Haberler

ArkiPARC 2008 Göz Alıcı Bir Törenle Son Buldu

Tarih: 18 Ekim 2008 Yazan: Aslı Canbal Özdemir, Burcu Karabaş, Çağla Gürdrama, Deniz Boran, Gül Keskin, Zeynep Güney
Ulusal ve uluslararası üne sahip mimarlık, inşaat ve gayrimenkul profesyonellerinin 3 gün boyunca Harbiye Askeri Müzesi’nde bir araya gelerek sektörün nabzını tuttuğu ArkiPARC 2008, 17 Ekim Cuma günü gerçekleştirilen görkemli ArkiPARC 2008 Ödülleri Ödül Töreni’yle son buldu. “Kentsel Kalite için Diyalog” temasıyla düzenlenen ArkiPARC 2008 VitrA, Siemens Ev Aletleri ve Emlak Konut GYO’nun ana sporsorluğunda gerçekleştirildi.


Fotoğraflar: Kaan Verdioğlu

15 - 17 Ekim 2008 tarihleri arasında yüzlerce katılımcının büyük bir ilgi ile takip ettiği 20 panel, 6 konferans, case study, workshop ve çeşitli etkinliklerde, Türkiye’ye ve 2010 Kültür Başkenti İstanbul’a dair deneyimler, sorunlar, potansiyeller ve gelecek öngörüleri, yatırımcı-geliştirici-tasarımcı üçgeninde mercek altına aldı.

Fiziksel çevrenin niteliğinin iyileştirilmesine katkı sağlayan kişi ve kurumların teşviki amacıyla verilen 4 ayrı dalda verilen ArkiPARC Ödülleri de düzenlenen görkemli törenle sahiplerini buldu. ArkiPARC 2008 RAF Ödülü’ne Ecocarat İç Cephe Kaplama Malzemesi, ArkiPARC 2008 RAF Özel Ödülü’ne ECA Topaz Lavabo Bataryası; ArkiPARC 2008 Genç Mimar Ödülü’ne Alişan Çırakoğlu, ArkiPARC 2008 Genç Mimar Özel Ödülü’ne Kerem Yazgan ve Cem Yücel; ArkiPARC 2008 İşveren Ödülü’ne Kamu kategorisinde Datça Belediyesi, Özel Sektör kategorisinde Galata AŞ; ArkiPARC 2008 Gayrimenkul Ödülü’ne Karma Kullanım kategorisinde Akaretler Sıraevler Restorasyon Projesi, Konut kategorisinde Ali Hoca 6, Ofis kategorisinde Doğan Medya Center, Otel kategorisinde Four Seasons Bosphorus, Alışveriş Merkezi kategorisinde M1 Meydan, Kamusal Proje kategorisinde santralistanbul, Kamusal Proje kategorisinde Jüri Özel Ödülü'ne ise Bursa Sebze Meyve Hali layık görüldü.

HafenCity Tecrübesi & Haydarpaşa ve Galataport’un Dönüşümü
ArkiPARC 2008’in heyecanla beklenen oturumlarından “HafenCity Tecrübesi & Haydarpaşa ve Galataport’un Dönüşümü” başlıklı panel, moderatör HafenCity Hamburg CEO’su Jürgen Bruns-Berentelg’in açılış konuşmasıyla başladı. HafenCity kentsel yenileme projesine ait bir tanıtım filmini izleyicilerle paylaşan Bruns-Berentelg, bu kısa filmin ardından bölgenin büyük kapsamlı ve çok aktörlü dönüşüm projesi hakkında önemli bilgiler verdi. Bölgede 1800’lü yılların sonlarında oluşan ve bir sınır meydana getiren yerleşim bölgelerinin günümüze kadar iç kentin gelişmesini engellediğini anlatan Bruns-Berentelg, HafenCity Hamburg projesiyle 155 hektarlık yüzölçümüne sahip ve 10 km’lik bir kıyı şeridi bulunan bir alanı yenilediklerini söyledi. %40 oranında arttırılan kamusal alanları oluşturmak için suyun üzerinde yükselen yeni bir topografik yapının biçimlendirildiğini ve yeni altyapı sistemleri oluşturulduğunu kaydeden Bruns-Berentelg, kullanım strüktürleri, kentsel tasarım ve ekonomik araştırmalarla ideal bir kentin çerçevesini hazırladıklarını vurguladı.

