Ulucanlar Cezaevi "Ankara-Altındağ" belediye sınırları içinde. 
Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'yi aradık:
- Başkan... Gidelim, gezelim.

1923'te "askeri depo" olarak inşa edilmiş. 
Ama 1925'ten itibaren "cezaevi olarak" kullanılmaya başlanmış. 

"Şimdilerde" bir kısmı "Sincan'daki cezaevine" taşındı. 
"Bir kısmı" kaldı... Yakında "tamamen" boşalacak. 

Altındağ Belediyesi "burayı" almak için çok uğraştı... Maliye ile... Adalet Bakanlığı ile... Bürokrasiyle.
Ama sonunda "aldı... İyi ki aldı." 

Ulucanlar'da "restorasyon" sürüyor. 
"Müze" olacak. 
"Koğuş, hücre, zindan" aynen kalacak.
Bazı mahkûmların "mahkeme kararları" sergilenecek... Sanatçıların, siyasetçilerin, fikir suçlularının. 

Daha daha "kafeteryalar, konferans salonları" bulunacak.
Duvar yazıları "sergi malzemesi" olacak. 

"Sivas-Divriği'den" Ercan Polat'ın yazısı... 
"Adım Eylem Benim" diyen bir başka mahkûmun yazısı.
Duvarlar "yazı dolu." 

"Ulucanlar" iyi ki yıkılmıyor.
İyi ki yerine... 36 bin metrekarelik alana "çarşı, konut" yapılmıyor.
İyi ki "acıların müzesi" olacak şekilde "korunuyor."

Ulucanlar'da bir koğuştan ötekine geçerken... "Avluda" yürürken...
Biri dedi ki "işte Kara Kavak."
Diğeri düzeltti:
- Kara Kavak değil... Ulu Kavak.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan "bu kavağın altında" idam edildiler. 

Kara Kavak'ın... Ulu Kavak'ın önünde resim çektirdik... Yürüdük.
Biri dedi ki:
- Hani "Duvar" filmi var ya... Şurada çekildi.
Diğeri dedi ki:
- Hani... "Uçurtmayı Vurmasınlar" filmi var ya... Burada. 

Şimdi "aynı mekânda... Ulucanlar'da" çekim devam ediyor. 
"Ezel" çekiliyor. 
"Adanalı" çekiliyor. 

Gezerken başımızın üzerinden bir kuş sürüsü geçiyor.
Kara Kavak'ın... Ulu Kavak'ın dallarına konuyorlar.
Ve herkes susuyor.

Ulucanlar Cezaevi'nin içinde "pek çok bina" var.
Bunlardan biri de "Hilton."
- Hilton'da "kimler" yatardı?
- Siyasiler... Örneğin Bülent Ecevit, mahkûmiyetini "Hilton'da" geçirdi.

"Hilton" dediysek...
Sanılmasın ki "yıldızlı" bir yer.
Bildiğiniz cezaevi işte.
Hoş, nereden bileceksiniz?

"Hapishane anısı... Hapishane arkadaşlığı" çok önemli.
Bülent Ecevit "gardiyana" demiş ki:
- Evlenirsen şahidin olurum senin.
Yıllar geçmiş aradan.
Bir gün "nikâh daveti" gelmiş:
- Şahidim olur musunuz sayın Başbakan.
Ve onlar (gardiyan Erol Akın'la eşi) Ecevit'in şahitliğinde ermişler muratlarına...

"Kim" yatmış, "neden" yatmış, "nerede" yatmış?
"Ulucanlar"da koğuş koğuş dolaşıyoruz.
Yılmaz Güney "şu koğuştaymış." Yaşar Kemal "bu."
Kemal Tahir... Fakir Baykurt... Arif Damar...
"Başka başka" koğuşlarda.

Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Hatip Dicle, Mahmut Alınak...
- Onları mı sordunuz?.. Koğuşları daha ileride... Koğuştan resim mi çekmek istediniz?..
Elbette.

"Şuradaki" koğuş, Doğu Perinçek'in yattığı. 
"Buradaki" de Akın Birdal'ın.
"Liste" o kadar uzun ki...
"Hangi birini" sayalım?

Burası "ana giriş." Şurası "kapıaltı."
Cezaevine düşenin "zimmete alındığı" yer.
"Üstünün başının" arandığı.
Sonra "bir başka kapı" ve mutlaka "sıfır numara" saç tıraşı.

"Orası" mı dediniz?... "Tecrit." 
"Ötesini" mi sordunuz?.. "Zindan." 
"Berisini" mi merak ettiniz?.. "Hücre." 

Duvarlarda yazılar, yazılar, yazılar...
Yılmaz Güney'in yazdığı dizeler: 

"Damla damla birikiyor insan, 
Bir gün akıp gideceği hayata, 
Duvarlar yıkılacak,
Açılacak bütün kapılar, 
Bilinsin."

Kim bilir kaç kişinin "yattığı" bir koğuş.
Mahkûmun biri "koğuşun kapısını süslemiş." 
"Dal" yapmış, "yaprak" yapmış.
Bir başka mahkûm da "şunları" yazmış: 

"Taş taşı ama laf taşıma."

- Ya bu bölüm neresi?
- Yavuz Bey bu kısım "Damat Koğuşu" denilen yer.
- Damat Koğuşu mu?.. Ne alaka?.. Kimler yatarmış?
- Cinsel taciz suçu işleyen hükümlüler.