Haberler

Ali Ağaoğlu: ‘Amerika bu krizde riyakârlık yapıyor’

Tarih: 23 Eylül 2008 Kaynak: Taraf Yazan: Neşe Düzel
“Biz 2001’de kolumuzu kestik. İşi radikalce çözdük. Amerika, ‘batırın’ dedi, batırdık. Ama Amerika kendi krizinde şirketlerini batırmıyor, onları devlet eliyle kurtarıyor.”

“Türkiye mali kriz yaşamıyor. Aksine 2001’de Türkiye’nin yaşadığı krizi bugün Amerika yaşıyor. Bugünkü global mali kriz tümüyle bizim 2001 krizinin tam bir karbon kopyası.”

“Konut fiyatları düşecek. Konutta kazancın yarısı gidecek. Dört yıl önce yüz bin dolar olan ev 600 bin dolar oldu. Sanal bir getiridir bu. Hiçbir iş kolunda, icat yapmadıysanız böyle getiri olmaz.”

Neden Ali Ağaoğlu?
Dünya çok büyük bir mali krizle sarsıldı. Krizin ilk büyük etkileri devletlerin müdahalesiyle yatıştırıldı ama sarsıntı hâlâ devam ediyor. Bu sarsıntı ne kadar sürecek? Kriz niye çıktı? Amerika’dan bütün dünyaya kısa sürede nasıl yayıldı? Kriz ne zaman bitecek? Türkiye bütün bu olanlardan, yaşanan bu global sarsıntıdan nasıl etkilenecek? Fakirleşecek miyiz? Siyaset ekonomideki bu olumsuz gelişmelerin sonuçlarını yaşayacak mı? İşsizlik artacak mı? Şirket iflasları olacak mı? Krizin etkilerini azaltmak için Türkiye ne yapmalı? Dünya eski haline döner mi yoksa yeni bir dönem mi başlıyor? Bütün bunları fon yöneticisi, yatırım danışmanı ve stratejist Ali Ağaoğlu’yla konuştuk. 1986-1998 arasında önce İngiliz The Standard Chartered ve Alman Westdeutsche Landesbank’ta onüç yıl fon yöneticiliği yapan Ali Ağaoğlu daha sonra üç yıl Egebank’ta, bir yıl da TMSF’de çalıştı. Ali Ağaoğlu Vatan Gazetesi’nde ekonomi yazarlığı yapıyor.

Neşe Düzel: Piyasalardaki yükseliş krizin bittiği anlamına mı geliyor?

Ali Ağaoğlu: Hayır, kriz bitmedi.

Piyasalardaki bu son yükseliş, krizin bittiği anlamına gelmiyorsa, ne anlama geliyor peki?

Sert düşüşler bitti. Piyasalarda kontrolsüz bir düşüş vardı. Bundan böyle düşüşler daha uzun vadede, daha kontrollü ve yumuşak yaşanacak. Dünyada en önemli sorun da, ‘yeni denge noktası’nın nerede oluşacağı olacak. Çünkü insanlar bir süre kendilerini zengin hissettiler ve bunu da normal ve kalıcı bir durum zannettiler. Zira her şeyin fiyatı yükselmişti. Evlerinin, arsalarının ve hatta mücevherlerinin değeri artmıştı. Dow Jones hisse senedi endeksi, 9 binden 14 bine çıkmış ve herkes ellerindeki hisse senetlerinin değerlenmesini ve zenginleşmeyi normal kabul etmişti.

Normal değil miydi bu peki?


Bu sanal bir zenginlikti. Şimdi herkes birbirine ‘normale ne zaman dönülecek?’ diye soruyor. Dönülmeyecek. Artık insanlar kendilerini en zengin hissettikleri dönemin normal olmadığını kabullenmek zorundalar. Çünkü sanal zenginlik balonu patladı. Bu krizle sanal zenginlik bitti. Fiyatlar sönüyor. Bütün varlık fiyatları düşecek. Bakır, pirinç, buğday gibi emtialar da yatırım aracı haline gelmiş ve onların da fiyatları şişmişti. Şimdi bütün emtia fiyatları düşecek. Dünyada yaşanan kaçınılmaz olarak Türkiye’de de yaşanacak.

Şu anda Türkiye, Amerika ve Avrupa’daki gibi bir mali kriz mi yaşıyor?


Türkiye mali kriz yaşamıyor. Aksine Türkiye’nin 2001’de yaşadığı mali krizi bugün Amerika yaşıyor. Başlangıcıyla, gelişmesiyle bizim 2001’de yaşadığımız krizin tam bir karbon kopyası bu kriz. Diğer gelişmiş ülkeler de etkileniyorlar. Çünk Amerika’daki krizden kaçamazlar.