Sözü alan gmp Architekten ortağı mimar Volkwin Marg, HafenCity’nin gerçeğe dönüşen bir vizyon olduğunu belirterek bu nitelikte vizyonların oluşum sürecine sunumunda yer verdi. Marg, birbirinden oldukça farklı özelliklere sahip liman kentleri olan Hamburg, Valencia ve Şangay’da gerçekleştirdikleri projeleri dinleyicilerle paylaştı.

Daha sonra söz alan ETH Zürich Institut für Städtebau’dan mimar Kees Christiaanse, sunumuna nehir kenarı yerleşimlerinin analizleriyle başladı. Mimar, konuşmasını ağaç dalı biçiminde belirli noktalarda öbekleşerek gelişen ve bu nedenle içinde bir ağ barındırma özelliğini kaybeden kentler üzerine kurdu. Christiaanse, sunumunu 1800’lü yıllarda Avrupa’da ortaya çıkan “kapalı kent” kavramının 2080 yılından sonra da bir sorun olarak var olmamasını umduğunu belirterek bitirdi. Panelistlerden mimar Murat Tabanlıoğlu, bir süre önce geliştirdiği fakat rafa kaldırılan Galataport projesiyle ilgili bir sunum yaptı.



Sözü alan Ruhr Bölgesi Yatırımcı Servisi Direktörü Michael Schwarze-Rodrian, Ruhr’daki kıyı bölgesi yenileme projelerinden bahsetti. Farklı kentlere farklı vizyonlar gerektiğinin altını çizen peyzaj mimarı, İstanbul’da görme fırsatı bulduğu dönüşüm bölgelerinin düşünülenden çok daha fazla potansiyel barındırdığını ve tesadüfi fonksiyonlarla şekillenen İstanbul kıyılarındaki “mekansızlık” hissinin bu potansiyel açığa çıkarılarak yok edilebileceğini vurguladı.

HafenCity Üniversitesi’nden Dirk Schubert, geçmişten bu yana sanatçılara ilham veren tüm kıyı kentlerinin belli zamanlarda yenilenme gerekliliğinin doğduğunu ve bu sürecin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Dünyadaki tüm liman kentlerinin farklı özelliklere sahip olduğunu söyleyen Schubert, herhangi bir liman kentinde gerçekleştirilecek dönüşümün o bölgenin coğrafi, teknik, tarihi özelliklerine, bölgenin ulaşım ağına, paydaşlarına, yerel ve global bağımlılık derecesine göre şekilleneceğini vurguladı. Schubert, kıyılarının %80’i yollarla kaplı olan İstanbul’da kıyıların kamu kullanımına kapalı olduğunu, bu durumu değiştirmenin ise sadece kıyılar doldurularak değil, daha yaratıcı projelerle mümkün olacağını kaydetti.

Panel, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof.Dr. İhsan Bilgin’in kapanış konuşması ve dinleyicilerin sorularının cevaplanmasıyla son buldu.

Küresel Gayrimenkul Yatırımları ve Türkiye
ULI Türkiye Başkanı Haluk Sur, CORIO eski başkanı Jan de Kreij, IMS araştırma ve gayrimenkul geliştirme grubunun yöneticisi Serdar Güçar, ULI Avrupa CEO’su William Kistlerin konuşmacı olarak katıldığı oturumda ilk sözü William Kisler aldı.

William Kistler, ULI faaliyetlerinin neler olduğundan, ULI’ın son “Emerging Trends in Europe” çalışması ve bu çalışmanın sonucunda ortaya çıkan 27 Avrupa kenti içerisinde yer alan İstanbul’un öneminden söz etti. ULI Türkiye’nin Avrupa’da en hızlı büyüyen bölge olduğuna değindi.

Demografi ve ekonomik büyüme gibi trendler üzerinden dünya genelindeki kriz ortamının Türkiye’ye etkilerini değerlendiren Jan de Kreij, panik psikolojisine girilmemesi gerektiğinden ve politik istikrarın hakim olduğu Türkiye için uzun vadeli trendlerin değişmeyeceğinden söz etti.

Bilgilendirici bir sunum eşliğinde Avrupa ülkeleri ve Türkiye’nin kıyaslamasını yaparak fırsatlar ve politik risk ekseninde yatırımcıların bir kente yatırım yapmadan önce değerlendirmeye aldıkları kriterleri ortaya koyan Serdar Güçar, Türkiye’nin AVM, outlet store, karma kullanım, marina, dizayn otel, kongre turizmi vb. açısından eksikliklerine yahut potansiyellerine ilişkin durumu hakkındaki değerlendirmelerini ortaya koydu.

