Haberler

Akkuyu’ya santral yapılmasın!

Tarih: 7 Ekim 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Hasan Sever
Turizm potansiyeline sahip, balıkçılığı ile ünlü Akkuyu’yu kurtarmaya, çevrecilerin gücü yetecek mi? Mersin’in benzersiz koylarından Akkuyu’ya yapılması planlanan nükleer santralin ihalesi fiyaskoyla sonuçlandı. ‘Yarışma’ya tek firma katıldı ama ihale iptali açıklanmadı.

Fiyasko demek belki ağır bir tanım olabilir ancak Türkiye’nin nükleer enerji serüvenin başlamadan bittiği söylenebilir. Basına yansıdığı kadarıyla, ihale şartnamesi alan 13 “yarışmacı” firmadan altısı “yarışmaya” teklif zarfı vermek suretiyle katıldı, beş teklif “teşekkürden” ibaret olduğu (neyin teşekkürü keşke öğrenebilseydik!), sonuçta tek teklif Rus Atomstroyexport-Ciner ortaklığından geldi (şaka gibi!). İhaleye tek katılımın teknolojisini işin içine katacağı baştan belli olan ve Rusya’da alanında tekel olduğu bilinen bir Rus firmasının dahil olduğu konsorsiyumdan gelmesi zihinlerde hemen Çernobil’i anımsattı.

Şartname alan diğer firmaların “yarışmaya” katılmamaları küresel krize bağlandı. Erteleme talepleri vardı, ancak gerçek neden küresel kriz mi bu bilinmiyor. Bilinen şu: Kamu İhale Kanunu çerçevesinde değil (neden?), 19. 03. 2008 tarihli, 2008/13347 karar sayılı yönetmelik çerçevesinde yapılan ve adına “yarışma” denilen bu idari işlemle, elde edilmek istenen ‘kamu yararı’ oluşmadı. Tek teklifin geldiği bir ihale sürecini, “yarışma” olarak tanımlamak fazlasıyla komik olsa gerek ve düzenleyici kurum olan TETAŞ’tan bu konuda hiçbir açıklama yok.

“Yarışma” sürecinin sadece bu durum gözetilerek iptal edilmesi gerekiyor. Ama sadece bu gerekçelerle değil. Santral için seçilen ve ‘elde hazır’, yer lisansı onaylanmış tek yer olması dışında nükleer santral için hiçbir zaman ve koşulda uygun olmadığı tüm bilim insanlarınca söylenen Akkuyu projesinden tümüyle vazgeçilmelidir. Bu bakımdan düşünüldüğünde, “yarışmaya” tek firmanın katılması idarenin var olan eleştirileri dinlemesi açısından bir fırsat yarattı.

Akkuyu nükleer enerji santrali ile ilgili tekliflerin verildiği son gün olan 24.09.2008 günü, Çevre Hukuku Derneği ile Yeşiller Partisi’nin ihalenin iptali ile ilgili olarak TETAŞ’a yaptıkları başvuruda bakın neler var:

1. Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili yer lisansı onayı 1976 yılında alındı. Oysa Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük, 1983 yılında çıkarıldı. Türkiye’nin de üyesi olduğu BM Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) tarafından oluşturulan bir nükleer santralın yer, inşaat, işletme lisansları kriterlerinde günümüze gelene kadar birçok değişiklik yapıldı. Örnek olsun, IAEA, 11 Eylül saldırılarından sonra reaktörlerin güvenliğine ilişkin kriterlerde birçok değişiklik yaptı. 1976 yılı bilimsel, teknolojik verilerine göre, lisansı onaylanmış bir yerin seçilmiş olması, yapılan bu ihalenin iptalini gerektiriyor. Bir örnek daha: Santralın deprem açısından halen faal olan “Ecemiş Fay Hattı’na” 25 km uzaklıkta olduğu bilim insanlarınca yakın zamanda açıklandı. Oysa yer lisansı çalışmalarının tamamlandığı 1976 yılında Ecemiş Fay Hattı’nın varlığı dahi bilinmiyordu.

