İktisatçılar arasında kabul gören ağırlıklı görüş, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, krizden çıkış için kullanılması gereken en etkili araç, inşaat sektörünün teşvik edilip canlandırılarak talep yaratılması görüşüdür.
Ne var ki 1 yıldan bu yana krizin en ağır şekilde etkisini gösterdiği ve bunun sonucu olarak da işsizliğin bunalım boyutuna ulaştığı, yatırımın, üretimin, kapasite kullanımının alarm seviyesine indiği, ithalatın ve ihracatın azaldığı, böylece faal mükellef sayısının ve vergi gelirlerinin düştüğü bir süreçte hükümet konut sektörünü devreye sokacak kalıcı önlemleri almamıştır.
Göstergeler
Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2009'un 1. dönem inşaat göstergeleri, sektörün derin bir bunalım yaşadığını ve toz-duman içinde ilerleyecek yol bulamadığını ortaya koymaktadır. Ancak, asıl kriz, genel inşaat sektörünün yanında bina inşaatında kendini göstermektedir.
TÜİK'in rakamlarına göre:
- 2009'un ilk çeyreğinde ekonomideki genel küçülme yüzde 13.8 olurken inşaat sektörü yüzde 18.9'luk bir küçülmeyle ve yıllık bazda da yüzde 11.2'lik daralmayla adeta bir rekor kırmıştır.
- İnşaat sektöründe üretim yüzde 20.1 azalırken bina inşaatındaki üretim düşüşü, yüzde 30.2'yi bulmuştur.
- TÜİK'in verilerine göre, kriz ortamında, inşaat sektöründe çalışma saatleri de azalmış, bu azalış genel olarak sektörde yüzde 19.6 olurken bina inşaatında yüzde 29.3'ü bulmuştur.
- Açıklamada, bina inşaat sektöründeki ciroda da yüzde 12.9'luk bir azalma meydana gelmiştir.
Ortaya çıkan veriler, krizden en çok etkilenen sektörlerin başında konut sektörünün geldiğini ve bu olumsuzluğun genel ekonomi üzerinde zincirleme etki yaptığını bütün çıplaklığıyla sergiliyor.
Çare ne?
Hükümetin inşaat sektörüyle ilgili olarak aldığı ve üç aylık süreyi kapsayan, ağırlıklı olarak da KDV oranını yüzde 18'den yüzde 8'e indiren kararı, öngörülen iyileşmeyi sağlayamadı. Çünkü, karar, net alanı 150 metrekarenin üzerinde olan konutlarda KDV oranını yüzde 8'e indirdi. Oysa, ülkemizdeki konutların yüzde 90'ı 150 metrekareden daha küçük olduğu için beklenen faydayı sağlamadı. Yapılacak olan, yeni bir önlemler paketiyle bu indirimi, kademeli olarak düşürmek ve kalıcı hale getirmektir.
Öte yandan, piyasayı canlandırmak için ve konut stokunu eritmek bağlamında konut alım satımlarında damga vergisi kaldırılmalı, tapu harcı da düşürülerek sürekli uygulanmak kaydıyla yüzde 5'den yüzde 1'e indirilmelidir.
Bu arada; konut kredi faiz oranları düşürülmeli, dar ve sabit gelirlilerin kredi kullanma koşulları kolaylaştırılmalı, ayrıca, konut kredi faizleri ücretlileri de kapsayacak şekilde gelir vergisi matrahından düşürülmelidir.
Bunun yanında, TOKİ'nin haksız rekabeti önlenmeli, kooperatifleri desteklemesi, dar ve sabit gelirlilere uygun koşullarda düşük faizli ve uzun vadeli kredi vermesi yeniden sağlanmalıdır.
Ayrıca; belediyeler, kooperatiflere imarlı alt yapılı arsa hazırlayıp tahsis yapmalıdır.
Sonuç olarak: Konut sektörü ayağa kalkmazsa, ekonomi de ayağa kalkamaz.