Gayrimenkul Geliştirme Projelerinde Değer Mühendisliği Yaklaşımı
Kemal Ahmet Aru Salonu’nda, Kinetik Grubu Genel Müdürü Ali Mutlu Köylüoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Vatan Gazetesi köşe yazarı ve aynı zamanda bankacı Ali Ağaoğlu, TAIB Yatırım Bank Başkan Yardımcısı İlhami Akkum ve KREA Gayrimenkul Geliştirme Proje Koordinatorü Kaan Yalçındağ konuşmacı olarak yer aldılar.

Krize nasıl gelindi sorusunu irdeleyen Ali Ağaoğlu, ödeyemeyeceklere bile mortgage kredisi verilmesi, faizlerin giderek düşmesi, kredi faizlerinin ödenememesi ve yeni alıcı çıkmaması gibi nedenlerle sistemin domino taşları gibi yıkıldığını belirtti. Bu krizin Türkiye’nin 2001’de yaşadığı krize benzerliğine dikkat çeken Ağaoğlu, bunun bir likidite krizi değil, donuklaşma krizi olduğunu ve piyasaların kitlendiğini belirtti. Ali Ağaoğlu krizin Türkiye’ye etkisini ise şöyle sıraladı:

- Artan finansman maliyeti,
- Kurların yükselmesi ve artan volatilite,
- Cari açıkta önce artış sonra düşüş,
- Enflasyon ve faizlerde artış,
- Büyümeye olumsuz etki,
- Politik huzursuzluk

İlhami Akkum ise değer mühendisliğinin önemine değindi ve gayrimenkulcüler tarafından gözardı edildiğine dikkat çekti. Tasarruf kararlarının çok hızlı alındığını belirten Akkum, bunun negatif getirileri olduğunu ve bu nedenlerle üretilen mekanların kalitesizleştiğini söyledi.

Değer mühendisliğini, belirli kriterler çerçevesinde yatırılan paradan optimum kârı kazanmak olarak tanımlayan Kaan Yalçındağ ise, müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesinde pazarlığın değil sorgulamanın önem kazandığını söyledi. Tasarımın, değer mühendisliğinden elde edilecek faydanın %60-70’inin kazanılacağı aşama olduğunu belirten Yalçındağ, değer mühendisliğinde piyasayı takp etmenin, tedarikçilerle işbirliği içerisinde olmanın ve geleceğe bakarak plan yapmanın gerekliliğini anlattı.

Yaratıcı Kent Mekanizmaları
ArkiPARC 2008’in son gününde Sedad Hakkı Eldem Salonu’nun ikinci oturumunun konusu Yaratıcı Kent Mekanizmaları’ydı. Manchester Üniversitesi’nden, üst düzey bankacı İsmail Ertürk’ün moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Design for London’ın yöneticisi Peter Bishop, Brecknock Danışmanlık Ofisi’nden Kültürel Kentsel Stratejist ve Plancı Richard Brecknock, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Ajansı Kentsel Uygulamalar Direktörü Korhan Gümüş ve Brandassist Marka Uzmanı Muhterem İlgüner konuşmacı olarak yer aldılar.

Panelde ilk sözü alan Peter Bishop Londra’daki çalışmalarını anlatarak, Belediye tarafından Londra’nın diğer şehirlerle aynı görünmesini önlemek için görevlendirildiklerini dile getirdi. Londra’nın idari şemasında, siyasi ifadesinin çok karmaşık olduğuna değinen Bishop, hazırladıkları projelerde birleştirilebilirlik ve bütünleştirilebilirlik kapsamında küçük müdahalelerle, eski dokuyla yeni dokuyu bağladıklarını anlattı.

Bishop’tan sonra sözü alan Richard Brecknock, insanlar ve binalar arasında kalan mekanlar hakkında konuşmak istediğini belirterek söze başladı. Mimari yapının kültürün içinde nasıl geliştiğini ve çoğu zaman modernitenin bu yeni faktörleri bir kenara bırakarak yeni mekanlar yarattığını söyleyen Brecknock, Sydney Opera Binası, Millenium Dome ve Süleymaniye Camisi gibi örnekler üzerinden bu tür ikonların şehrin karakterine etkisini irdeledi. İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde renk, koku ve ses yoğunluğunun kendisini çok etkilediğini ve şaşırttığını söyleyen Richard Brecknock, modernitenin etkisiyle şehrin bu özelliklerini kaybetmemesini diledi.

