Haberler

ÇEDBİK Yeşil Bina Eğitim ve Bilgilendirme Faaliyetlerinden İlkini Gerçekleştirdi

Tarih: 16 Ocak 2009 Yazan: Elif Gül Güven


Küresel ısınma, iklim değişikliği, kullanılan kaynakların yetersizliği ve çevreye verdiği zararlar günümüzde insanoğlunu ciddi boyutta tehdit ediyor. Küresel ve yerel çapta karşılaştığımız bu tip ekolojik sorunların birçoğunun yapı sektörüne bağlı olarak geliştiğini gözlemleyenler arasında, yeşil bina uygulama ve değerlendirme sistemlerin oluşmasına ön ayak olan yeşil bina konseyleri de bulunuyor. Türkiye'de bu konuyu masaya yatıran ve kitlesel farkındalığın arttırılmasını amaçlayan Çevre Dostu Binalar Derneği (ÇEDBİK) 2007 yılında sivil bir çatı altında kuruldu ve konsey olma yolunda faaliyetlerine devam ediyor.

ÇEDBİK'in 10 Ocak 2008'de Yıldız Teknik Üniversitesi oditoryumunda yoğun bir katılımla gerçekleştirdiği ilk eğitim ve bilgilendirme faaliyetinde uluslararası alanda kullanılmakta olan sertifika sistemlerinin tanıtılması ve ulusal çalışmaların başlatılmasının yolunu açtı.

Düzenlenen etkinlikte ÇEDBİK kurucu başkanı Ali Nihat Gökyiğit'in yaptığı açılış konuşmasının ardından Dünya Yeşil Binalar Konseyi eski başkanı Huston Eubank eğitimin ilk basamağı olan çevre sorunları, yeşil bina ve Leed sertifika sistemini değerlendirmek üzere söz aldı.

Huston Eubank, konuşmasına iklim değişikliği, arazi kullanımı arasındaki ilişkiyi ve özellikle 2000 yılından sonra büyük artış gösteren karbon emisyonlarının kullanılan fosil yakıtlar ile bağlantısını inceleyerek başladı. Artan yapılaşma sonucu küresel ısınmaya yol açan en önemli etkenlerden biri olan sera gazı salınımından büyük oranda binaların sorumlu olduğunu dile getirdi. Bu çerçevede "tasarım ve inşaat aşamalarının belirli standartlar altında uygulanarak meydana getirdiği binaların çevreye ve kullanıcılara karşı negatif etkisinin azaltılması" Eubank'a göre Yeşil Bina kavramının temelini oluşturuyor. Yeşil bina standartlarının beslendiği ana konuları ise; arazi kullanımı, su yönetimi, enerji etkinlik, malzeme kullanımı ve iç hava kalitesi olarak dile getirdi.

Eubank, sürdürülebilir kalkınma modelinin de esas bileşenleri olan çevre, ekonomi ve sosyal konuların doğrultusunda yeşil bina değerlendirme metodlarının amaçlarından bahsederek konuşmasına bu amaçlar doğrultusunda uygulanacak olan yöntemlerden Whole System Design (bütüncül sistem tasarım) ilkeleriyle devam etti. WSD sürecinde tüm sistemin düşünülmesi gerektiğini savunan Eubank, en iyi sonucun ortaya çıkması için sadece en iyi ve en pahalı malzemelerin kullanılmasının doğru olmadığını, uygun metod ve zamanlama ile verimli sonuç elde edilebileceğini vurguladı. Eubank, birden fazla soruna eş zamanlı olarak çözüm aramanın, sistemler arası bağlantıyı yeterince etkili kılmanın, nihayi kullanım ve düşük maliyetin sistemin temel prensiplerinden olduğunu bildirdi.

Konuşmasına yeşil bina, sürdürülebilirlik ve tasarım ilişkileri açısından devam eden Eubank, ilk olarak İsveçli bilim adamı Karl Henrick Robert tarafından geliştirilmiş olan Natural Step Framework' un temel prensiplerinden bahsetti. Sürdürülebilir çevrenin oluşumuna zemin hazırlayan The Natural Step Framework prensiplerinin, Leed değerlendirme kriterlerinin oluşumunda yol gösterici nitelikte olduğunu sözlerine ekledi.

