Haberler

Mimarlık: Bir Tüketim Nesnesi mi?

Tarih: 16 Ağustos 2005 Yazan: Rabia Alga

Kent ve çevreye karşı duyarlılığının yeni farkında olduğumuz bir kurum: Tüketiciler Birliği. Diğer tüketici gruplarından farkları yaptıkları çalışmalarla anlaşılıyor. “Şehir mimarisi belediyelerden alınmalı” başlıklı basın duyurusuyla ilgi alanları belirginleşmeye başlıyor. Bu sefer tüketim nesnesi; "mimarlık" oluyor.

Öğreniyoruz ki insanların ayakkabısı, ceketi, gömleği Tüketici Birliği’nin ilgi alanının sadece %10-15’ini oluşturuyor, çünkü bu birliğin asıl ilgi alanı toplumsal olaylar. UIA 2005 Mimarlık Kongresi’ne de davetli olarak katılarak stand açan birlik, bireylerin sorunlarını çözmekten ziyade, bireylerin sorun yaşamasını önlemeye yönelik bir mücadele stratejisi belirleyen bir örgüt olarak işliyor. Merkezi İstanbul’da olan ve 20’ye yakın şubesi olan birliğin, 50 bin üyesi bulunuyor ve milletvekilleri, bakanlar ve belediye başkanlarından oluşan bir de e-posta grubu bulunuyor.

“Ömründe kümes yapmamış kimselerden ve şehirleri yaşanamaz alanlar haline getiren belediyelerden, şehirlerin mimari uygulamaları alınarak yeni kurulabilecek ‘Şehir Mimari Kurulları’na bırakılmalıdır” şeklindeki açıklamaları içeren basın duyuruları sonrası Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Kemal Özer’e mimarlığa ilgilerini sorduk.

Aynı zamanda Konya Şubesi Başkanı da olan Özer, şehirlerin alelade olmasından şikayetçi ve birey olarak en önemli problemini “mimari” olarak belirlemiş bile. Turgut Cansever’e hayranlığını bütün kitaplarını okuyarak belli eden Özer, Jamie Lerner’ın İstanbul’daki yapılaşmada gördüklerini Mimar Sinan’ın torunlarının yaptığına inanaması üzerine, birlik olarak bu konu üzerinde fikirler üretmeye başlamış.

Kemal Özer’le Tüketici Birliği’nin faaliyeleri hakkında konuşurken “kentleşme ve mimarlık” konularının birliğin gündeminden hiç çıkmadığını farkettik. Bu konuların bizi götürdüğü yer ise Konya oldu, bunun nedeni ise Konya özelinde dikkat çekmek istediği bazı usulsüzlükleri bizimle paylaşmaktan aldığı sinerjiydi.

Türkiye’nin en yoğun imar adası olarak tanımlanan Konya’nın kent merkezinde çalışan Kemal Özer, 15 bin nüfusun yaşadığı bu alana “güneş”in girmediğini, burada oyun alanı olmadığı gibi yeşil alanın da bulunmadığını belirtiyor. 10-12 katlı binaların arasında çalışan Özer, rant dolayısıyla her belediye başkanının her seferinde imar planında oynadığını ve 10 yıl içinde burada yedi büklüm yollar ve sokakların oluştuğunu söylüyor.

Yerel yönetimleri suçlayan Özer; “Konya’daki yeni Belediye Başkanı’nın geçmişten kalan kötü mirası daha da kötüleştiriyor: “Burayı kuleler şehri yapacağız” diyor. “Buranın mimarisini düzelteceğiz güzel bir şehir yapacağız” demiyor. Bunların mimarlıkla ilgili bir endişeleri yok.” diyor.

Kuleler Şehri: Konya
Her yönetimin bir kule yaparak Konya’yı kuleler şehri yapma sevdası sadece Tüketiciler Birliği’ni rahatsız ediyor olmalı ki bu konuda hiçkimse tepkisini dile getirmiyor. Kuleler şehri Konya’nın ilk kulesi 30 katlı Kombassan, diğer kuleleri ise yine 30 katlı Dedeman ve Hilton Otelleri. Bir de Selçuklu Kulesi var ki şimdiye kadar Kule City, Kule Site ve Site gibi farklı isimler almış.

 
Selçuklu Kulesi
 
Kombassan Kulesi
 
Hilton Oteli

Bundan önceki belediye başkanı Konya’nın plakası 42 diye 42 katlı bir bina yaptırmış. Henüz sadece betonarmesi yapılmış olan bina, otellere teklif edilse de bu yapıdan otel olamayacağı için bu teklifler kabul edilmiyormuş. İhaleyi alan şirket işi bitiremiyormuş, çünkü bir taraftan ne yapacaklarına da karar vermiş değiller. Her kat 930 metrekarelik net kullanımlı. 42 katın her birine kat ofis öneriyorlar. Kemal Özer; “Konya’da 900 metrekarelik bir alanı tefriş edecek kadar kurumsal işletmeler yok. İhtiyaç mıydı bu bina buraya? İçinde döner bir kule var Konya’yı seyredeceklermiş.” diye yakınıyor.

