Haberler

"Osmanlı mahallesi"nin 500 yıllık şahidi Kâtip Sinan Camii

Tarih: 11 Eylül 2009 Kaynak: Zaman Yazan: Veysel Ayhan
Kâtip Sinan Camii, İstanbul'un fethi sonrası ilk yapılan camilerden. 2. Bayezid'in Matbah-ı Âmire kâtibi Sinan Bey tarafından 1496'da inşa edilir.

Fetih yıllarının minik bir mahalle camisidir. Tarihin o döneminde cemaati kimlerden oluşuyordu, nasıl bir mahalle yapısı vardı bilemeyiz ancak Osmanlı aile kültürü ve mahalle geleneklerinin yaşanmış olduğu bir İstanbul semtine camilik yaptığını söyleyebiliriz.

Muhtemelen toplumsal yardımlaşmanın yarış halinde yaşandığı, gayrimüslimlerin de yüksünmeden içinde var olabildiği bir Osmanlı mahallesi ve onun tüm kültürel canlılığına ev sahipliği yapan bir cami...

Kubbe kenarında esrarengiz mezar
Camiyi ziyaret edenlerin ilk dikkatini çeken dıştan bakınca fark ettikleri kubbe kenarındaki Kâtip Sinan'ın kabridir. Dünya üzerinde bir başka camide böyle bir farklılığa rastlamak mümkün değildir. Anlatılanlara göre Kâtip Sinan vefatından sonra cami bahçesine defnedilir. Ertesi gün sabah namazı kılmak için camiye gelenler, gördükleri manzara karşısında hayrete düşer. Çünkü hazretin naaşı yerinden çıkmış kubbenin kenarında durmaktadır. Olayı çözemezler ve naaşı tekrar yerine yerleştirirler. Bu olay iki defa daha olur. Çaresiz kalan caminin imamı ve cemaat, işin içinde bir keramet olduğunu düşünüp naaşı oradan indirmeyip kubbe kenarını sanduka haline getirir.

1490'lardan 1978'lere

1977-78 yılları. İstanbul'un semtleri sol ve sağ örgütlerce taksim edilmiş. Her gün en az birkaç genç öldürülüyor. Duvarlarda her akşam bir başka örgüt sloganı boy gösteriyor. Gece sokağa çıkmak akıl kârı değil. Yolu çevrilip sorulara yanlış cevap verdiği için boş yere öldürülmek pekâlâ mümkün.

Kâtip Sinan muhiti ise sol fraksiyonların parsellediği bir 'kurtarılmış bölge.' Caminin uzun yıllar imamlığını yapan hocaefendi ise meşhur 'Kemal Hoca'. Karadenizli. Kendine has Kur'an okuyuşu, sevecenliği, esprileri, cemaatle içli dışlılığı ve Barbaros'u andırır siması ve endamıyla mahallenin gözbebeği. Ve ona eşlik eden ağzından hiç dünya kelamı çıkmayan müezzin amca. İşte 78'lerin İstanbul'unda halka ve gençliğe 'hizmet' düşüncesinin aşılandığı, Anadolu'dan gelen, üniversite kazanmış gençlere sahip çıkılan, ev ve burs temin edilen ilk mahalle ortamı burasıdır. Mahalleli çocuklar Kur'an ve tecvit öğrenir, okul derslerindeki eksiklikler giderilir, imtihan hazırlıkları yapılır. Kemal Hoca cami merkezli bu hizmeti benimsemekte hiç geç kalmaz. Çünkü cami artık sadece namaz kılınan bir yer değil, küçük bir akademi olmuştur.

Kâtip Sinan Camii'nin şimdiki kaderi, Sur içinde kalan selâtîn camileri gibi, işyerlerince muhasara edilmek. Bir zamanlar çevresi huzur atmosferli güzîde apartmanlarla çevriliydi.

İstanbul'da ilk halka hizmet prototipi

Allah'ın bu hizmetlere vesile ettiği kişi efsanevî adıyla 'Alaadin Hoca'dır. Cami imamı Kemal Hoca, Edebiyat'ta gece tedrisatı yapan Alaadin Hoca'yı çok sever. Ve ona 'Gel caminin meşrutesinde kal, mahallenin çocuklarına hizmet et.' der. Meşrute bir buçuk odalı, camiye bitişik bir yerdir. Alaadin Hoca, fakülte arkadaşı 'İbrahim Abi', liseli Yücel, Fatih ve (güzel sesli) Mehmet ile oraya yerleşir. Allah bu dar kadroyu, onlara eşlik eden çevre evlerle beraber emsalsiz bir mahalle hizmetine muvaffak eder.