Konuşmasına yine atık kavramını farklı açıdan ele alan ‘cradle to cradle' (atığın yeni bir ürüne dönüşüm süreci) yaklaşımını ortaya koyan Mimar William Mc Donough'ın atığın ürünle eşdeğer tutulduğu, mevcut güneş enerjisini kaynak olarak kullanabilen, doğal çeşitliliğe uyum sağlamayı ve korumayı öngören prensiplerini ve bu prensipleri uygulayan DesignTex fabrikasını örneklendirerek inceledi.

Huston Eubank konuşmasına bina malzemelerinin iç hava kalitesini doğrudan etkilediği ve bu konuda zararlı kimyasal içerikli malzemelerin neler olduğunun bilinmesinin önemini ile devam etti. California'da EPA kurumu tarafından yapılan kimyasal içerikli malzemeleri içeren listeyi Section 01350 adındaki model geliştirerek yeni bir malzeme spesifikasyonu oluşturmuştur. Bu sayede sağlık açısından riskli, performans düşürücü nitelikte malzeme kullanımından uzak kalarak iç ortam kalitesinin yükseltilmesinin mümkün olabileceğine dikkat çekti.

Sürdürülebilir yaklaşımları ve çeşitli kavramları incelemeye devam eden Eubank, 1907 de Janine Benyus tarafından Biomimicry kitabında dile getirilen doğal kılavuzlardan bahsederek biomimicry prensiplerini uygulayan birkaç tasarıma yer verdi. Ardından şu anda bir zihniyet değişimi sürecinde olduğumuzu ve yapılanların sadece çözüm üretme değil, biyolojik düşünce tarzına geçişin önerileri olarak gördüğünü belirtti.

Konuşmasına binayı yeşil yapanın ne olduğunu sorgulayarak devam eden Eubank, kendisi için "yeşil bina"nın mevcut binalara oranla alınan bazı prensipler doğrultusunda performansları daha iyi olan bina olduğunu belirtti ve yeşilin sürdürülebilirlikten farklı olduğuna ancak sürdürülebilirliğe giden yol üzerinde bulunduğuna dikkat çekti.

Konuşmasına yeşil bina tasarım sürecinin önemli bir parçası olarak gördüğü Integrated Design Process (IDP- entegre tasarım süreci) anlatarak devam eden Eubank, yeşil bina tasarım sürecinde katılımın en verimli şekilde sağlanması gerektiğini ve genel tasarım sürecinden farklı olarak geri beslenim döngüsüne sahip bir süreç olduğunun altını çizdi. Böyle bir süreç sonucunda oluşmuş Kansai Havaalanı (Japonya), Hamburg Havaalanı, Spencer Street İstasyon binası (Avustralya) ve Malezyalı mimar Ken Yeang'ın bazı projelerini örnekleyerek inceledi.

Huston Eubank, ilk bölüm konuşmasını düşünce sisteminin değişiminin önemini vurgulayarak, Albert Einstein'ın "Yaşadığımız Dünya düşüncelerimizin bir ürünüdür.
Düşüncelerimiz değişmedikçe Dünya'yı değiştiremeyiz," sözüyle sona erdirdi.

Huston Eubank konuşmasının ikinci bölümünde yeşil bina kavramının olurluluğuna yönelik iş dünyası ve sektörden bakış açıları sundu. Sir Nicholas Stern'in iklim değişikliğinin ekonomik etkileri üzerine görüşlerinden bahsederek küresel ısınmayı göz ardı etmenin çok büyük bir risk olduğu ve iklim değişikliği konusunu uzun soluklu bir kalkınma planı olarak ele almanın doğru olacağını vurguladı. Sektörlerin bu anlamda yapacağı yatırımların mevcut krizi yönetmenin önemli bir adımı olacağını belirtirken 2030 yılında 40 milyon yeni yeşil yakalı çalışanın olacağını öngören görüşü sözlerine ekledi. Yeşil bina uygulamalarının geçici bir süreç olmayıp yeni bir endüstri süreci olacağını belirtti.

Yayınlanmış raporlar doğrultusunda bina işletim masraflarının %8-9 oranında azalması, bina değerinin %7,5 oranında, kullanım süresinin %3,5 oranında, kiraların %3 oranında artması, toplam enerji giderinin %42 oranında azalması, yine okullardaki başarının %20 oranında, ofislerde üretimin %2-16 oranında artması, hastanelerde 2,5 günlük erken taburcu süresi gibi hem ekonomik hem sosyal hem de çevresel anlamda faydaların olması, yeşil binaların uzun soluklu kalkınma stratejisinin bir parçası haline gelmesine imkan sağlıyor.

