Haberler

Büyükada yetimhanesi paylaşılamıyor

Tarih: 15 Mart 2010 Kaynak: Yeni Şafak Yazan: Mahmut Sami Şimşek
Dünyânın ikinci en büyük ahşap binâsı olan Büyükada'daki Eski Rum Yetimhânesi, paylaşılamıyor. AİHM'ne mürâcaat ederek yetimhâne binâsını isteyen Fener Rum Ortodox Patrikhânesi, dâvâyı kazandı. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise, binânın patrikhâneye değil, ancak yetimhâne vakfına devredilebileceğini söylüyor.

Dünyânın en büyük ahşap binâsı olan Japonya'daki Todaiji Budist Tapınağı'ndan sonra 2. büyük ahşap binâsı Büyükada'daki Eski Rum Yetimhânesi, İstanbul'un ve hattâ Avrupa'nın en büyük ahşap binâsı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Fener Rum Ortodox Patrikhânesi arasında paylaşılamayan yetimhâne, 1964 senesinden beri 45 senedir boş. Harâbe hâline gelmiş bu gizemli dev binâyı, yıkılmadan ve boş hâliyle görmek için Kabataş'tan kalkan Ada vapurlarıyla Büyükada'ya gittim bu sabah. Evvelâ İsâ Tepesi'ne tırmanmam lâzım. Adanın en yüksek tepesi Yüce Tepe ( 202 m. ), ikinci yüksek tepe İsa Tepesi ( 164 m. ) eski Rum Yetimhânesi de bu ikinci tepede.

Adanın ikinci yüksek tepesi

Büyükada vapur iskelesine gelince, tam karşınızdaki saat kulesi meydanından Kadıyoran Caddesi isimli dimdik caddeyi tırmanarak İsa Tepesi'ne ulaşabilirsiniz.

Benim yaptığım gibi patika Âşıklar Yolu'ndan gitmeyi de tercih edebilirsiniz. Sol tarafınızda Dil Burnu ve Değirmen Koyu Plajı'nın eşsiz manzarası. Sağınız oldukça sık çam ağaçlarıyla dolu bir orman. Sessiz ve ıssız yolda saatlerce yokuş yukarı yürüdükten sonra birden karşınızda devâsâ boyutuyla belirivermesi, karanlık evde küçük çocukların dolabın kapağını ya da odalardan birinin kapısını açar açmaz dev bir öcüyle yahut gulyabâniyle karşılaşması ânındaki hissi veriyor.

Târihin tozlu sayfalarını çeviriyor ve geçmişine gidiyorum hayâlimde şimdi, bu köhne binânın. Dünyanın 2. büyük ahşap binâsı olan Eski Rum Yetimhânesi, Sultan 2. Abdülhamid döneminde, Fransız "Societe des Grandes Hotel Europeens" şirketi tarafından 1898 yılında "Prinkipo Palace" adıyla otel olarak yapılmış. İhtimâl ki Pera Palas'ın yazlığı olacak ve Orient Express yolcularını Büyükada'da ağırlayacaktı. Boyu 102 m. eni 35 m. Yüksekliği ise arâzinin eğilimine göre 22-24 m. Yanına gittiğinizde ne heybetli bir binâ olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.

Hamiyetli Sultan Abdülhamid Han

Bu görkemli devâsâ binâ, Meşhur mîmar Alexander Wallaury'in eseri. Fransızlar, dönemin en önemli binâlarından biri olduğu için, hiçbir masraftan kaçmamışlar. Ahşap binânın tahtaları çok özel ve kaliteli ağaçlardan yapılmış, zemini ise az bulunan bir mermerle döşenmiş. Odalar ve salonlar, iç dizayn son derece lüks ve estetik hazırlanmış.Sultan Hamid'in, muhâliflerinin burayı kendisine karşı karargâh olarak kullanabilmeleri endişesinden ötürü, otelin açılışına izin vermemesi sebebiyle, dönemin zengin bankerlerinden Leonidas Zarifi'nin dul eşi Eleni Zarifi ve Andreas Sigrou tarafından satın alınıp yetimhâne olması şartıyla Rum Ortodox Patrikliği'ne bağışlanmış. 1000 altuna tâdilâtı yapılan ahşap binâya mermerli bir yangın kulesi de eklenmiş. Ve bu binânın inşâsından 45 sene önce Patrik 4. Germanos tarafından Balıklı Rum Hastânesi'nde kurulan yetimhâne, Sultan Hamid'in izniyle Büyükada'daki yeni binâsına taşınmış. Yetimhâneye alınacak çocuklarda, Rum Ortodox cemaatine mensup, İstanbul, Bozcaada, Gökçeada gibi bölgelerdeki yetim veya öksüz çocuk olmaları şartı aranmış.

Saraydan ekmek gönderiliyordu

21 Mayıs 1903'te açılış gününde, devrin sultânı 2. Abdülhamid Han, şahsî hesâbından ilk 146 yetimin hepsine birer altın hediye etmiş. Ve sultanın emriyle yetimhâne, vergiden muaf tutulmuş. Ayrıca her gün Yıldız Sarayı'ndan yeterli miktarda et ve ekmek de gönderiliyormuş adaya. Sultânın bu kadar ihsânından sonra yetimhâne, artık her alanda gelişme göstermeye başlamış. 206 oda, büyük bir mutfak ve görkemli bir kütüphaneden oluşan yetimhânede 15 kişilik personel hizmet veriyormuş. Sesli sinema makinesinin de bulunduğu büyük tiyatro salonunda, kışın haftada 2, yazın 1 defa film gösterilirmiş. Çam ağaçlarıyla dolu bahçenin arka tarafında ahşap 2 katlı ve 6 sınıflı özel bir ilkokulu da bulunan yetimhânede ayrıca marangozhâne, kundurahâne, terzihâne ve demirci atölyesi de mevcutmuş. Evvelâ idâreciler için inşâ edilen bu 2 katlı binâ, daha sonra ilkokul olarak kullanılmış. İlkokulda 3 Rum, 2 Türk öğretmen ders veriyormuş. Kimsesiz çocuklar ilkokulu bitirdikten sonra, aynı yetimhâne içinde sanat okuluna gidiyor; bir iş bulacak kadar meslek öğreniyorlarmış. Daha sonra ilkokul 1927 senesinde kapatılmış.

