Haberler

Kyoto Protokolü Çözüm Olacak mı?

Tarih: 10 Şubat 2009 Kaynak: Bianet, Vikipedi, Sabah, Hürriyet, Greenpeace.org, Gezegenimiz.com, BBC Türkiye Derleyen: Zeynep Güney

Kaynak: janoe.wordpress.com

İklim değişikliğinin ciddi tehdit oluşturmaya başladığı günümüzde, tüm dünya küresel ısınma konusunda alarma geçmiş durumda. Çeşitli önlem çalışmalarıyla çağın felaketinin önüne geçmeye çalışılırken, ülkelerin bilinçli ve ortak hareket etmesi büyük önem kazanıyor.

2005 yılının Şubat ayında, 8 yıllık uzun bir sürecin ardından kanun hükmü kazanan Kyoto Protokolü, sera gazı salımının azaltılmasına ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik bağlayıcı hedefler koyan tek uluslararası anlaşma. Protokol temelde, gelişmiş ülkelerin 2008-2012 yılları arasında, 1990 yılındaki toplam salım değerlerinin %5 altında salım yapmasını hedefliyor. Bu toplam hedefe ulaşmak içinse, her ülkenin geçmişteki sera gazı salımları göz önünde tutularak hesaplanan bireysel bir hedefi bulunuyor. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbondioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmayı veya bunu yapamıyorlarsa, salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmayı taahhüt ediyorlar.

Kyoto Protokolü Nedir?
Protokol, adını Japonya'nın Kyoto kentinden alıyor. Sera gazı emisyonlarında indirime gidilmesi konusunda ilk anlaşma Kyoto kentinde 1997 yılında yapılan zirvede sağlanmıştı.

1997'de imzalanan protokol ancak 16 Şubat 2005'te yürürlüğe girebildi. Çünkü Kyoto Protokolü, 1990 yılı itibariyle, sera gazı emisyonlarının en az % 55'inden sorumlu olan 55 ülkenin onayını gerektiriyordu. Rusya'nın 2005 yılında katılımıyla bu oran sağlanabildi ve protokol yürürlüğe girdi. Buna göre, protokolü onaylayan 38 sanayileşmiş ülke, başta karbondioksit ve metan olmak üzere, atmosfere saldıkları sera gazlarında, 2012 yılına kadar, 1990 yılındaki düzeyinden toplam % 5,2 oranında bir indirime gitmeyi kabul etti.

Fakat Kyoto Protokolü bir dizi sorunu ve anlaşmazlığı da beraberinde getirdi. Pahalı yatırımlar gerektiren Kyoto Protokolü şu anda yeryüzündeki 181 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının % 55'inden fazlasını kapsıyor. Ancak, dünyada en çok sera gazı kirliliğine yol açan Amerika Birleşik Devletleri, Kyoto Protokolü'nü imzalamış olmasına karşın onaylamıyor. Çin ise hâlâ imzalamış değil.


Kaynak: Talkgreen.ca

Türkiye'yi Bekleyen Tehlikeler
Karbondioksit salınımında %1,3'lük payla 13. sırada yer alan Türkiye, 1990 yılında atmosfere yıllık olarak 200 milyon ton karbondioksit bırakırken, bu salım 2004 yılında yaklaşık 350 milyon tona yükseldi. 2010 yılında ise bu miktarın 400 milyon tonları aşması bekleniyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü'ne göre, bu gidişle 2070 yılında Türkiye'de yaşanan sıcaklıkların 6 °C'ye kadar artması söz konusu. Bunun sonucu olarak Türkiye'yi, ekosisteminin değişmesiyle pek çok canlı türün yok olma tehlikesi bekliyor.

Küresel ısınma aynı şekilde sürerse, Türkiye'deki yağış miktarı giderek azalacak ve başta GAP bölgesi olmak üzere Türkiye'deki tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Bu durum barajların su seviyesini azaltacak ve hidroelektrik enerji üretimini ciddi şekilde engelleyecek.

İklim değişikliğiyle birlikte, düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar; sellere, hortumlara, kasırgalara, heyelana ve erozyona neden olacak. Denizlerdeki akıntılar ve sıcaklık rejimlerinin değişmesiyle, balıkların göç yolları bozulacak, bu durum deniz ekosistemini etkileyecek.

Yüksek sıcaklıklar nedeniyle orman yangınları artacak, tarımsal hastalıklar ve tarım zararlılarının miktarında önemli yükselişler gözlenecek. Kuraklık, Türkiye'de üretilen tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalmasına neden olacak.

Kar yağışı giderek azalacak ve bu iklim değişikliği göçlere sebep olacak. İnsanlar güneyden, daha soğuk olan kuzeydeki bölgelere göç edecek. Buzulların erimesiyle de, Türkiye'deki deniz seviyesi yükselecek. Kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar, yat limanları kullanılamaz hale gelecek.