Korhan Gümüş, İstanbul 2010 Kültür Başkenti sürecini değerlendirdiği konuşmasında, İstanbul’un 20 senedir ihtisaslaşmış alanlarında dönüşüm yaşandığını belirtti. İstanbul 2010 Kültür Başkenti projesi kapsamında, ulaşım, dönüşüm ve koruma projelerinin bir arada seksiyonlaşmış tek bir merkezden alınan kararlarla yürütüldüğüne dikkat çekti. Bu projelerin her birinin farklı kamu fikirlerine açılması gerektiğini söyleyen Korhan Gümüş, yaratıcı sınıfın bağımsızlığının çok önemli olduğunu ve bunun için kültürel stratejilere ve ilişkisel zemine ihtiyaç olduğunu ifade etti.

Yaratıcı şehirler için öncelikle kopyadan uzak durulması gerektiğini söyleyerek söze başlayan Muhterem İlgüner, “Kültürel Miras”, “Doğal Yapı”, “Özgün Çıktı” ve “Yerleşik Beceri” başlıkları altında sırasıyla odunculuk faaliyetleriyle bilinen Kanada’daki Chemainus, dünyanın en soğuk şehri ABD’deki Falls, domuz eti üreticiliği yapan İtalya’dan San Daniele ve ortopedik implant üretimiyle tanınan ABD’nin Warsaw kentlerini, yaratıcı fikirlerin şehrin kalkınmasına etkisine örnek olarak gösterdi ve Türkiye’de bu değerlerin hepsinin olmasına rağmen bu değerleri öne çıkaracak yaratıcılığın eksikliğini vurguladı.

Panelde son sözü alan İsmail Ertürk ise, UNCTAD’ın tanımlarının ve araştırmalarının yer aldığı sunumuyla yaratıcı endüstriler nelerdir sorunusunu yanıtlayarak, mimarlığın yaratıcı endüstrilerin bir kolu olan fonksiyonel yaratıcılık kapsamına girdiğini söyledi. Londra’da Damien Hirst’ün sanat eserlerini satmasını örnek vererek yaratıcı insanların kent ekonomisine katkısını değerlendiren Ertürk, nüfus bazında şehirlerin yaratıcı kültür endüstrileri incelendiğinde Londra, Montreal, New York ve Paris’te oldukça yüksek rakamların ortaya çıktığını ifade etti.

Müteahhitlikten Gayrimenkule İnsan Kaynakları
“Müteahhitlikten Gayrimenkule İnsan Kaynakları” konulu panel 17 Ekim Cuma günü saat 12.00-13.00 saatleri arasında yapıldı. Moderatörlüğünü Gökçe İmren Kamburoğlu’nun yaptığı panelde Müge Bıçakçı, Birşen Ekici, Osman Ünal ve Birol Saylan diğer konuşmacılardı.

İlk olarak Osman Ünal sözlerine başladı ve inşaatta çok fazla değişimler gerçekleştiğini, panelde bu değişimden bahsedeceğini belirtti. Giderek daha fazla şirketin sektörde yeni olan İnsan Kaynakları bölümünden faydalandığına değindi.

90’lı yıllarda kalite çalışmaları yapıldığını, kalite belgeleri almaya başlama döneminde yoğun çalışmaları olduğunu daha sonra mavi yakalıların eğitim sürecini başlattıklarını ve bunu yıllara yayarak kurumsal strateji olarak belirlediklerini belirtti.

Daha sonra Birşen Ekici sözü devraldı ve Osman Bey’le benzer süreçlerden geçtiklerini 1999 depreminden sonra markalaşmış şirketlerin işlerinde çok ciddi gelişmeler yaşandığını, eğitimler verildiğini eğitimlerin sektöre katkısını anlattı. Tasarımların da çok farklılaştığını, mimarları zorladıklarını ve mimarın gelişmesine katkı sağladıklarını belirtti. Mavi yakalılarda sertifikasyon ile eğitim uygulamaları olduklarını sözlerine ekledi.

Üçüncü olarak mikrofonu alan Müge Bıçakçı konuşmasında, kendi çalıştığı firmada 2006 yılında İnsan Kaynakları (İK) Bölümü’nün kurulduğunu söyledi. Değişimle birlikte İK’ya ihtiyaç duyulduğunu işe alımlarda şirketi tanıtırken standart bir konuşma, standart bir duruş ile şirket kimliği kazandırıldığına dikkat çekti.

