiş emekliler veya doğal yaşam meraklıları olmadığımıza göre dünya büyük ihtimal ayağımıza dar geliyordur. Peki, bu konuda ne yapabiliriz? Yanıtın siyasilerin harekete geçmesini, sistemin değişmesini beklemek olmadığı açık. Evet, bunlar lazım olmasına lazım ama çözümün bir parçası da bizim elimizde, günlük yaşantımızda atacağımız adımlarda.

Yukarıda değindiğimiz internet siteleri karbon ayak izlerini ölçenlere bu konuda rehberlik de ediyor. NTV’nin karbonmetresi “Günahımızı kaç ağaç temizler?” sorusuna yanıt veriyor mesela. Çünkü ağaçlar fotosentez aracılığıyla atmosferden karbondioksit emiyor. World Wildlife Fund yaşam stilinize göre ipuçları veriyor. Örneğin beslenme söz konusu oldu mu, sera malları yerine mevsimlik meyve-sebzeyi, alışverişe gittik mi kat kat paketli olanlardan ziyade ambalaj malzemesi az ürünleri tercih etmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Özel bir şirket olan Carbon Footprint ise gönüllü karbon denkleştirmesi (İngilizce carbon off-setting) alanında faaliyet gösteriyor. Bu kuruluş ve benzerleri, bireylerin ve örgütlerin karbon harcamalarını karbon tasarrufu sağlayan projeleri finanse ederek telafi etmesine aracı oluyor. Söz konusu projelerin başında rüzgâr ve biyokütle gibi yenilebilir enerji kaynaklarından faydalanmaya yönelik olanlar var.

Farkındayım: Ağaç dikmek, kışı çilek, domates yemeden geçirmek veya ilave bir masrafa girmek her zaman kolay değil. Ama kombiyi sadece bir derece kısmak, su ısıtıcısına kullanacağınızdan fazla su koymamak, TV’yi beklemede ve bilgisayarı uykuda bırakmayıp kapatmak, işiniz bitince şarj makinelerini fişten çekmek gayet kolay, üstelik çevrenin yanı sıra cüzdanınız için de faydalı.

Hatta birazcık daha gayret gösterip şu eski akkor ampullerin yerine enerji tasarruflu olanları takmak mümkün. Bu enerji verimliliği açısından o kadar büyük bir fark yaratıyor ki, Avustralya gibi bazı ülkeler akkor lambaları kanunen yasaklamayı planlıyor. Ben bizim apartmanın yöneticisi olduğumdan biliyorum: Bütün katlara fotoselli tasarruflu lamba taktırdım ve elektrik faturaları yarı yarıya düştü. Üstelik durduk yerde merdivenlerde karanlıkta kalmaktan da kurtulduk. Size de öneririm.

* Marmara Üni., Avrupa Birliği Enstitüsü, Doktora
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.