Zümrüt Apartmanı Faciası
Ofisi Zümrüt Apartmanı’nın hemen karşısında olan Kemal Özer, olay anından sonrasına kadar titiz bir inceleme yapıp rapor halinde sunduklarını belirtiyor. Olayın sadece kolon-kiriş meselesi olmadığını da üstüne basa basa vurguluyor.

Mimarlar Odası Başkanı’nın bile buradaki mimarlığı makyajdan ibaret görmesiyle mimarlığın öldüğünü düşünüyor. O siteden daire alanların, apartmana ruhsat verenlerin, oranın kolonunu kirişini hesaplayan inşaat mühendisinin de ders çıkarması gerektiğini söylerken bu facianın sıyırılmaya çalışıldığını savunuyor.

Zümrüt Apartmanı’nın çöküşü sonrası herhangi bir olumlu gelişmenin olup olmadığını sorduğumuzda aldığımız cevap tüm sorumlular için utanç verici olmaktan öteye gidemiyor; basında yer almasa da bir sitenin daha çöktüğünü öğreniyoruz. Kemal Özer, açıklamasını şöyle yapıyor, “100 yıllık bir tren yolunun etrafındaki bütün binalar hergün sallanıyorsa, bu yüzden çatlaklar oluşmuşsa, buna karşı hiçbir mücadele vermemişseniz ve de üstüne üstlük bunların altında da kuyular varsa siz orada güvenden söz edebilir misiniz? Bunu düşünmek için illa üniversite mezunu omak, mimar olmak gerekmiyor.”

Yapılara Sigorta Sistemi
Zümrüt Apartmanı faciası sonrası birlik bir araya gelerek bu konuda neler yapılabileceğini ele alarak öncelikle Avrupa’daki sistemi inceliyor. Avrupa’daki yeminli sigorta sistemini bir adım ileri götürerek bir fikir geliştiriyorlar;

“Bir arsa üzerine yapı inşa etmeden önce bir sigorta şirketiyle anlaşmanız gerekiyor. Bu yeni yapı-denetim sigorta şirketleri zemin etüdü yapacak. “Belediye her ne kadar burada 20 kata izin veriyorsa da ben 10 kattan fazlasını yaptırmam” diyebilecek. Çünkü bu şehrin altı su ve kum. Sonra da bu risk sigorta şirketine ait olacak. Her katın denetiminde, demirinin, çimentosunun, harcının işçiliğinin, kontrolünü sigorta şirketinin kendisi yapacak. Sigorta şirketi en son bu binada oturulabilir yetkisi vermeden iskan verilmeyecek o yapıya. Her yıl bu sağlamlığa göre risk sigortası primi düşecek ya da artacak. İşte o zaman kamunun elinden bunu almış olursunuz. Sigorta şirketi daha çok prim almak için bir risk açıklaması yapabilir. Buna karşılık kamu, sigorta şirketinin ne kadar düzgün çalıştığını denetleyecek.”

Özer: Bu çalışmaların arka planında sadece sorumluluk var; şehri gözleyen insanlar var...
Çalışmalarının arka planında sorumluluk duygusu yattığını vurgulayan Özer, her açıklamalarında ve çalışmalarında birçok milletvekili, bakan ve belediye başkanından tebrik ve destek aldığını söylüyor. Ancak bir tane mimarın bile arayıp destek verdiğini görememenin şaşkınlığını da bizimle paylaşamadan edemiyor; “Bizim kadar duyarlı ve mesleğinde gelecek vaad eden bir mimar olsaydı burada elini öperdim” sözleriyle de bu üzüntüsünü dile getiriyor.

Mimarlar ve mühendisler Konya’yı dörde böldü
Kemal Özer, Konya’da mimar ve mühendislerin biraraya gelerek Konya’yı insanların gelir durumlarına göre dörde böldüğünü iddia ediyor. A bölgesi fakir, B bölgesi zengin, vb. şekilde yaptıkları bu sınıflandırma sonrası birçok bölgede kaçak bir inşaat furyası olduğunu belirtiyor. Bunu da belediye meclisi üyelerinin %94’ünü mimar, mühendis ve müteahhitlerin oluşturmasına bağlıyor.

Türkiye’deki genel sorunları ve usulsüzlükleri Konya özelinde dile getiren Kemal Özer ve Tüketici Birliği’nin çalışmaları, şimdi ve gelecek için oldukça umut verici gelişmeleri işaret ediyor. Bazen mimarlık kurumlarının, kent ve mimarlık için çalışan sivil toplum kuruluşlarının bile kendi konularında tepkisiz kalmaları, buna karşılık böyle bir birliğin -mimarlığı bir tüketim nesnesi olarak görerek- sesini duyurmak için yaptığı çalışmalar karşılaştırılınca şaşırmamak elde değil.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.