Daha sonra sözü alan Birol Saylan, değişimin her sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de gerçekleştiğini ama kısıtlı bulduğunu şantiye kültürünün İK yaklaşımından daha çok sonuç odaklı imalata yönelik bir yaklaşımın bunca yıldır devam ettiğini ama gelecek için umutlu olduğunu belirtti.

Soyak Holding İnsan Kaynakları ve Kalite Direktörü Osman Ünal, doğru işleri doğru insanlara kanalize ederek Türkiye’nin en verimli ilk 10 şirketi arasına girdiklerini ve sürdürülebilir yaşam projeleri için konut projelerinin en önemli noktası çevreye zarar vermeden kalıcı olması olduğunu kanserojen içeren malzemeler kullanılmaması gerektiğini düşündüğünü söyledi.

Konuşmacıların kalite sistemi ve onun kazandırdıkları hakkındaki kısa tartışmasının ardından soru-cevap bölümüne geçildi ve konferans tamamlandı.

Küresel Pazarda İstanbul’un Değeri Nasıl Artar?
Oğuz Satıcı, R. Paul McMillen ve moderatör olarak Ramadan Kumova’nın konuşmacı olarak katıldığı toplantıya Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de konuşmacı olarak katılması bekleniyordu.

İlk sözü alan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, değer yaratmanın öneminden ve küresel pazarda yer sahibi olan İstanbul’un değerinin ölçülebilirliğinden söz etti. Paris, Londra kentleri ile İstanbul’u karşılaştıran Satıcı, kentlerin özgünlüğünün öneminden söz etti. Şehirlerin bir ruhunun olması, bu ruhun kentin giriş ve çıkış noktalarında daha da belirgin hale getirilmesi gerektiğini, İstanbul için Atatürk Havalimanı’nda kurgulanacak bir heykel üzerinden vurgulayarak anlatan Satıcı, “Değişimi gerçekleştirmek için geleceği tasarlamak gerekir” dedi.

Toplantıda söz verilen R. Paul McMillen, İstanbul için sanatın, kültür ve müzik faaliyetlerinin öneminden söz etti. Oturumun gayrimenkul sektörü paralelinde değerlendirilmesini sağlayan isim ise Ramadan Kumova oldu. Kumova, İstanbul’un bir ikona ve ortak bir hedefe olan ihtiyacından söz ederek oturumu noktaladı.

Kültür Endüstrileri
ArkiPARC 2008'in son gününde Sedad Hakkı Eldem Salonu'nda gerçekleşen Kültür Endüstrileri panelinin moderatörü Serhan Ada, konuşmacılar ise Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, Tabanlıoğlu Mimarlık'tan Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner'di.

Panel başında moderetör Serhan Ada kültürün azınlığın işi ve İstanbul'da 250.000 kişinin kültür tüketicisi durumunda olduğunu ve konuşmacıların hepsinin kültür alanındaki aktörlerden olduğunu belirterek sözü Nuri Çolakoğlu'na verdi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin önemine ve amaçlarına dair kısa bir konuşma yapan Çolakoğlu'nun ardından Melkan Gürsel Tabanlıoğlu İstanbul Modern ve AKM'nin yenilenmesi projelerine dair etkileyici bir sunum yaptı.

Tabanlıoğlu'nun sunumunun ardından söz alarak yenilenen AKM'de yönetim aynı olacaksa bu yenilemeye bu kadar para harcamaya gerek olmadığını düşündüğünü söyleyen Görgün Taner ise “AKM ve içeriği yenilenecek ama yönetim ne olacak?” diye sordu.

Taner'in ardından konuşan Özalp Birol, Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın çalışmalarından bahsetti. Birol kültür alanında çalışacaklar için sürdürülebilirliğin bir gereklilik olduğunu vurguladı. Panelin sonuna doğru tekrar söz alan Nuri Çolakoğlu İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesine dair yapılan çalışmaları biraz daha detaylandırdı ve öncelikle bu projenin Türkiye'ye yeni bir yönetişim modeli getirdiğini belirtti. Kültür Endüstrileri paneli konuşmacılara yöneltilen soruların cevaplandırılmasıyla son buldu.

