Sadece hayran hayran eserlerine bakmak düşer payımıza.
Bakarız, işimiz ne!
Bir otel odasındaki ahşap direğe, çakıyla ismini kazıyıp...
Bir otobüs koltuğuna kalp çizip...
Bir ağaç gövdesine harfler yazıp, bu şekilde dünyada iz bıraktığını zannedenlerin hepsini toplasak, Mimar Sinan'ın kesip attığı tırnak kadar etmezler.
Maksat iz bırakmaksa, sümüklü böcek de geçtiği yerlerde iz bırakıyor diye yazmıştım on yıl kadar önce yine burada. İzdeki kalitedir önemli olan.
Koca Sinan'ın yüzlerce eseri bugün hâlâ sapasağlam.
Camiler, köprüler, kervansaraylar, su kemerleri, hanlar, hamamlar, mescitler, türbeler, medreseler, okullar, hastaneler...
Aradan 500 sene geçmiş, teknoloji her alanda ilerlemiş, yapı tekniğinde müthiş gelişmeler olmuş, alet edevat ve malzemede yenilikler yapılmış...
Bütün bunlara rağmen Mimar Sinan'ın eserleri yine aşılamayan şaheserler olarak duruyor.
Mimar Sinan'ı anmak için hazırlanan programa Çankaya'dan davet geldiğinde, koşarak bile gidebileceğimi belli etmemeye çalışarak yola koyuldum.
Konu Mimar Sinan olunca, dünyanın öbür ucuna da gidilir, öbür dünyanın ucuna da.
Programın sunuşunu Kenan Işık yaptı.
Koca Sinan için hazırlanan belgeselden kısa bir bölüm gösterildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Mimar Sinan hakkında düşüncelerini anlattı ve emek verenleri tebrik etti.
Belgeselin müziklerini üstlenen Fahir Atakoğlu, piyano ile eserlerini seslendirdi.
Yönetmen Mustafa Aksay'ın fotoğraf sergisi, Mimar Sinan'ın eserlerinden oluşmaktaydı.
Önce Londra ve Bosna Hersek olmak üzere, dünyanın birçok yerini dolaşacak olan sergi ile çekimleri üç yıl süren belgeselin, Çankaya Köşkü salonlarında Cumhurbaşkanı Gül tarafından himaye edilmesi şüphesiz çok sevindirici.
Bugüne kadar böyle bir organizasyonun ihmal edilmiş olması ise ayrıca düşünülmesi gereken bir konu.
Bir vakitler işgal için Edirne'ye gelen Rus komutan, Selimiye'yi görünce, "Bu muhteşem eseri yapan millet, bizi burada barındırmaz" demiş. Bravo o komutana! Nasıl da bilmiş!
Bunu da Mimar Sinan Üniversitesi'nden Prof. Suphi Saatçi anlattı dönüş yolunda.
Çankaya'daki toplantıda Hasan Bülent Kahraman'la beraber Cumhurbaşkanı ile sohbet eden Fehmi Koru, dünkü yazısında şöyle bir cümle kullanmıştı:
"Sinan'ın üç kıtaya yayılmış eserlerinin fotoğraflarına bakmak, hayatı hakkında çekilmiş belgeselin bir özetini izlemek için gelenler, günün anısına basılmış bir de kitap hediye edildiğini görünce sevindiler. Kendi hesabıma ben sevindim."
O programa katılan ve Mustafa Aksay imzalı o değerli kitabı eline alanlar arasından, hangi biri sevinmemiş olabilir ki?
Keşke belgeselden kısa bir bölüm de eklenmiş olsaydı kitabın yanına.