Haberler

Yeryüzünün kaç kontörü kaldı?

Tarih: 10 Aralık 2009 Kaynak: NTVMSNBC
Gazeteci, yazar Oya Ayman'ın kaleminden "yeryüzünün tükenen kontörleri"...

Cep telefonuma gelen mesajlardan biri "...eğer şu pakete katılırsam bu kadar kontör kazanacağımı" söylüyor. Başımı telefonumdan kaldırdığımda gözüm billboardlara takılıyor. Orada da bir kontör muhabbetidir gidiyor. Metroya yöneliyorum; Hay aksi! Akbilimin kontörü bitmiş. Burada doldurma makinesi de yok. Jeton almam gerek. İndiğim durakta hemen kontör yüklüyorum. Bu kontörlerle ne kadar yolculuk yapabilirim? Ne zaman yeni kontör almam gerekecek? Ya birgün makineye gittiğimde ekranda "kontörler tükendi" yazsa ne olur? Yok canım, kontör hiç biter mi?

Kontör de, para ya da kredi kartı gibi bugünün tüketim ekonomisinin bir parçası. Aldığımız şeylerin hiç tükenmeyeceği hissiyle kontörleri harcayıp duruyoruz. Nasıl olsa kontörler bitmez diye düşünüyoruz.

Peki, kontör karşılığında aldığımız ulaşım hizmetinde kullanılan enerji sonsuz mu? Hayır! Çünkü kömür, petrol, doğal gaz, su gibi sonu olan kaynaklardan üretiliyor. Üstelik bu üretim sırasında çıkan karbon dünyamızın ısınmasına neden oluyor. Bu da iklimleri ve yaşam döngülerini etkileyerek denizlerin yükselmesine, kuraklığın artmasına ve canlı türlerinin yok olmasına neden oluyor.

Ödediğimiz para ya da harcadığımız kontörlerle satın aldıklarımızın gerçek karşılığını verebiliyor muyuz? Eskiden insanlar (bugün pek az köyde yapıldığı gibi) incir verip zeytinyağı alır ya da buğdayı kumaşla takas ederdi. Her iki taraf da üretir, kimse ürettiğinden fazla kullanmazdı. Çünkü fazla zeytinyağı ya da çay bir işe yaramazdı. Herkes ihtiyacı kadar alır, ihtiyacı kadar verirdi.
Sonra para icad edildi. Başlangıçta karşılığı vardı. Sonra ipin ucu kaçtı. Para karşılığında aldıklarımızın nerede, nasıl üretildiğini, nasıl bedeller ödendiğini sorgulamaz olduk. Kredi kartı ve sonrasında da kontör girdi hayatımıza... Ne alıp ne verdiğimizi, aldığımızın tam karşılığının ve bedelinin ne olduğunu, hep daha fazlasını almanın bedelinin ne olduğunu unuttuk.

Biz kontörlerimizi hiç tükenmeyecekmiş gibi harcarken yeryüzünün kontörleri tükenmeye başladı.
Eğer yeryüzünün kontörlerini bu şekilde tüketmeye devam edersek, yakında bugün iletişim kurmak ya da ulaşabilmek için kontör yüklediğimiz gibi su içmek ve yemek yemek için de kontör yüklemek zorunda kalacağız. Ama eğer küresel ısınmaya yol açan iklim değişikliğine karşı birşeyler yapmazsak kontörlerimiz de bir işe yaramayacak. Eğer Kopenhag'da biraraya gelen gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin temsilcileri sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar dünya genelinde ortalama yüzde 40'a çekme konusunda bir anlaşmaya varamazlarsa yeryüzünün kontörleri bitecek.

Gözüm gazetenin birinci sayfasında. Tarihler 2030'u gösteriyor. Kocaman bir Tayyip Erdoğan'ın, 10 yıl daha yaşlandırılmış fotoğrafının yanında"Özür diliyorum" yazıyor. Erdoğan, 2009 yılında Kopenhag'da iklim değişikliğini önleme şansı olmasına rağmen bunu yapmadığı için pişman... Greenpeace'in, Kopenhag'da karbon salımlarının bilim insanlarının önerdiği oranlarda düşürülmesine yönelik anlaşma sağlanmazsa, gelecekte olacaklara karşı yaptığı uyarıların bir parçası olan bu ilan, iş işten geçmeden harekete geçmek gerektiğini hatırlatıyor. Gerek Kopenhag İklim Zirvesi'nde hükümetleri, gelecekte olabilecek felaketleri durdurmak için acil önlem almaya çağıran binlerce lobici, müzakereci, eylemci; gerekse dünyanın çeşitli yerlerinde "İklimi kurtarın, insanlığın geleceğini kurtarın" çığlıkları atan binlerce insan kontörlerin çoktan tükenmeye başladığının farkında...

Onlar çözümün yanı başımızda durduğunun farkında. Yenilenebilir enerji politikalarının, ormansızlaştırmayı durdurmanın kararlı politikalarla mümkün olacağının da farkında.
Peki Tayyip Erdoğan bunun farkına ne zaman varacak? Kararlarının sadece kendisini değil, sadece ailesini değil, sadece Türkiye'yi değil, dünyayı, bütün insanlığı etkilediğinin ne zaman farkına varacak? İklimi ve insanlığın geleceğini kurtarmak için alınacak kararların ve yapılması gerekli fedakarlıkların bugünden acil olarak hayata geçirilmesi gerekiyor. Çünkü bilim insanları uyarıyorlar: Bugün acil önlem alınmaya başlanmazsa birkaç yıl içinde iklim değişikliği artık önlenemez boyutlara gelecek, ok yaydan çıkmış olacak. Bilimsel görüş; daha şimdiden artı 2 derecelik ısınmayı önleneme konusunda geç kalmış olduğumuz yönünde. Ve Kopenhag'da anlaşma sağlanabilirse, bu artışın 3,5 dereceye çıkmasını önlemek mümkün olabilir.
2020 özür dilemek için bile çok geç!

Peki sadece Tayyip Erdoğan'dan ya da Obama'dan mı bekleyeceğiz iklim kurtarmasını? Onlar adım atmazsa "Biz kendi başımıza hiç bir şey yapamayız mı" diyeceğiz? "Biz istesek de istemesek de bu hükümet temsilcileri biraraya gelip geleceğimiz hakkında istedikleri kararları verecekler" mi diyeceğiz? Anadolu insanı Kurtuluş Savaşı'nda "Ama onlar çok kalabalık ve çok güçlü, biz ne yapabiliriz ki" dedi mi? Deselerdi ne olurdu?

Kafamızı biraz kapağın altındaki hediyeden, daha fazla almamız için adeta eteğimize yapışan kampanyalardan, Kurtlar Vadisi'nden ya da sabah şovlarından kaldırıp iklimi kurtarmaya çalışanlara, bunu nasıl yapabileceğimize, tüketici/kullanıcı/vatandaş olarak gücümüze, sadece tasarruf yaparak bile neler kazanabileceğimize, ağaçlarda, nehirlerde, denizlerde, toprakta, gıdamızda olup bitenlere bakma zamanı geldi, geçmek üzere. Yakaladık, yakaladık! Yoksa 2020'den sonra kontörler tükenmiş, paranın satın alabileceği pek bir şey kalmamış olacak.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.