Kâtip Sinan meşrutesi arı kovanı gibi çalışmaktadır. Kimi zaman aynı akşam 3 defa 15'erli akşam yemeği, kimi zaman 15 metrekarelik bir buçuk odada 30 kişiyle yapılan sadece sulandırılmış salça ve zeytinli kahvaltılar... Rahmetli İbrahim Tabanca'nın dersleri... Bunun yanında okul dersleri... Her üniversite öğrencisi ders verir camide. Sadece bildikleri branşlar mı? Almanca hiç bilmeyen Mehmet Aslan bir gün çalışıp ortaokullulara Almanca dersi verir, bir başkası genel yeteneğe kendini vakfeder. Fizik, kimya, matematik... Herkes sahip olduğuyla bu seferberliğe iştirak eder. Meşrutede koltuk, çekyat, buzdolabı falan yoktur. Sadece dar enli, yirmi santim kalınlığında yer süngerleri vardır. Gelen gidene yer süngerleri bile dayanamaz. Süngerlerin kalınlığı yaza geldiğinde artık iki buçuk santim falan kalmıştır.

Yediden yetmişe herkesle ilgilenmek

Hizmet belli bir branşla sınırlı değildir. Alaadin Hoca bir gün işçi çocukları toplar, dükkânları gezip tezgâhtarlarla tanışır, onları iftara veya yemeğe davet eder. Okulları ziyaret eder, hatta bazı hocalar ona ders anlatma imkânı verir. Sınıfları gezer, ders anlatır. Mahalleyle o kadar içli dışlı olunur ki cami çevresi (1 km yarıçaplı semt) hemen hemen bir aile haline gelir. Alaadin Hoca hangi evde kaç yaşında kaç çocuk var, kim hangi okula gidiyor, hangisi hangisiyle küs, kimin annesi hasta, kimin babasının işleri kötü gidiyor isim isim bilir. Cami cemaati bu kudsi kadroyu çok sever. Evi boşalan 'Buyurun oturun.' der, onlara verir. Para sıkıntılarını çözer, iaşe yardımında bulunur. Cami meşrutesi adeta minik bir kervansaray olmuştur. Sonraki günlerde mahallede yeni birçok ev açılır. Ravza, Hilal, Şükür... Ve maklubeler, hamsili pilavlar, limonata geceleri...

Bir zaman sonra o evler de birer Kâtip Sinan Camii meşrutesi olur. Girenin çıkanın sayısı belli olmayan evler o kadar dikkat çeker ki art niyetli komşularca şikâyet bile edilir. Bazıları şikayet nedeniyle basılır. Kalanlar o günlerde 'anarşist' sanılarak karakollarda geceler.

Cami cemaatinden entelektüel birikimiyle bu hizmete destek olanlar da vardır. Nuran amca engin tarih bilgisiyle, edebiyat birikimiyle evinden dersler tertip eder. Rahmetli Prof. Dr. Asaf Ataseven ve eşi Gülsen Hanım ellerinden gelen her imkânı sunar.

Kâtip Sinan Camii eski günlerdeki canlılık ve debdebesini artık sadece çevre esnafınca verilen iftarlarda yaşıyor.

Sabah namazları

Sabah namazları Kâtip Sinan'da imam ve üç beş cemaatin kıldığı bir namaz olmaktan çıkar, kimi zaman bayram namazının sevinç ve coşkusuna dönüşür. Bazı günler Alaadin Hoca imsakta kalkar, evleri dolaşır, 5 yaşından büyük tüm çocukları kapı kapı dolaşarak namaza getirir. Bu birkaç kere daha olunca ailenin diğer fertleri de namaza iştirak eder. Ve cami bahçesinde bir sevinç, kutlama ve coşku hâlesi olur, aşirler okunur, dualar edilir, kahvaltılar yapılır. Piknikler, ada gezileri, futbol turnuvaları da o dönemin ilk mahalle birlikteliklerini sağlar.

Alaadin Hoca ve arkadaşları, tabii olarak semtin sol fraksiyonlarını fazlasıyla rahatsız eder. Kim vurduya gitmenin adiyattan olduğu o yıllarda bir ara Alaadin Hoca'yı öldürmeyi bile düşünürler. Fakat halkın bu kadar sevdiği bir insanı öldürmenin kendilerine fayda vermeyeceğini düşünüp vazgeçerler.

Mezar yerinin himmeti bu mu?

Kâtip Sinan Camii, 1500'lerden 1980'lere Osmanlı gelenek ve terbiyesinin, aile değerlerinin, Allah için gayret etmenin, çalışmanın ve Allah'ın hatırı için katlanmanın modellendiği kutsî bir mekân oldu. Bu minik caminin bânisi Kâtip Sinan hazretlerinin üç defa yerini terk ederek kubbenin kenarına çıkmasının hikmeti; belki de o muhitin ilerideki kutsiyetine vâkıf olmasından ve bu muhteşem hizmet şölenini kubbe kenarından temaşa etmek istemesindendir, kim bilir?
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.