Haberler

Kent-Yorum: Ankara'da Planlama

Tarih: 23 Mart 2009 Kaynak: Birgün Yazan: Mustafa Demirtaş
Cumhuriyet'in Başkenti Ankara son 15 yıldır aynı Belediye Başkanınca yönetilmektedir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın, kente ve kent planlamaya bakışı, bu 15 yıl boyunca tutarlı bir yaklaşım sergilemiş olsa da bu yaklaşım ne yazık ki, kente olumlu katkılar sunan bir yaklaşım değildir.

Ankara, uzunca yıllar üst ölçekli bir planı olmadan, mevzi/parçacı planlar ile gelişmiştir. Bu mevzi planlarla ve plan değişiklikleriyle gelişmenin sonucu olarak Ankara'da gereğinden fazla imarlı alan üretilmiştir. Bu imarlı alanlar üzerindeki gelişmeler, bu nedenle düzensiz ve dağınıktır. Bu biçimde bir kentsel saçılma, sürdürülmesi güç bir altyapı gereksinmesini yaratmaktadır. "Plansızlık" belki de Ankara'nın son 15 yılını anlatmak için kullanılacak en açıklayıcı kavram olabilir. Öyle ki, yapılan parçacı planların çok büyük bir kısmı dava konusu olmuş ve büyük bir çoğunluğu da mahkeme kararları ile iptal edilmiştir. Bir başka deyişle yapılan uygulamaların yanlışlığı yargı önünde ispatlanmıştır. Sonunda, 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı, ancak İçişleri Bakanlığı'nın da zorlamasıyla 16 Şubat 2007 tarihinde onaylanabilmiştir.

Bürokrasilerde, yönetim ekip ile yürütülmektedir. Konular, sorumluluklar, yetkiler, tecrübe, birikim ve ihtisaslaşma ile ilgili olarak dağıtılarak yürütülür. Ancak, tek kişilik bir yönetim anlayışının gözlendiği Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetiminde, her işin altından Başkan'ın bizzat kendisi çıkmaktadır. Travmatik bir durum olduğu kanısının güçlü olduğu bu şekildeki bir yönetimin yanlışlarla dolu olması ise kaçınılmazdır.

Toplu taşıma gitsin, özel araç gelsin
Karar yapısı bu şekilde oluşan Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimince, toplutaşıma, Ankara'da bir kenara bırakılmıştır. Bunun yerine, özel otomobil kullanımını teşvik eden uygulamaları öne alıp, kentin, hatta ülkenin kaynaklarını salt altgeçit-üstgeçitlere yönlendirmiştir. Kent içi ulaşım bu şekilde hem pahalı hem de vakit kaybı yaratan bir hal almıştır. Dikkat edilirse başkan her seçimden önce aynı taahhütleri vermektedir. Ancak 5 yılda bir, seçimlerden önce yapacağını iddia ettiği her taahhüdü ne yazık ki yapılmamış olduğu için yeniden taahhüt olarak sunmaktadır seçmenlere. Örneğin, bunca yıl içerisinde Ankara Metrosu'nu bir metre bile ilerletememiştir. Ne bir istasyon ilave edebilmiştir ne de raylı sisteme yeni bir hat eklenmiştir. Tüm üretilenler 80'li yılların ortalarında yapılmış çalışmalara dayanmaktadır. Kent büyümekte (gelişmekte değil kesinlikle), buna karşın bu büyümeye koşut herhangi bir akılcı çalışma ele alınmamaktadır.

Ankara'nın son 15 yılına bakıldığına, gözlemlenen ve başkanın bizzat dile getirdiği bir başka yanlış davranış da kentin tarihi ile ilgili olan durumdur. Başkan, Ankara'nın tarihi değerlerinin olmadığını, tarihi değerleri ile öne çıkamayacak bir kent olduğunu iddia etmektedir. Oysaki Ankara, tarihi değerlerin çok fazla olduğu bir kenttir. Cumhuriyet gibi, döneminin en devrimci, en ilerici, en başkaldırıcı öyküsünün yaşandığı, kurgulandığı bir kentin dünya tarihinde eşine rastlanmayacak değeri, belediye yönetimince değersizleştirilmeye çalışılarak, tarihi değeri olmayan bir kent olarak tanımlanmaktadır. Geçmişten bugüne Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti tarih ve simgeleri ile dolu bu güzel kenti yaşanmaz hale getirip, tarihi değerlerini yok edip, sonra da Arapların alışveriş yapacağı bir sıradan kent haline getirme düşüncesi (ideolojisi) planlamanın, şehirciliğin ve kentliliğin geldiği en kötü aşamadır herhalde. Ne kadar acınası bir durumdur ki, Ankara'ya yıllardır yaşanabilirlik anlamında herhangi bir katkı yapamamış olmak ve insanları alışveriş merkezlerine (AVM'ler) mahkûm ederek, kişi başına düşen AVM büyüklüğünde iddialı bir duruma gelmekten övünmek. Kentler, ürettikleri tarih ve kültür ile ortamlarda yer bulabiliyor, rekabet edebiliyorlar. Dünyada herhalde kentindeki AVM'lerinin çokluğu ile övünen bir başka belediye başkanı bulmak zordur. Nitelikli yayınlarda, görülmesinde kültürel birikim olarak fayda görülen herhangi bir kente bakın mutlaka bir yapı fotoğrafı ile karşılaşırsınız. Yapıları olmadan kent ne kadar değer üretebilir ki. Oysa Ankara'da, var olan yapılar yok deniliyor. Ankara'da geçtiğimiz ay açılan bir sergi (Koleksiyoncular Derneği, Cumhuriyet Devriminin Yolu Atatürk Bulvarı) Ulus'tan başlayıp Cumhurbaşkanlığı'na giden yolun değerini gözler önüne sermektedir. Yok denilen tarih ortaya konulmuş, bugünlerde nasıl yok edilmeye çalışıldığı ifade edilmiştir. Bu yol üzerindeki kamu yapıları, tasarımları ile dünya mimari tarihine girmiş yapılardır. Buna karşın, Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bu değeri görmezden gelişinin ardındaki nedenler herhalde ideolojik olmalıdır.

İşte Ankara'nın son 15 yıldaki yönetim anlayışı budur. Bu yönetim, bugünlerde, kendi attığı yanlış adımları, kente karşı inanılmaz düzeydeki saldırılarına karşı duran ve haksızlığını gözüne gözüne sokan yargı kararlarının dayandığı bilirkişi görüşlerinin sahiplerine saldırıya geçmiştir. Öncelikle, bilirkişileri yanlı olmakla suçladı (ki yanlı olmak gerekiyor, halkın, toplumun ve kamunun yanında olmak...). Sonrasında da, davaları açan oluşumlara, yani meslek odalarına saldırdı. Böylece, başına buyruk kaldığı platformu, kimsenin dokunamayacağı bir hale sokmaya çalışmaktadır.

Kentler yaşanabilir olmalıdır. Sağlıklı, güvenli, sürdürülebilir olmalıdır. Kent yaşamı, kentliye mutluluk veren, hizmetlere erişimin eşit ve rahat olduğu, eğlence, dinlenme, kültürel faaliyetlere olanak veren yapıda olmalıdır. Ne yazık ki Ankara, bu tür değerleri sunamamaktadır.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.