Yetimler Heybeli'ye

1. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla 1915'te boşaltılan binâya Kuleli Askerî Lisesi talebeleri yerleştirilmiş. Yetimhânedeki öğrenciler de Heybeliada'daki Ruhban Okulu'na gönderilmiş. 1918'de Kuleli öğrencilerinin binayı boşaltmasıyla önce Alman askerleri, daha sonra da 1. Dünya Savaşı esirleri ve Bolşevik ihtilâlinden kaçan Beyaz Ruslar yerleştirilmiş. Binâ en çok işte bu dönemde zarar görmüş. Zîrâ Beyaz Rus muhâcirleri, kış mevsiminde çok soğuk olan ve her taraftan rüzgâr alan binâda ısınmak için ahşap parke ve döşemeleri sobalarda yakmışlar. Yani içinde oturdukları binâyı yakarak ısınmaya çalışan bir millet kalmış burada. Nihâyet 1915'te boşalttıkları binâya yetim öğrenciler, 1925'te geri dönebilmişler.

1942'de Heybeliada'daki Kız Yetimhânesi kapatılıp öğrencileri de Büyükada Yetimhânesi'ne yerleştirilince 1964 senesine kadar binâda karma eğitim verilmiş. Yetimhâne olarak açılış târihi olan 1903'ten, kapanış târihi 1964'e kadar, fâsılalarla geçen zamanda toplam 5744 öğrenci eğitilmiş burada. Kıbrıs'taki Türk-Yunan geriliminin arttığı günlerde de, yıkılma tehlikesi gerekçe gösterilerek 1964'te boşaltılmış. O tarihte yetimhanede barınan 163 çocuktan 117 erkek çocuk Aya Nikola Kilisesi'ne, 46 kız çocuk da Hristos Manastırı'na sevk edilmiş.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Fener Rum Ortodox Patrikhânesi arasında paylaşılamayan yetimhâne, 1964 senesinden beri 45 senedir boş.

İçeriye girmek tehlkeli ve yasaktır!

26.000 metrekarelik bir bahçe içindeki 6 katlı dev binânın 206 odası var. 111 yaşındaki yetimhâne 50.000 altına mâl olmuş."Adanın Ağlayan Yüzü" isminde, yetimhânenin hikâyesini anlatan bir film de çekilmişti 2004 yılında. Şimdilerde bahçesinde bekçinin koyunları otlasa da, "İçeriye girmek tehlikeli ve yasaktır" levhâsı yüzünden bahçe duvarlarından içeriye girmeniz mümkün değil. Adanın siluetinde en tepeye yerleşmiş hâkim bir binâ olarak görülen Rum Yetimhânesi, o ürkütücü yapısıyla "bu ada benim" der gibi vakarla etrâfı seyrederken, artık yıkılmaya yüz tutmuş hâliyle yaralı bir dev gibi ömrünün son günlerini yaşıyor belkide. Ya da eski görkemli günlerine dönecektir, kimbilir...

Hey ya Molla

Yahyâ Efendi, Şeyhülislâm Zembilli Ali Efendi'nin talebesi, Kânûnî Sultan Süleyman'ın sütkardeşidir. Aynı zamanda Kânûnî Süleyman'ın hemşehrisi de olan Yahyâ Efendi Trabzon'ludur.

Üveysî tarikatının şeyhlerinden olan Yahyâ Efendi'nin Hızır (A.S.) ile görüştüğü meşhurdur. Beykoz'daki Hz. Yuşa'nın mezarını da keşif ve kerametiyle bulan O'dur.

Osmanlı leventleri, boğazdan geçerken tam bu noktada " Hey yâ Molla " şarkısıyla Yahyâ Efendi'yi selamlarlardı. İhtimâl ki, kerametlerinin bir kısmı denizle ilgili olduğundan denizcilerin pîri sayılan Yahyâ Efendi ayrıca Boğaz'ın 4 manevî muhafızından biri kabul edilir. Osmanlı denizcilerine göre Boğaz'ın 4 mânevî muhâfızı vardı ve boğazın 4 köşesini tutmuşlardı: Üsküdar'da Aziz Mahmut Hüdâyî, Beykoz'da Hz. Yuşâ, Sarıyer'de Telli Baba, Beşiktaş'ta Yahyâ Efendi.

Savaşa ya da sefere çıkan denizciler mutlaka bu 4 büyükleri ziyâret eder, mâneviyâtlarından müstefîd olmaya çalışırlardı. Yahyâ Efendi, denizciler için öylesine değerliydi ki, hayatlarında olduğu gibi memâtlarında da Yahyâ Efendi'nin dergâhına baş koymuşlardı. Dergâhın etrâfındaki mezarlıkta bulunan bahriyelilere ait çok sayıda mezar taşı bunun en bâriz şâhididir.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.