Türkiye krizden kaçabilir mi peki?


Türkiye de kaçamayacak. Krizden etkileniyoruz ve etkileneceğiz. Biz de dört, beş yıldır yaşadığımız refah ve zenginlik döneminin sonuna geldik. Ama şu kesin. Biz asla 2001’deki gibi bir kriz yaşamayacağız. 2001 krizi Türkiye’ye 38 milyar dolara mal olmuştu. Amerika şimdi 1,5 trilyon doları bulabilecek büyüklükte bir kriz yaşıyor. Gelişmiş dünyanın bundan önceki krizi 28 milyar dolarlık bir değer kaybı yaratan 1998’deki Rusya-Uzakdoğu kriziydi.

Global piyasalarda güven sorunu bitti mi?


Krizin sürpriz haberleri bitti. En büyük problem kimin batık kimin sağlam olduğunun bilinmemesiydi. Şimdi bu güven sorununun çözülmesi için Amerika, bizdeki TMSF benzeri bir yapı kuracak. Lehman Brothers gibi büyük yatırım bankaları batırılmayacak artık. Merill Lynch gibi olacaklar. Merill Lynch aslında batıktı. Finans sistemine olan güven sorunu daha da derinleşmesin diye, onu yedi milyar dolara Bank of America satın aldı. Artık piyasalarda böyle operasyonlar olacak. Batıklar diğer şirketlerle birleştirilerek sistem içinde eritilecekler. Bu kurtarma operasyonu, tek tek firmaların kurtarılması anlamına gelmiyor. Amerika’da sistem kurtarılıyor, şirketler değil.

Bizim 2001 krizinde yaptığımızı şimdi Amerika mı yapacak?


Hayır... Biz 2001’de kolumuzu kestik. Problemi çok radikalce çözdük. Amerika, sorunu radikal biçimde çözmeyi tercih etmiyor. Riyakârlık yapıyor. Bize dayattığı çözümü kendisi uygulamıyor. Batık durumda olan ve fiilen batması gereken şirketlerin batmalarına izin vermiyor, onları devlet eliyle kurtarıyor. Oysa 2001’deki krizde, bize ‘batırın’ dedi, biz batırdık. Ne kadar çok eğitimli insan o dönemde Türkiye’de işsiz kaldı! Amerika bize önerdiğini göze alamıyor. Bir de sadece servet ve iş kaybından değil, büyük kuruluşların batması ve finans sisteminin çökmesi sonucunda dünyayı yönetme ve kontrol etme imkânını yitirmekten korkuyor Amerika.

Peki, bu krizin reel sektördeki etkileri önümüzdeki günlerde ne olacak?


Amerika’da finans kesiminde başlayan bu kriz, reel sektöre sıçrayacak. 2001’de bizde de öyle oldu. Önce bankacılık darbe yedi, sonra sanayiden hizmetlere bütün reel sektör sarsıldı. Nitekim Detroit’in üç devi General Motors, Ford ve Chrysler bankacılık kesiminden borçlanamayınca, çarklarını çeviremez oldular. Devletten istedikleri 26 milyar doları şimdi 80 milyara çıkardılar. Detroit bu krizde mutlaka bir kurban verecek, bunlardan biri batacak. Altı ay içinde reel sektörde büyük Amerikan şirketlerinin battığını duyacağız.

Peki, bütün bunlar bizi etkilemeyecek mi?


Etkileyecek. Çünkü Türkiye’deki sistem de borçlanma üzerine kurulu. General Motors kredi bulamazken, bizimkiler bugünkü faizlerden nasıl borç bulacak? Biliyorsunuz... 2001 krizinde bankalar döviz cinsinden borçluydu. Şimdi reel sektör dövizle borçlanmış durumda. Kısacası kur riski şu anda reel sektörün üzerinde. Bir devalüasyon olduğu takdirde önce şirketler batacak sonra kriz dönüp bankacılık sistemini vuracak. Global krizin bize en kötü yansıması bu şekilde olacak. Ama ekonomi yönetimi bu krizin Türkiye’ye pahalıya patlamaması için hiçbir önlem almıyor. Krizin ne denli vahim olduğunu idrak etmiş değiller. Oysa bu krizin etkilerini biz dışarıdan daha pahalıya borçlanarak yaşayacağız. Faizler artacak, ekonomi küçülecek. Ekonominin büyüme hızı zaten düştü, işsizler daha da çoğalacak.