Sancılı Kyoto Süreci
Bu tehlikeli bekleyişe rağmen, 2004 yılında BMİDÇS'ye taraf olan Türkiye, uzun süre Kyoto Protokolü'nü imzalamayı reddetti. Tartışmalı geçen sürecin sonunda, 30 Mayıs 2008'de Kyoto Protokolü'nün imzalanacağı resmen açıklandı ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun, Dışişleri Bakanlığı'na, "Kyoto Protokolü'ne taraf olmayı kabulünün ve TBMM tarafından onaylanmasının uygun olduğuna" ilişkin yazı gönderdiği duyuruldu. 5 Haziran 2008 tarihinde Kyoto Protokolü'nün imzalanmasına ilişkin tasarı meclise sunuldu ve Türkiye'nin, Kyoto Protokolü'ne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı 05 Şubat 2009 tarihinde, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Tasarının maddelerinin görüşülmesinden sonra, açık oylamada kanun tasarısı, 3'e karşı 243 oyla kabul edildi. Oylamada 6 milletvekilinin çekimser kalması dikkat çekti.


Kaynak: Oneworldonegoal.com

Kyoto Protokolü'nün Türkiye'ye Faydaları
Gerekçede, Türkiye'nin protokole taraf olmasının sağlayacağı yararlar şöyle sıralanıyor:

''Ülkemizin, kurucu üyelerinden olduğu BM'nin saygın bir ülkesi olarak, protokole taraf olması, uluslararası gündemin en öncelikli ve acil sorunlarından biri haline gelen iklim değişikliği ile mücadele konusundaki kararlılığını ve uluslararası toplumun güvenilir bir ülkesi olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

Protokole taraf bir Türkiye'nin, hemen hepsi protokole taraf olan sözleşmeye taraf ülkeler nezdinde itibarı ve 2012 sonrasına ilişkin müzakerelerde ağırlığı artacak, iklim değişikliği ile mücadele konusunda 2012 sonrasının şekillenmesinde ülkemiz kendi özgün koşullarını daha iyi müzakere edebilecektir.

Kyoto Protokolü kapsamındaki uluslararası rejime katılacağımız için, özel sektörde sera gazı salım azaltımı için yapılabilecek projeler daha kolay teşvik edilebilecek ve özellikle uzun vadede başta enerji güvenliği olmak üzere ülke ekonomisine katkı sağlanabilecektir.

Kyoto Protokolü, AB çevre müktesebatının bir parçasıdır. AB, Protokolün yerini alacak olan yeni anlaşmayı da müktesebatına dahil edecektir. Dolayısıyla, 2012 sonrasını önemseyen AB, ülkemizin Protokole taraf olarak, geleceğe yönelik hazırlıklarını bir an önce başlatmasını istemektedir.

Ülkemizin Kyoto Protokolüne taraf olması halinde, AB ile iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konularında ve AB müktesebatına uyum bağlamında işbirliği olanaklarını geliştirmesi de mümkün olacaktır.''

Sözleşmenin Gerekleri
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen tasarının yasalaşmasıyla Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeye göre:

- Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek,

- Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek,

- Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak,

- Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek,

- Fosil yakıtlar yerine örneğin biodizel yakıt kullanılacak,

- Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek,

- Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak,

- Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon oranı sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak,

- Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak.


Kaynak: Whtm.com

Kyoto Yeterli mi?
Önemli bir ilk adım olan Kyoto Protokolü, ne yazık ki tek başına yeterli değil. Protokolün bilimsel danışmanları işlevini üstlenen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli uzmanları, Kyoto Protokolü'nün eksiksiz uygulanması halinde bile dünyaya en fazla 10 yıl zaman kazandırabileceğini ve küresel ısınmayı durdurabilmek için çok daha radikal önlemlere gerek olduğunu söylüyorlar.

Dünya ülkelerinin ilk olarak, küresel ısınmayı durdurabilmek için atmosferdeki maksimum sera gazı düzeyi üzerinde anlaşmaya varmaları gerekiyor. Tehlikeli boyutlardaki iklim değişikliğinin önlenebilmesi için gelişmiş ülkelerin sera gazı salımının 2020'ye kadar %30, yüzyıl ortasına kadar ise %70-80 azaltılması gerekiyor.

Ancak çevreyi yüksek düzeyde kirleten ülkelerin, gerçekleşenden daha fazla salım düzeyi hakkı olan ülkelerin kullanılmamış "kredilerini" almasına olanak sağlayan salım değiş tokuşu da, protokolün çoktan yetersiz hale geldiğini söyleyen çevreciler tarafından eleştiriliyor.

Kyoto Protokolü'yle birlikte, gelecek yıllarda hükümetlerin, sanayinin ve sivil toplumun alacağı kararlar belirleyici olacak.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.