2. Akkuyu mevkii, turizm açısından gelişme potansiyeli taşıyan, doğal güzellikleri ve balıkçılığı ile ünlü bir bölgemiz. Kurulacak olan santral soğutma suyunu denizden alacağı- geri vereceği nedeniyle, Akkuyu Koyu’nun deniz sıcaklığı ortalama 4 ile 6 derece arasında artacaktır. Bu durumda deniz flora ile faunasında önemli bir değişiklik olacağı, balık neslinde azalma yaşanacağı ve yöredeki balıkçılığın tükeneceği yönünde bilimsel görüşler mevcut. Kaldı ki yörenin, Akdeniz’in turistik yatırım bölgelerine yakınlığı, nükleer santralların güvensizliğinden kaynaklanan mülahazalarla, turizm gelirlerinde oluşacak olası kayıpların nükleer enerjiden elde edilecek gelirlerin 34 katı olacağı biliniyor. Santralin kurulması halinde Türkiye’nin turizm potansiyelinin önemli yüzdesini karşılayan bölgede “Akdeniz Turizmi”nden bahsetmek olası değildir. “Bindiğimiz dalı kesmek” tabiri bu durumu çok iyi özetliyor. Anayasamızın idareye yüklediği ödev olan, kamu yararını öne alma, kamu menfaatinin ve külfetinin yarışması ilkeleri bu ihale ile bertaraf edildi. Ayrıca bu ihale, Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilen, “bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak” ilkesine aykırıdır.

3. Yer lisansı onay aşamasında Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’ne uygun bir çalışma yapılmadı. Santralın çevreye, denize, bitki örtüsüne, havaya, canlılara vereceği zararların etkileri ile sosyal-ekonomik sonuçlarının toplumsal maliyetlerinin, fayda-külfet alternatiflerinin neler olacağına dair ciddi ve kapsamlı bir araştırma yapılmadı. 07. 02. 1993 tarihli, 21489 karar sayılı ÇED Yönetmeliği çerçevesinde yapılması zorunlu işler halledilmeden ihalenin ilan edilmesi dahi, tek başına bu işlemin iptalini gerektiriyor. (...) Mevzuatın yetersizliği, Nükleer Kanunu, Nükleer Yakıt Çevrimi Dışındaki Radyoaktif Atıklara İlişkin Yönetmelik, Radyasyon Güvenliği Denetimleri Yönetmeliği, Nükleer Güvenlik Tüzüğü, Nükleer Emniyet Tüzüğü’nün vs. taslak aşamasında olması, ihale için gerekli mevzuat temeli tamamlanmadan yapıldığının göstergesidir.

4. Akkuyu Nükleer Santralı ihalesi, Türkiye’nin taraf olduğu ve imza koyduğu, aralarında 1985 tarihli Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona Konvansiyonu), Cenova Deklarasyonu, 1988 tarihli BM/AEK Flora, Fauna ve Yaşam Ortamlarının Korunması Deklarasyonu, 1988 tarihli BM/AEK Çevrenin Korunması ve Doğal Kaynakların Rasyonel Kullanımı için Bölge Stratejisi, 1989 tarihli Avrupa Çevre ve Sağlık Şartı, 1990 tarihli Akdeniz Bölgesinde, Avrupa Akdeniz Çevre İşbirliği Lefkoşa Şartı, 1992 tarihli Akdeniz Havzasında Çevre Konusunda Avrupa-Akdeniz İşbirliğine ait Kahire Deklarasyonu gibi 20’nin üzerinde uluslararası anlaşmaya, deklarasyona ve protokole aykırılık teşkil ettiği için de iptal edilmelidir.

5. Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili olarak ne 5710 Sayılı Kanun’da ne de 2008/13347 karar sayılı Nükleer Yönetmeliği’nde, kaza riski ve nükleer atıkların muhafaza edilmesi sorunlarına ilişkin önlemlerde, radyoaktif atıkların doğadan tümüyle izole edileceğine ilişkin neler yapılacağı yeterince açık ve bu durumda kamuya açıkça külfet yükleniyor. Zira atıkların muhafaza edilme maliyetlerini ve muhafazayı kamuya yükleyen hükümler Anayasamızın ‘menfaat-külfet dengesi’ ilkesine aykırıdır.

6. Öte yandan nükleer atık muhafaza giderlerinin neler olacağı, atıkların nerede muhafaza edileceği sorunlarının yasa ve yönetmelikte açıkça belirtilmemiş olması ve muhafaza maliyetlerinin yapımcı ve işletici şirketten alınacak gülünç miktar “katkı payı” ile karşılanabileceği belirsizliği nedeniyle de ihale iptal edilmelidir.

* Hukukçu, Çevre Hukuku Derneği YK. Bşk.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.