Amerika’da başlayan bu kriz tam olarak hangi nedenden çıktı?

Sanal zenginlik hırsından çıktı. Amerika’daki mortgage sistemi gayrimenkul fiyatlarının artmasına dayalı bir sistem. Gayrimenkul fiyatları öyle bir seviyeye yükseldi ki... 2006 sonundan itibaren gayrimenkuller satılamamaya başladı. Piyasaya yeni alıcılar gelmeyince ev fiyatları daha fazla artamadı. Ev fiyatları artmayınca, bu evlerin yeniden başka birilerine devredilme imkânı azaldı. Sonuçta ev fiyatları düşmeye başladı ve krizin fitili böylece ateşlendi. İnsanlar aldıkları konut kredilerini ödeyemediler. Evlerini bankalara geri verdiler. Konut kredilerine dayalı olarak yaratılmış menkul kıymetler, kâğıtlar, bonolar patlamaya başladı.

Bu kriz nasıl kısa sürede dünyaya yayıldı?


Global bir dünyada yaşıyoruz. Dünyada bütün piyasalar bileşik kaplar usulü birbirine bağlı artık. Amerika kötüyken Avrupa iyi olamıyor. Avrupa kötüyken Türkiye iyi olamıyor. Dünyada ne yaşanıyorsa biz de yaşıyoruz ve yaşayacağız. Bu krizden etkileneceğiz. Mesela Rusya da etkilenecek. Ve biz sadece Amerika ve Avrupa’daki krizden değil, Rusya’daki dalgalanmadan da etkileneceğiz. Rusya’ya ihracatımız düşecek. Ama şu var. Bu krizde Rusya’nın sigortası bizden daha sağlam. Rusya’nın borcu yok. Petrol fiyatlarındaki artış sayesinde çok ciddi rezerv biriktirdi. Bizim ise 200 milyar dolar borcumuz var. Biz taşıma suyla değirmeni döndürdük. Şimdi bize verdikleri borçların hem faizini yükseltecekler hem de bu paraları geri talep etmemekarşılığında bizden önlerindeki engellerin kaldırılması için yeni tavizler isteyecekler. Biz bu krizde Rusya’dan daha fazla bedel ödeyeceğiz.

Türkiye krizden daha başka nasıl etkilenecek?


Şu anda krizin yumruğunu yemekteyiz zaten. Altı ay önce 58 bin olan borsa 31 bine düştü. Varlığımız altı ayda yarıya indi. Ayrıca Türkiye’de ekonomik büyüme bu yılın ikinci üç aylık döneminde yüzde 1,9’da kaldı. Şimdi bir de en büyük ihraç pazarımız Avrupa Birliği ve Rusya da sorun yaşıyorlar. Biz, dünyadaki krizin sıkıntısını yakın zamanda artan geçim sıkıntısıyla, zam görmeyen maaşlarla, yükselen işsizlikle ve biraz tırmanan enflasyonla hissedeceğiz. Bugünkünden daha sert bir sıkıntı yaşayacağız. Piyasalar daha da durgunlaşacak. Ekonomide çarklar zor dönecek. Ödenemeyen çek ve senetler artacak. Bir tür stagflasyon ihtimali artacak. Yani durgunluk ve enflasyonun birarada olma ihtimali artacak.

Bazılarına göre, kriz, kapitalist sistemin yanlış yatırımlara yönelmesinden kaynaklandı. Geçmişin alışkanlıklarıyla hareket etmek kapitalizme pahalıya patladı. Katılıyor musunuz?


Katılıyorum. Bu kriz, kapitalizmin kendini test etmesidir. Amerika geçmişte de birkaç kez emlak balonu yarattı. Mesela 1980-90 arasında da emlak sorunu yaşamıştı. Çünkü kapitalist sistemin dönüp dolaşıp kullandığı büyüme yöntemi emlaktır. Çünkü teknolojide kolay, istihdamda yaygın bir sektördür. Türkiye de büyümek için inşaatı kullanıyor. Bu yüzden de krizlerinde önce inşaat sektörü patlıyor.

Türkiye’de de kriz, Amerika’da olduğu gibi emlakta mı yaşanacak?