Huston Eubank'dan sonra üçüncü bölümde sözü dünyada yeşil bina konseylerinin oluşumundan ve değerlendirme sistemlerinden bahsedecek olan Dr. Duygu Erten aldı. Dr. Duygu Erten halen Türkiye'de bu sistemlerin tanınması ve yerel bir sertifika sisteminin oluşumunu amaçlayan Çevre Dostu Binalar Derneği'nin kurucu başkan yardımcılığı görevini yürütüyor.

Erten, küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salınımının büyük oranda binalar tarafından yapıldığını belirtti ve acil ihtiyaç durumundaki sera gazlarının emisyonun indirgenmesi konusunda küresel bilincin yerleştirilmesinin amaçlanmasının, ülkeleri yeşil binalar konseylerini oluşturma yoluna ittiğine değindi. Mevcutta dünya üzerinde 13 yeşil bina konseyi bulunmakla birlikte 7 konseyin de oluşum aşamasında olduğunu sözlerine ekledi. Erten, konuşmasına Dünya Yeşil Binalar Konseyi'nin ulusal konsey temsilcileri tarafından kurulduğunu ve her bir ülkenin kendi konsey olma sürecinde sektör liderlerinin önemli katkılarının olduğundan bahsederek, Türkiye'nin de bu sürece bir an önce dahil olmasını ümit ettiğini bildirdi.

Konsey olma sürecinde bulunan ÇEDBİK'in uzun ve kısa dönem hedeflerinden bahseden Erten, en önemli hedefin ulusal değerlendirme aracının oluşturulması olduğunu vurguladı. Binaların sertifikasyona olan ihtiyaçlarını anlatan Erten mevcutta bulunan Australia - Green Star, Kanada - LEED CanadaTM, Japonya - CASBEE, İngiltere - BREEAM, ABD - LEED değerlendirme sistemlerini özetledi. Erten ayrıca yeşil bina konseyi üyesi olmanın faydalarından bahsederek, böyle bir oluşumun ancak yüksek düzeyde katılım, çeşitlilik ve çaba ile istenilen sonuca varmasının mümkün olacağının altını çizdi.

Duygu Erten'den sonra sözü alan Huston Eubank, konuşmasının son bölümünde ilk olarak ABD Yeşil Binalar Konseyi tarafından geliştirilen Leed yeşil bina değerlendirme sisteminin oluşum ve gelişim aşamalarından bahsetti.

Binanın Leed sertifikası alabilmesi için göz önünde bulundurulan kriterlerden ve bu kriterlerin puanlamalarına değinen Eubank, 2009 Leed değerlendirme modeli kapsamında bazı değişikler olduğunu ve bu kriterlerinde değişikliklerden etkilendiğini vurguladı.
Ayrıca 2009 Leed sisteminde bir diğer önemli gelişme olan Leed uzmanı yetiştirme modelinde de değişiklik yapıldığını bildiren Eubank, eski sistemden farklı olarak Leed AP olabilmek için yeni, üç aşamalı basamaktan geçmenin zorunluluğuna dikkat çekti. Yapılan değişiklerin daha duyarlı ve nitelikli işler ortaya koymak adına gerçekleştiğini bildiren Eubank sistemlerinin kendini geliştirmesinin önemli olduğunun altını çizerek konuşma sırasını Martin Towsend'e bıraktı.

Eğitim ve bilgilendirme programının diğer önemli başlığı olan Breeam değerlendirme modelini anlatmak üzere söz alan BreGlobal direktörü Martin Townsend, Breeam sertifika sisteminin tarihçesi ile sistemi tanıtmaya başladı ve günümüzde sistemin ne oranda yaygınlaştığına dikkat çekti.
Alınan raporlara göre 2008 yılında 5.000'den fazla binanın sertifika için başvurduğunu (2007 de 1.600-%300 artış), 600 tane binanın sertifika aldığını (2007 de 362) ve 1.200 kişinin Breeam Accessor eğitimi aldığını belirten Townsend sektörlerde yeşil bina yatırımının hızla yaygınlaştığının altını çizdi.