ArkiPARC 2008’in Son Gününe Erman Ilıcak Damgasını Vurdu
ArkiPARC Etkinlikleri’nin son günü ana konuşmacılardan Erman Ilıcak’ın konferansı ile son buldu. Kısaca özgeçmişinden bahsederek sözlerine başlayan Ilıcak, eğitim hayatından sonra Enka’da işe başladığını ve orada 5 yıl çalıştıktan sonra kariyerinin iyi bir noktasında olmasına rağmen kendisini yeterince kanıtlayamadığını düşündüğü için istifa ettiğini belirtti. Daha sonra cesur bir kararla Rusya’ya giden Erman Ilıcak orada kendi firması Rönesans’ı kurduğunu sözlerine ekledi.

26 yaşında kendi firmasını kuran Ilıcak yabancı bir ülkede şirket kurmak için çok genç bir yaş olduğunu, ilk başlarda birçok zorlukla karşılaştığına değindi. Büyük işler aldığında büyük firmalardan kendi firmasına katılımlar olduğunu, iyi konumlarda yaşça büyük ve tecrübeli insanların şirketi geliştireceğine inandığını ancak öyle olmadığını farklı düşünce yapılarına sahip olduklarını gördüğünü belirtti.

Konuşmacı, kendi yaş grubu hatta daha genç inşaat mühendisleri ve mimarlarla çalışmaya başladığını ve şirketin çok geliştiğine değindi. Şimdi ise şirketteki yaş ortalamasının 35 olduğunu, diğer firmalarda kalmış olsaydı belki de hala sırasını bekleyecek olduğunu sözlerine ekledi.

Şirketi bir bütün olarak gören Ilıcak genç ve hevesli çalışanlara fırsat tanıyarak yükselmelerini sağladığını, tepe yönetimde tam 12 kişi olduğunu ve 2000’li yıllardan itibaren cirolarını her yıl 2 katına çıkararak 1 milyar Dolar’a çıkardıklarını belirtti. İlk defa dünya listelerine girdiklerinde Türkiye’de 4. geçen yıl ise Türkiye’de 2. şirket haline geldiklerini de ekledi.

Dünya müteahhitleri sıralamasında Amerika ve Çin’den sonra Türkiye’nin 3. olduğunu ancak aynı başarıyı, çok başarılı tasarımcıları olmasına rağmen tasarım alanında yakalayamadığını, dünya listelerinde ilk 200’de hiçbir Türk firmasının yer almadığını belirtti.

Mimarlık ve tasarım şirketlerini irdelemek gerektiğine de değinen Ilıcak, yeteneklerini ortaya çıkarmak isteyen arkadaşlara olanak tanınmadığını gördüğünü belirtti. Rönesans İnşaat’ta 21 çalışanın yönetici ortak seviyesine geldiğini bu yaklaşımın kendilerini büyüttüğünü ifade etti.

Konuşmacı, Rönesans İnşaat’ın 2. kısmının gayrimenkul şirketi olduğunu 2001 yılında bu işe de girdiklerini anlattı. İnşaat, proje ve finans alanında arkadaşları ile Türkiye’de de bu işe başladıklarını, Ankara Optimum projesini yaptıklarını, Türkiye’nin en büyük outletine dönüştürdüklerini izleyicilere aktardı. Bugün 13 tane alışveriş merkezi projeleri (başlayan, biten ve devam eden) olduğunu sözlerine ekledi.

Erman Ilıcak, Türkiye’de 2-3 milyon metrekare kiralanabilir alanları olduğunu ve bu işe başlarken hiçbirinin çok tecrübeli olmadığını, takım çalışmasının çok önemli olduğunu belirtti.

Daha sonra “Seaport İstanbul” projesinden bahseden Ilıcak, 1 milyon meterkare inşaat alanına sahip Seaport’da, kiralanacak konutlar, 5 yıldızlı, 5 yıldızın üstünde ve 4 yıldızlı otellerin olduğu bir alan, marina, liman ve terminalin yer alacağını söyledi. İstanbul’da en büyük sıkıntının mekansızlık olduğunu, her yıl yaklaşık 7 milyon turistin İstanbul’a geldiğini belirtti. 3 milyon kişinin transit geçiş için, geriye kalan 4 milyon turistin ise İstanbul’da kalmak için geldiğine değinen Ilıcak bu sayının İstanbul için yetersiz olduğunu, Seaport gibi projelerle canlanabileceğine değindi. 2 milyar Dolar’lık bu yatırımın şu anda durdurulmuş olduğunu ve mahkemelik olduklarını sözlerine ekledi.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.