Şu anda Türkiye’de inşaat sektöründe bir kriz başladı, bu krizi yaşıyoruz. Amerika bunu blok müdahalelerle çözmeye çalışıyor. Bizde hükümet mini müdahaleler yapıyor. Hürriyet gazetesinde bir haftasonu saydım tam onüç tam sayfa, yedi de yarım sayfa emlak satış ilanı vardı. Projelerle ilgili bu satış ilanlarını gördüğüm gün Türkiye’de emlak krizi başlamıştır dedim. Nitekim Türkiye’de satışlar çok sert düştü. Konut fiyatları düştü, daha da düşecek. Ayrıca müteahhitler kendileri finansman sağlamaya başladılar. Sıfır faizle 48 aylık, konut kredileri vermeye başladılar. Konutun nominal fiyatını yüksekte tutabilmek adına sıfır faizle kredi veriyorlar. Aslında konut fiyatları düşmüş demektir bu.

Konut fiyatları daha ne kadar düşecek?


Konut fiyatları çökmeyecek ama... Biz 2006-2007’deki yüksek konut fiyatlarına ancak üç, dört sene sonra 2011, 2012’de tekrar ulaşabileceğiz. Konutta kazancın yarısı gidecek. Dört yıl önce yüz bin dolar olan ev bugün altı yüz bin dolar oldu. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir iş kolunda bir buluş yapmadığınız takdirde böyle bir getiri yoktur. Bu sanal bir getiridir. Bu ev üç yüz bin dolara düşecek. Bu arada konut piyasası daha fazla krize girmesin diye hükümet de TOKİ eliyle sürekli olarak müteahhitlere koltuk çıkıyor. Demir, çimento fiyatı artıyor. Anlaşmada demir 500 dolarken bin dolara çıktığında aradaki farkı müteahhide TOKİ ödeyiveriyor. Farkı sübvanse ediyor. Biz global krizin asıl etkilerini henüz hissetmedik. Krizin etkilerini uzun vadede göreceğiz. Döviz kuru çok kontrol altında tutuluyor.

Döviz kurları yükselir mi?


Doların, bir lira 35 kuruşa kadar yükseleceğini tahmin ediyorum. 1,35’in üstü tehlikeli. Çünkü özel sektör döviz cinsinden borçlu. Dolar 1,40 olursa batan şirket sayısı artar. Hükümet, bankacılığın risklerini denetleyen BDDK gibi bir mekanizmayı özel sektör şirketleri için de kurmalı.

Krizin etkisini hemen görecek miyiz yoksa bu uzun vadeye mi yayılacak?


Kriz henüz bitmedi. Amerika ve Avrupa’da bir kötü dönem daha yaşanacak ve fiyatlar yüzde 5-10 arasında bir miktar daha düşecek. Türkiye’de de aynı şey yaşanacak... Yavaş yavaş derinleşecek kriz.

Krizden en çok hangi kesimler yaralanacak?


Birinci sırada inşaat, sonra otomotiv etkilenecek. Tekstil büyük sorunlar yaşayacak. Tekstilin en büyük pazarı Avrupa ve Avrupa’nın ekonomisi büyümüyor. En büyük ihraç pazarımızda talep azalıyor.

Kriz Türkiye’nin büyümesini durdurur mu?


Durdurmaz. Türkiye’de ekonomik büyüme bu yıl yüzde 3,5-4 arasında kalır. Oysa insanların fakirleşmemesi için Türkiye yüzde 6,5’tan düşük büyümemeli. Dünya ekonomisinde altı yıldır çok olumlu bir hava vardı. AKP Hükümeti bu avantajı çok iyi kullanamadı. Bütçe disiplininde, özelleştirmede başarılı oldu ama bu elverişli şartlarda ne vergi reformunu yaptı, ne de yüksek reel faiz, tarımda endüstrileşme, sulama gibi sorunları çözdü. GAP’a yatırılan paraların geri dönüşü hâlâ başlamadı. Biz şimdi kriz gelsin bizi vursun diye bekliyoruz. bundan sonra insanlar eskisi gibi tüketemeyecekler ve kendilerini fakirleşmiş hissedecekler. Biz altı yıldır dışarının parasıyla iyi yaşadık. Borç alıp hak etmediğimiz ölçüde tükettik. Şimdi bu sanal zenginlik, sanal refah bitiyor. Bitmeliydi de zaten.

Ekonomik kriz siyasi dengeleri etkiler mi? Seçmen AKP’de vazgeçer mi mesela büyüme durursa?


Büyüme durduğunda insanlar AKP’yi sorgulamaya başlar. Çünkü büyümenin durması, ekonominin küçülmesi demektir. Maaşların artmaması, geçim sıkıntısı ve işsizlik demektir. Ekonomi benim sayemde büyüdü söylemi, ekonomi senin yüzünden zora girdiye dönüşür.

Bu kriz tümüyle ne zaman sona erer?