Binaların çevresel performanslarının ve kullanıcı için iç çevre kalitesinin artırılmasını Breeam'in esas amaçları olarak belirten Townsend, devlet desteğiyle kurulmuş olan Breeam Sistemi'nin diğer birçok değerlendirme sistemlerinin oluşumunda baz alındığını belirtirken, bu konuda en önemli desteğin de yine devlet tarafından yapılması gereğini vurguladı. Townsend, Kanada'da kullanılan Green Globes, Avustralya'daki Greenstar ve HongKong'daki HK Breeam'i, Breeam sistemini baz alan örnek modeller olarak gösterdi.

Sözlerine Breeam değerlendirme sistemi içerisinde yer alan spesifik modellerden
(Breaam buildings, Breeam Communication, Breeam in use) bahsederek devam eden Townsend'ın önemli bulduğu bir uygulama modeli de Breeam International -uluslararası kriterler sistemiydi. Townsend, Britanya dışında yapılacak olan imarın değerlendirilip, denetlenmesi veya kendi kriterlerini oluşturmaya yardımcı olması amacıyla oluşturulmuş Breeam Uluslarası modele Türkiye'nin de birkaç proje ile dahil olduğunu belirtti.

Konuşmasında Breeam Gulf ve Breeam Europe standartlarından da kısaca bahseden Townsend Breeam değerlendirme metodunun birçok yeşil bina konseyi tarafından yerel çevresel değerlendirme metoduna adaptasyonun önemini vurgulayarak Hollanda'da kullanılma sürecine girilen Breeam-NL modelini örnek durum olarak inceledi ve sözü Breeam sertifika sistemleri hakkında daha teknik bilgilere yer verecek olan Breeam Avrupa Sorumlusu Anne Aubree'ye bıraktı.

Aubree, ilk olarak Breeam değerlendirme modelinin sahip olduğu 8 temel kriterden (yönetim, enerji, su, arazi kullanımı ve ekoloji, sağlık, ulaşım, malzeme, atık, kirlilik) ve sertifika alım sürecinden bahsetti. Breeam sertifika alma sürecine ve değerlendirme aşamasında kullanılan teknik bilgilere değinen Aubree, ardından uluslararası modelin adaptasyon sürecinin önemli olduğunu belirtti.

İklim, ekoloji, inşaat malzemesi, kültür, inşaat uygulamaları, yönetmelikler, altyapı, tarihsel bağlam, politik kararlar ve coğrafya gibi yerel farklılıklar gösteren noktaların bu süreçte dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Anne Aubree Breeam Gulf, Breeam-NL gibi İngiltere dışında uygulanan örnek modellerden söz etti. Sunumuna Türkiye'de gayrimenkul yatırım ve geliştirme şirketi olan Redevco tarafından yapılan ve Breeam sertifikası alması hedeflenen Ankara Gordion AVM ve Erzurum AVM projeleri ile devam eden Aubree, Redevco projeleri baz alınarak oluşturulan ülkeye özgü bir kaç bilgiden söz ederken bu projelerde uygulanan değerlendirme kriterlerinin uluslararası kabul görmüş standartlar ile Türkiye için belirlenmiş yerel standartların bütünleşik olarak oluşturulduğunu sözlerine ekledi. Aubree son olarak Breeam Sertifikası alacak olan projenin tüm aşamalarında önemli yere sahip olan Accesorlar-Breeam danışmanları ve eğitimlerinden bahsederek Dünya'da ve Türkiye'de saylarının giderek artmasını ümit ettiğini bildirerek konuşmasını bitirdi.

Eğitim ve Bilgilendirme gününün sonunda sözü tekrar alan Çedbik Kurucu başkan yardımcısı Duygu Erten, tüm sektör katılımcılarının sürdürülebilir kalkınmada aktif rol oynamalarını dilediğini belirtti. Yeşil bina uygulamalarının yaygınlaşması amacıyla bu sistemlerin iyi tanınması ve sektör çalışanlarının bu konuda uzmanlaştırmaya yönelik eğitimler alması gerekliliğini vurgulayan Erten, Çedbik olarak eğitim ve bilgilendirme için gerekli çabayı sarf ettiklerini, önümüzdeki Şubat, Mart ve Nisan aylarında eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin devam edeceğini açıkladı.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.