Haberler

Kadıköy ve ihanet

Tarih: 17 Haziran 2009 Kaynak: Taraf Yazan: Rengin Soysal
İstanbul âşığı o büyük şair, "sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer" demişti...

Bense bırakın bir semtini, bir mahallesini, Caddebostan'ı sevmeyi kaç ömre bedel saydım hep.

Yalnız ben değil, bütün eski Caddebostanlılar böyledir biraz, bilirim.

Biz bir "Caddebostan Cumhuriyeti" hayal edecek kadar meftunduk mahallemize.

Hak ederdi de.

Köşklerin, villaların, müstakil evlerin bahçelerinde bin bir çiçek açar, envai türlü meyve yetişir, mis gibi kokuları sokaklara taşardı.

Çam, çimen, gül ve yasemin kokardı.

Hangi birini saysam eksik kalır şimdi; hanımeli, iğde ve ıhlamur kokardı.

Ve deniz kokardı asıl; yaz mevsiminde deniz kremi kokardı sahiller...

Sabahları faytonlarla denize gider, plajlardan, kulüplerden, yalılardan denize girer; bazen de sandallarla, teknelerle açılıp masmavi sularda yüzmenin tadını çıkarırdık.

Denizin tuzu azdı, gözlerimizi yakmazdı.

Akşamları caddede ‘piyasa', geceleri açık sinemalar, ‘pastaneler' veya yazlık gazino ve kulüplerde danslar bizi beklerdi.

O zamanlar, gençlerin kaldırımlarında flüt ya da gitar çaldığı tek yer Bağdat Caddesi'ydi sanırım bütün ülkede.

Özellikle yazın, geceleri de yaşayan bir semtti; kalabalık ve gürültülü olmaktan ziyade hareketli ve cıvıl cıvıl diye tarif edilebilecek.

O yüzden çocukken ailemle beraber çıktığımız tatillerde, gittiğim hiçbir sahil kasabasını pek sevmezdim. Dönüp kendi ‘cumhuriyetime' kavuşmak isterdim bir an önce.

Denizimiz, en az oralardaki kadar pırıl ve temizdi zaten... Dibindeki taşlar sayılırdı.

Üstelik asla öyle ‘fırın kapağı açılmış gibi' sıcak olmazdı hava; nadir yaşanan en bunaltıcı günlerde dahi ütüyle ısıtılmışçasına kızmazdı çarşaflarımız.

Güneş, deniz, kum vardı ama yemyeşil asırlık ağaçların gölgeleri de vardı.

Bir koya hapsolmak hele hiç işime gelmezdi.

Belki hâlâ bunun içindir bugün bile, bir hafta on gün denize girmek uğruna, yüzlerce kilometre yol katetmeye, itirazım, isyanım.

Ben o günleri yaşayan herkes gibi, en az üç ay süren deniz mevsimine alışkınım.

Caddebostan'la sınırlı kalmazdı ‘hinterlant'ımız, Moda'ya, Mühürdar'a, Kalamış'a, Suadiye'ye uzanırdı.

Her birinin ayrı bir özelliği, farklı bir güzelliği vardı.

Kadıköylüyseniz, ister vapurla, ister çevreyolundan geçip semtinize ulaşın, aynen o günlerdeki gibi bugün de ‘ev'inize geldiğiniz hissini yaşar, bir ferahlık duyarsınız.

Ve buralılar, ‘karşı yakaya' taşındılarsa, mutlaka geri dönerler bir gün...

Ben Caddebostan'da doğdum, büyüdüm. Sağlığı nedeniyle dedemin satın alıp babaannemle yaşadıkları, şimdi annemle babamın oturduğu evde.

Adını bildiğim bilmediğim her çeşit çiçeğin, ağacın, meyvenin yetiştiği bahçesinde oynadım.

Babamın ailesi ve babam Sultanahmetliydi. Gençliği Beyoğlu'nda geçen babam arada sırada, kardeşine yakın olmak için Nişantaşı'nda, Teşvikiye'de, Maçka'da ev bakmaya kalktı mı aile efradı tarafından geri püskürtülürdü.

Allah'tan abilerimin ikisi de Saint Joseph'te okumayı tercih ettiler de bu konu tamamıyla kapandı. Aslında çok geçmeden babam da gayet memnun oldu Kadıköy'den ayrılmadığına.

Akrabalarımız, aile dostlarımız ise çoğunlukla ‘İstanbul'da yerleşikti. Ne zaman bize gelseler, havanın ‘limonata gibi' olduğunu söylerlerdi.

Kurbağalıdere o zamanlarda da pis kokardı...

Oradan geçerken kokardı, burnumuzu tıkardık...

Çevre sakinlerinin nasıl o kokuya dayanabildiğine şaşardık.

Kurbağalıdere denmezdi zaten, halk arasında o kötü kokusuna uygun bir adla anılırdı.

O dere kokarken, Kadıköy sahilleri temizdi henüz.

Biz gün gelip Kurbağalıdere'nin de temizleneceğini umarken, bir de baktık Kadıköy'ün her yeri öyle kokmaya başladı.

Bir dönem derenin temizlenmesi için çalışma başlatılmış, ama yanlış planlandığı söylenen bir uygulama dolayısıyla sonuç alınamamıştı.

İstanbul'un en güzel siluetini gören, güneşin en şahane battığı Kadıköy, gürültülü, kirli, tozlu ve kötü kokuyor artık.

O mu geçmişine ihanet ediyor, biz mi ona ihanet ediyoruz diye kendimize sormamız lâzım.

Bana gelince, ‘iflah olmaz' bir Kadıköylü olarak bu konuya bir dahaki yazımda da devam etmek zorundayım...

Kadıköy'de çıkan bir gazetede ve "Bu Yaka" adını taşıyan bir köşede yazan biri olarak böyle hissediyorum.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.