Amerika’daki kriz bitmeden bizdeki bitmez. Amerika’da bu krizin yarattığı hasar tespiti henüz yapılmadı. Batanlar batıp, kalan sağlarla yola devam edilmeye başlandığında Amerika’da kriz bitecek.

Türkiye bu krizi mümkün olan en az hasarla atlatmak için ne yapmalı?


AB’ye üyelik sürecinde ilerlenmeli. IMF’yle de bir an önce ortak program yürütülmeli. Ayrıca insanları, rahat dönemlerde ikna edemeyeceğiniz çözümlere, kriz dönemlerinde kolay ikna edebilirsiniz. Vergi tabanını genişletebilirsiniz. Bu ülkede vergi reformu hiç yapılmadı. Siyasetçi olarak bu zamanda yapmazsanız hiçbir zaman yapmayacaksınız demektir bu. Eğer vergi reformunu yapmazsanız, bütün krizleri elleriniz havada teslim olmuş beklersiniz. Vergi reformu oy kaybettirir diye düşünürken, ekonomik kriz yüzünden iktidarı tümüyle kaybedersiniz. 2001 krizinden sonra koalisyonun ortakları seçimlerde silindiler. Gene aynı şey olacak.

Türkiye dünyada en yüksek reel faizi ödeyen ülke. Paranın maliyeti daha da artarsa yatırımlar ne olacak?

Yatırımlara veda etmek zorundayız. Bu, yeni iş imkânlarının açılmaması ve işsizliğin artması demektir.

Türkiye’de borsa dünyadaki krizden etkilendi, çok hızlı bir düşüş yaşadı ama döviz kuru etkilenmedi. Niye?


Diğer gelişmekte olan ülkelerin paraları arasında en az değer kaybeden para birimi Türk Lirası oldu. Çünkü bizde reel faiz çok yüksek.

Amerika’da bankaların batmakta olduğu bir ortamda Türkiye’de bankalar ne durumda?

Bizde bankalar Avrupa’daki bankalardan bile daha sağlam ve güvenliler. Çok düzgün denetleniyorlar.

Peki bu global kriz, kapitalizmin değişmesine yol açacak mı?


Kapitalizmin kendisini test etmesidir bu. Liberalizm, devlet müdahalesinin en az olduğu sistemdir. Para kazanılırken devlet müdahalesi en az olacak. Para kaybedilirken ise devlet müdahalesi en çok olacak. Böyle bir tutarsızlık olamaz. Sermayeyi yönetenlerin -yani kapitalistlerin- zararlarının sıradan halkın üzerine yıkıldığı bir sistem ilelebet sürdürülemez. Bu sistem revizyondan geçecek, değişecek. Bush da geçen hafta sisteme bazı regülasyonlar geleceğini açıkladı. Devletin bu kadar az bulunduğu bir sistemin iyi çalışmadığı artık ortaya çıktı. Kapitalist sistemde bir düzenleyiciye, kontrol edene ihtiyaç var.

Dünyada paranın kullanılma biçimi değişecek mi peki?


Para birimleri azalacak. Bu kadar çok sayıda ve oynak para birimi olmayacak. Bölgesel para birimleri çıkacak. Mesela bir Arap birliği, bir Asya birliği kendisine Euro gibi bir para birimi yaratacak. Bu krizin en önemli sonuçlarından biri doların tahtının sallanması oldu. Dolar artık eski gücüne sahip olamayacak. Dolar dünyadaki tek güçlü para olmayacak.

Krizi çözmek için devletler piyasalara müdahale etti. Bunun sonucu ne olacak? Devletlerin ekonomideki ağırlığı artacak mı?


Devlet denetleyici anlamında ekonomiye daha fazla dahil olacak ama, devlet ekonominin içinde bir aktör olmayacak. İnsanın aç gözlülüğüne dayanan kapitalizmin iyi çalışmayan bazı sorunlu noktaları var. Bir daha bu kadar sert bir kriz olmasın diye bunlar düzeltilmeye çalışılacak. Sistemi düzeltmek için yeni kurallar, düzenlemeler gelecek.

Devletlerin müdahalesi kapitalizme aykırı ama kurtuluş için başka çareleri kalmamıştı. Bu çelişik durumu nasıl açıklıyorsunuz?

Kapitalist sisteme ‘sosyalizm’ benzeri bir müdahale yapıldı. Ama şu var. Kayıtsız şartsız piyasa dönemi dünyada çoktan bitmişti. Bu bitiş, Amerika’da çıkan krizle bir kez daha doğrulandı.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.